bulunduğun mekanda küçük saksılar içine sıkıştırılarak tek tek ilgi çekmeyi bekleyen laleleri gördükçe istanbul'da lale vaktinin geldiği hatırlanır. lale vaktinin geldiği hatırlandıkça da gülhane'de en sevdiğinle lalelerin içinde mis gibi bi yürüyüş yapma hevesi depreşir. bu depreşme sonucunda da inceden inceden bu güzel şarkı mırıldanılır..
istanbul'da bir süre yaşamış bir kimsenin oradan bir süre için bile olsa ayrıldıktan sonra istanbul'a duyduğu özlemi dile getiren şarkıdır.
istanbul'da okuduğum 4 yıl boyunca sürekli dilime dolananıyordu. özellikle vapur iskelesinde boğazın diğer yakasına geçmek için beklerken. nedense şarkı hep istanbul'da bulunduğum zamanlarda aklıma gelirdi. o zamanlar istanbul'da olduğum için doğal olarak şarkı pek anlam ifade etmezdi.
ama okul bittikten sonra,
önce askerliğimi yapmak için ankara'ya geldim, sonra iş buldum ankara'da kaldım ve öyle görünüyor ki ankara'da kalacağım. şuan istanbul'da değilim ve bu şarkıyı dinlediğimde ne kadar anlamlı olduğunu anlıyorum.
"simdi istanbul'da olmak vardi anasini satiyim
pufur pufur bir vapurun yan tarafinda
su anda istanbul'da olmak vardi anasini satiyim
yeni cami'de misir atmak kuslara
koprude balik ekmek yemek dolmusa cek dostum demek
ver elini kadikoy, ver elini kalamis, moda
su anda oralarda olmak vardi ya
simdi istanbul'da
su anda istanbul'da
ah istanbul'da
sabret gonul bir gun olur bu hasret biter
cekilen acilar gulum
gun olur gecer"
--spoiler--
şimdi istanbul' da olmak vardı anasını satayım.
tabakta kavun peynir
yanında buz gibi rakı
dilimde yarı acı yarı tatlı bir şarkı...
--spoiler--
her ne kadar gurbetçilerin istanbul'a olan özlemini anlatsa da, istanbul'da yaşamama rağmen şehir dışına çıkıp istanbul'u özlediğim zamanlarda benim de aklıma gelen şarkı.