Genellikle genç yaşta başlayan, hastanın kişiler arası ilişkiler ve gerçeklerden uzaklaşarak kendine özgü bir içe kapanıklık hâlinde yaşaması, düşünce, duygu ve davranış bozukluklarıyla ortaya çıkan ruhsal bir bozukluk. Belirtileri eski çağlardan beri tanımlanmış olan hastalık, erken yaşlarda başlaması nedeniyle Alman psikiyatr Emil Kraepelin tarafından erken bunama olarak adlandırıldı. 20. yüzyılın başlarında Eugen Bleuler hastalığın erken dönemde başlaması ve bunamayla sonuçlanmasının zorunlu olmadığını göstererek şizofreni terimini önerdi.
En sık rastlanan ruhsal bozukluklardan biri olan şizofreni 15-45 yaşlar arasında, sıklıkla gençlik çağında başlar. Çocukluk döneminin ilk yıllarında görülen çocukluk şizofrenisi özel ve ayrı bir tür olarak kabul edilmektedir. Şizofreni her tür ruhsal stresle başlayabilir. Hastalığa özgü bir başlangıç biçimi yoktur.
Hasstalığın nedenleri ve tedavisi tam olarak bilinmediğinden uygulanacak tedavi konusundaki görüşler de değişebilir. Tedavi her hastada farklı biçimde uygulanır. Ağır vakaların kendilerine ya da çevrelerine zarar vermemeleri için hastahaneye yatırılmaları gerekebilir. Şizofreni tedavisinde klorpromazin, haloperidol ve tiyotiksen gibi ilâçlar kullanılır.
aslında şizofreni hastaları çok kafa adamdırlar. geçen gün bir tanesi ile hasta-hekim görüşmesi çerçevesinde sohbet ettik, kendimi gülmemek için zor zaptettim.
yok işte abd ve israil evine kamera yerleştirip bunu takip ediyormuş, wikileaks belgelerinde adı çıkmış, tv deki tartışma programlarında şifreli cümlelerle hep kendisinden bahsediliyormuş bla bla bla.
şu anlattıkları sanrılara gerçekten inanmasalar şizofreni hastaları harbiden eğlenceli adamlar.
--spoiler--
ben, bende benden iki tane olduğunu düşünürüm. biri ye der diğeri çok oldu yeme, biri çalış der diğeri fazla çalıştın yeter artık, biri git uyu der diğeri daha ezan okunmadı otur, biri bunu yaz der diğeri yazma, fakat ben yazdım, şimdi sil diyene uyup siler miyim yoksa dur kalsın güzel oldu diyeni mi dinlerim bilemiyorum.
--spoiler--
bazı yazarlar tarafından hakaret anlamında kullanılan psikiyatrik bir hastalıktır. Kesin bir tedavisini insanlık henüz bulamamışır ancak ilaç ve psikoterapi tedavileriyle kontrol altına alınmaya çalışılmaktaysa da her hastada farklı bir seyir izlediğinden bu da zorlu bir süreçtir.
sanırım the beautiful mind filminden sonra karizması artan hastalık. şizofreninin dehayla mutlak bir bağı varmış gibi hissettiren garip telakki ona bir gizem katıyor.
şizofreni beni bahçelievlerden atatürk orman çiftiğine kadar 4 km yürütüp sonra kapandığı için giremedeğiiz yerden 4 km tekrar geri yürüten arkadaşımın hastalığıdır.
edit:aynı arkadaş MiT ten teklif aldığını da iddaa etmektedir.
çok kısa zaman içinde tanıdığım ve çok sevdiğim bir arkadaşımın hastalığıdır. kişinin kendi ağzından dinlemek öyle garip bir duyguya bürüyor ki insanı ne şaşkınlık ne üzüntü ne acıma hiçbiri değil belki de düşündüğünüz tek şey ona nasıl yardımcı olabilirim oluyor ve sadece yanında olmak istiyor insan , hastalığı hiçbir şeye engel olmasa da keske olmasaydı diyor insan.
Bir karşı komşumuz vardı köyde. Ben küçüktüm ama net hatırlıyorum. Çok neşeli, şen şakrak, hayat dolu bir kadındı. kocasıyla arası bozuldu zamanla. bir gün kocasını kapıda elinde bıçakla karşıladı, ve sen beni öldürmeden ben senin işini bitireceğim diye bağırıyordu. babamlar zor ayırdılar. iki yıl boyunca evlerinde hiç huzur kalmadı. camlar, çerçeveler indi. çocukları bizim eve geliyorlardı ağlayarak. biz teselli ediyorduk. sonradan öğrendik ki komşumuza şizofreni tanısı konmuş.
Ben üniversitede okurken, bir lise öğrencisiyle tanışmıştım, tabi ona tanışmak denirse. Özel ders verdiğim bir öğrencinin ailesi ona da ders vermemi rica etmişti. verdim mi vermedim mi anlayamadım, hiç konuşmayan, tepki vermeyen, ama her önüne koyduğum testi ful cevaplayan, halka filmindeki o uzun siyah saçlı kıza şimdilerde çok benzettiğim o kıza konan teşhis te aynıydı. Defterinin ilk sayfasına yazdığı yazıya bakmıştım çaktırmadan, içi ailesine karşı nefretle doluydu. Candan Erçetin'in ölümle ilgili bir şarkısının sözleri vardı bir de.
