her gün şehrin ortasında bir ergen ölüyor
domuzuna ölüyor bankerlere durarak
noterden onaylı kâğıtlara durarak
mevlit ilanlarına durarak.
yunmadık saçlarını okşuyoruz, yavrum.
-yüzümüzde dolanan bir mayhoş kahkaha-
gırtlağımda bir harf büyüyor
gırtlağımızda.
"parmaklarımdan dökülünce ekmek
güvercinler gelip öpüyor nimetleri
ama kaldıramıyorlar
pencere önü heybetimi benim
ve artık biliyorum biliyorum artık
kuşkonmaz saçlarına bu kentin
bu teras dışında..."
dünyayı çocuklara verelim !
hiç değilse bir günlüğüne...
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar,
oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında.
...ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum!
çünkü bu,
seni seviyorumun içine nal salmak demektir
ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur.
oysa seni sevmem toplumu meşru kılar
ve gitmen beni dile indirger sevgilim...
yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar.
ve yine yan yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar.
ve sırf dardı diye kafalar, düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik,
sarılmak yakar bizi deyip aşkı hep uzaktan sevdik.