aklıma nedensiz cemal süreya ' nın şiirini getiren söz.
"
sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
''ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz''.
çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
o gülün yüzü gülmüyor sensiz
o köklensin diye pencerede suya koyduğun deve tabanı
hepten hüzünlü bu günlerde
gür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye
masada tabaklar neşesiz
koridor ıssız
banyoda havlular yalnız
mutfak dersen - derbeder ve pis
çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş
vantilatör soluksuhalılar tozlu
giysilerim gardropda ve şurda burda
memo'nun oyuncak sepeti uykularda
mavi gece lambası hevessiz
kapı diyor ki açın beni kapayın beni
perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi
radyo desen sessiz
tabure sandalyalardan çekiniyor
küçük oda karanlık ve ıssız
her şey seni bekliyor her şey gelmeni
içeri girmeni
senin elinin değmesini
gözünün dokunmasını
ve her şey tekrarlıyor
seni nice sevdiğimi."
...gelsen ve giderken bıraktığın borcu versen... bir sarılış... bir kez sadece belki ama süresi belli değil. kokuna doyana kadar, kollarında can bulana kadar yeniden, yanağımı yanağından çekip gözlerine bakmaya cesaret edene kadar ben... gelsen ve çay istesen mesela... ince belli bardak kadar rahat otursa ellerim avuçlarına. konuşmasak, susarak anlatsak birbirimize herşeyi. kavunlu kokun ılık ılık dolsa içime ve çözse gözlerimdeki buzları. eriseler damla damla... gelsen ama yeni bir nevresim takımı istemesen benden hazır serili bir takım varken... hiç gitmemiş gibi elini attığında dolapta buluversen pijamalarını. çekinmeden uzansan yatakta yorgun. ve uyuyakalsan hiç konuşmadan. izlesem seni usul usul. nefes bile almasam uyanırsın korkusuna. içimde yeniden gidersin korkusu olmasa... gelsen sorgusuz sualsiz, ve beraber geçirsek bir ömrü o evden son kez çıkana kadar.
".. ve bana 'lütfen gerçekten ne hissettin bana bunları yaparken, söyler misin?' desen. ben de utanmadan sıkılmadan anlatsam gerçekleri. sen artık gerçekleri bilsen, ben de içimdeki sıkıntıyı atmış olsam. artık kendimizi suçlamasak? artık uzaklardan birbirimizi düşünmesek? artık konuşmuş olmak için değil de gerçekten istediğimiz için konuşsak birbirimizle? bu soğukluk bitse... beni affetsen, ben özür dilesem binlerce kez."
çok büyük bir hayal kurdum ben. uyanmadan "ekle"ye basmam gerektiğini hissediyorum.
içeri girsen şimdi kapımı bile çalmadan.
hiç gitmemiş gibi tavırlar takınsan.
otursan usulca başucuma.
avuçlarına alsan sensizlikten kalma başıbozukluğumu.
düşlerimi ovalasan.
üşüdü desem ellerim, yine bahaneler uydursam teninde gezinmek için.
görmezlikten gelsen çocukluğumu
bizim için dokunmasan umutlarıma.
çekingenliğime şikayet etsen yine heyecanlarımı bilmeden.
terleyen avuçlarımın hesabını sorsan.
sonra acısan en masum yanlarımı hissedip,
gözlerine çiğ tanesi gibi düşüp asılı dursam kirpiklerinin ucunda.
yanıbaşındaki acizliğimi görsen, acısan bana en çok sen acısan.
acıyan bütün yanlarımı gözlerinle boyasan, kuruyan dudaklarım olsan.
içeri girsen şimdi aniden.
seni sayıklarken yakalasan beni.
dokunmasan tenime biraz daha hasret kalsak birbirimize.
girsen içeri düşlerim bitmeden
içeri girsen şimdi aniden.
derin bir nefes alıp sen mi geldin desem.
cevap vermeyip başımın altına koysan dizlerini.
gözlerimin önünden hiç çekilmeyen o idare edici bakışlarını karıştırsan yine tebessümünle sustursan beni.
herşey kontrolün altında olsa dizginlesen içimde biriktirdiklerimi.
içeri girsen şimdi.
yada bi haber versen ben gelsem, ayaklarının taa altına kadar eğilsem.
mağrur duruşunu bozmadan yine sahiplensen beni.
ellerini yüreğime versen.
şimdi içeri girsen.
görsen şimdi halimi bir bilsen.
gelsen şimdi.
çalmasan kapımı.
birden içeri girsen.