Kızını dövmeyen dizini döver derler ama ben her türlü şiddete karşıyım. Kendi adıma kimseye şiddet uygulamamış ve uygulamamaya kararlı biriyim ; fakat düşünüyorum da kızını dövmemenin tam zıt karşılığı saldım çayıra mevlam kayıra mı olmalı?
Eski yeşilçam filmlerinde babası kıza bir tokat atardı kızda şöyle bir tepki verirdi : Vurdun bana vurdun! Bunu izleyen ben güle güle bir hal olur, yahu biz ne dayaklar yedik, bir tokata kızın verdiği tepkiye bak derdim. Sonra kız filmdeki kötü karakterin kollarında bulurdu kendini de, bu sefer baba o kötü karakteri alnından vururdu. Biz ne söylenirdik o kıza milletçek ulan bu babaya bu yapılır mı diye. Hele o kötü karakteri ele geçirsek hepimiz adamın üstüne çullanacak, adam kimvurduya gidecek, kimse cezalandırılmayacak, film yine mutlu sonla bitecekti. Ben çocuğa şiddete hala karşıyım, kadına şiddete de karşıyım, her türlü zulme, eziyete karşıyım.
Fakat bu işin sonu kötü. Bütün kötüler her istediği yapılan çocuklardan çıkmaz, bütün iyiler de her istediği yapılmayan çocuklardan çıkmaz. Zaten derdim bu değil. Benim derdim şu ki çocuklarımız mutsuz, her şeyi olan biri ne ile mutlu olacak? Her istediği verilen çocuğun ahlaki değerleri nasıl gelişecek. O çocuk elinde olmayanın değerini nasıl anlayacak da bir gün büyüdüğünde elinde olmayan insanlara karşı zalim olmayacak, zulmetmeyecek. Okulda, onun çocuğu şöyle bunun çocuğu böyle sen niye yapamıyorsun denilerek kıyasıya bir rekabete zorladığımız çocuklarımızı, aslında savaşa gönderir gibi gönderdiğimizin farkında mıyız? Kendimizce başarılı olsun istediğimiz çocuğumuza eziyet eden, zulmedenin biz olduğunun farkında mıyız?
Neden çocuklarımıza rekabet etmeyi değil de azimli olmayı öğretmiyoruz, neden çocuklarımız arkadaşının başarısına sevinen çocuklar değil de kıskanç çocuklar olmak zorunda? Neden o konuyu daha iyi biliyorsan yavrum, arkadaşına da öğret demiyor o başarılı çocuğun annesi, neden çocuğunun bir arkadaşıyla gülerek ders çalıştığını görünce, mutlu olmuyor güya başarısız olan çocuğun annesi? Sadece güldüklerini gördükleri için, ders çalıştıkları için değil, gülümsedikleri için... Çocukları güldüğü için.
Öyle kendi çapımda düşündüm işte. Çoluk yok çocuk yok bende, bana ne elalemin çocuğundan, diyemedim niyeyse.
cevabının hayır olduğu basit bir sürpriz yumurtayla ispat edilebilecek sorudur.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1049715/+
sürpriz yumurtalar vakti zamanında pek bir modaydı, imkanı olan her çocuk sürpriz yumurta oyuncaklarından koleksiyon yapardı. ben ise ne zaman hasta olsam herkes bana sürpriz yumurta alır getirir, ben de bunu bildiğimden hep hasta taklidi yapardım. ırkçı ruhum o zamanlardan varmışsa demek, toto oyuncakların çiftliği ve kinder sürpriz oyuncaklarının çiftliği ayrıydı. oyuncakları yapmak için çok uğraşır, hatta bazılarını başaramayıp babamdan yardım isterdim. bugün yine biraz rahatsızlandım ve hastaneden dönerken kendime sürpriz yumurta almayı düşündüm, zira bunun beni iyi edeceğinden emindim. eve geldim ve sürpriz yumurtanın paketini eskiden yaptığım gibi yırtmamaya özen göstererek açtım, çikolatasını ikiye ayırıp bir kenara bıraktım ve sarı kutuyu elime aldım. gördüm ki sarı kutuyu daha kolay açılması için basmalı bir sistem haline getirmişler, oysa işin en eğlenceli kısmı o yumurtayı açamamaktı. fakat pek üzerinde durmadım. esas hayal kırıklığına uğradığım nokta kutunun içinden çıkanlar oldu, üç basit parçadan oluşan bir plastik oyuncak. talimatlarına dahi bakmadan yaptım, ve içinden eskiden olduğu gibi bir sticker da çıkmadı. acaba büyüdüğüm için mi bana kolay geliyor diye düşündüm ve bozup küçük kardeşime verdim, fakat o da aynı hızla oyuncağı yapabildi. demek ki artık oyuncakları daha az zeka kullanmayı gerektirecek şekilde tasarlıyorlardı, demek ki çocukların eskisi kadar ilgisini çekmiyordu parçaları birleştirmek için kafa yormak. aklımda bu düşünceler, elimde sürpriz yumurtamdan çıkan oyuncağım, çikolatayı yemeye koyuldum. şu andan bildiriyorum, şimdiki çocuklar pek de harika değil.
çocuklar her çağda kendi ebeveynleri olan kuşakta daha ileride olmuşlardır. buna eğitimin genetik kodlarla aktarımı deyin, evrim deyin, kader-tecelli deyin ne derseniz deyin ama bu bir hakikat. anne karnından gözleri açık doğan çocuklardan bahsediyorsunuz beyler. dikkat edin.