En son çalıştığım yerde iş arkadaşım bir şizofrendi. onda da kızgınlık, nefret ve sessiz mırıltılar vardı. herkese kızacak birşeyler buluyordu.
galiba şizofrenler gerçek hayatı sevmiyorlar gerçek hayatın karşı koyamadıkları acılarından bıkıyorlar belki de, o yüzden kendi sanal hayatlarını üretiyorlar kim bilir ...
şizofren olduğunu sonradan anladığımız bi komşumuz vardı.yalnız yaşardı ancak sürekli biriyle bağıra çağıra ana avrat düz küfür ederdi evinde.sonra onu bazen dışarda yakalar ve konuşmaya çalışırdık herkes gibi hatta fazlasıyla akıllıca konuşur kelime seçimine dikkat ederdi.bazen annem yazık bekar diye yemek yapıp giderdi ama adam aynı anda hatta annemin gözleri önünde yemeği çöpe atardı.sonra bir gün ailesi zorla aldı götürdü onu nereye bilemem bi daha görmedik ama yatağının altına sebze filan ekmişti.
kişilik bölünmesi değildir onlarınki daha çok kendi bünyalarında kendi gerçeklikleriyle yaşamak ve bizim yapamadığımız şu gürültüden belki biraz fazla soyutlamadır yaptıkları. saldırgan oldukları şüphesiyle hep bir geri durma vardır onlardan ancak çok nadir sanrılarına bağlı olarak saldırıda bulunabilirler kendi kendine konuşma kimsenin takılmadığı şeylerden anlamlar çıkarma herhangi bir çizgilendirmede ya da resimde çok farklı şeyler görebilme gibi bariz belirtileri vardır. tedavisi olsa da hasta maelsef tam olarak iyileşememektedir bununla birlikte hastalık belli dönemlerde ağır seyredebilir.
haaa şu da var ki normal biri olursanız dışlanır john nash olursanız nobel alırsınız.
aynada bi kız var, yaklaş ve bak
gözlerinde çukurlara gömülen bi hüzün
görebildin mi?
ben bazen göremiyorum.
aklımdan şüphem yok,
kaldırımları seviyorum hala.
ve suskun zamanlarını insanların,
hala sevebiliyorum.
o kız hep orada, aynada
gel de bak.
beni seviyor mu dersin?
ellerinde eskiden kalma bi yelek
üşüyünce geceleri, üstüne alıyor.
ben bazen uyurken onu izliyorum.
aklımla zorum yok.
hala seviyorum denizdeki akşamüstlerini
ve bi köpek yavrusu beni saatlerce mutlu edebilir.
gördün mü, işte tam orada
ağlamaklı bakıyor yüzüme
belki sevsen biraz
uzanır elleri.
sevmekle kavgam yok
hala görebiliyorum karanlıkta ışığı
kavgam sevilmekle
aynalar hep doğru söylüyor.
sanıldığı kadar karizmatik değil. hatta hiç değil. etrafta bazı salaklar var görüyorum bi cümlede saçmalasa diyo ki ''şizofrenleştim ben yine.'' lan ne alaka, şaka mı bu, basit mi o kadar ya?
pek çok tıp fakültesinde anlatılan bir hikaye vardır. her fakülteden bir psikiyatri hocası öğrencilerine kendi yaşamış gibi nakleder bu hikayeyi. yaşanmış mı yaşanmamış bilinmez ama komiktir.
kendini peygamber sanan bir şizofren hasta kaçmaya kalkar ancak yakalanır. neden kaçmak istediği sorulunca 'vahiy geldi buradan çıkıp dini yaymam gerekiyordu' der.
oradan kendini tanrı sanan diğer şizofren lafa atlar. 'hayır doktor bey yalan söylüyor. ben öyle bir vahiy gödermedim.'
ilk defa Emil Kraepelin tarafından 'demans precox-erken bunama' olarak tariflenmiştir. Eugen Breuler tarafından şizofreni adı konmuştur. Günümüzde hala oluşum nedeni tam olarak belirlenemekle birlikte tedavisi de mümkün değildir.
şizofrenler tedavi olmayı reddeder genelde. neden zorla kendi dünyamıza çekmeye çalışırız ki onları? neden kendi kurguladıkları dünyalarındaki özgürlüklerini prangalara vurmaya çalışırız? neden zaptedilirler?
birbiri ardına izleyen yıkımların görüldüğü bir hastalıktır.düşünce ve algıda çok yönlü
bozulmalar gerçekleşirken kişi kendisine yabancı gözüyle bakmaya başlar,önceleri bunun
farkına varamasa da bir süre sonra çevresiyle artan sorunlar neticesinde ağır bunalımlar
yaşayabilir.hastalığın bazı semptomları sağlıklı bireylerde de vardır,örnek vermek
gerekirse: sinirlendiğinde kelime tekrarı (-ya ya ya- gibi) yapan kişiler şizofreninin
bazı semptomlarını taşırlar,bu tür sorunlar kişinin yaşam kalitesini düşürür.
allah kimseyi düşürmesin dediğim hastalıktır. genetik ve fizyolojik faktörler dışında bu gibi bir çok hastalığın önemli sebeplerinden biri olarak, ciddi ciddi cinlerin insan üzerindeki olumsuz etkilerini düşünmekteyim. detaylı bilgi için ahmed hulusi'nin ruh insan cin ve insan ve sırları kitaplarına bakılabilir.