Dünya devletleri enerji dar boğazına girmiş bulunmakta, artık büyük devletler kendilerine yeni üretim sahaları, yeni pazarlar ve kısaca yeni sömürgeler aramaktalar. Ülkemiz bu dar boğazdan belki de en az yara ile çıkabilecek bir potansiyele sahip konumda.
Güneydoğu anadolu'da petrol, etrafımız denizlerle çevrili, boğazlar bizde, konya ovası, karadeniz'in bereketleri kıyıları dağları, doğu anadolu'da kış turizmi, akdeniz bölgesi'nde yaz-kış turizmi, ege bölgesi'nin tarihi ve güzelliği, başka hiç bir toprakta yetişmeyen bitki çeşitliliği, su kaynakları, fırat ve dicle'nin bereketli toprakları ve artık herkesin bildiği bor madenlerinin durumu da aşikar. Ancak hepsinden önemlisi yer altı ve yer üstü kaynaklarımız değil, insan potansiyelimiz...
Düşünün, 70 milyon tane beyin, hangi siyasi görüşten inançtan etnik kimlikten olursa olsun, bu 70 milyonun yarısına yakını genç nüfustan oluşuyor. Dünyayı elinde tutan süper güçler bunun farkında, yarın bir gün avrupa birliğine girersek (ki giremeyeceğiz ama..) ab'nin en güçlü ülkesi konumuna geçeceğiz insan gücümüz ve kaynaklarımızla. Dünya bunun farkında ve bizim insanlarımızı eğlence programları, magazin, sporun aşırısı (fanatizmve holiganizm), etnik ve inanç çatışmaları ile oyalayıp duruyor. Oysa insanlarımız gençlerimiz, bunlara yordukları kafanın birazını bilime sanata ve hatta kuran'ı kerimi anlamaya yorsalar, bambaşka bir halk olacağız, bunu biliyorlar, zincirlerimizi kıracağız.
Peki bütün bu oyalamaların da ötesinde, AB'ye giremeyeceğimiz büyük ihtimalken, neden ab kapılarında yatıyoruz? Ya da ab'nin ülkemize uygulatmak istediği uyum yasaları ile neden gelişimimize sınır koyuyoruz, üretimimize kota koyuyoruz? Neden bu kadar özelleştirmeler yapılarak, yabancı şirket sahipleri ve yatırımcıların emri altında türk insanı sadece işçi olarak kendisine iş bulmak zorunda kalıyor. Neden bizim insanımız işveren değil de yabancı ve bir kaç sayılı türk sermaye ortakları işveren, halk köle misali çalışan. neden Üreten onlar, tüketen biz? işte şimdi karar zamanıdır! Bu zincirleri kırma zamanıdır.
Bunun şu şartlarda en kolay yolu ise kime oy veriseniz verin sandığa gitmekle olacaktır. Çünkü oy vermemek en kötü oydan daha kötüdür. bu önümüzdeki ilk seçimler, bir millet refleksi gösterip sırtımızdan geçinenlere, bizi karanlık günlere, etnik ayrılığa, bölünmeye, ekonomik çöküntüye, komşularımızla savaşa ve ortadoğu bataklığına sürükleyenlere bir dur deme zamanıdır. Ve tabi bu büyük gücü hak ve eşitlik ilkesiyle her vatandaşımızın ve ulusumuzun menfaatleri için kullanacak lideri de başımıza getirebilirsek hedefi 12'den vurmayı başarmış olacağız.. işte o zaman balondan süper güç değil, gerçekten süper güç olarak anılacağız!