şiirler

    2.
  1. Ben seni gölgelerin ardına sakladım,
    Çocukluğumla beraber,
    Su birikintilerinde
    kağıttan gemi yüzdürdüğüm günlerde...

    Geceleri gökyüzünü izlerken anladım
    Yıldızların daima yalnız kaldığını,
    Ve karanlıklar çöktüğünde,
    ben de korkardım yanlızlıktan
    Uğultular duyulurdu kulaklarımda,
    Ve görülürdü uzaklardan gölgeler,

    Ben seni gölgelerin ardına sakladım,
    Karanlıkta seni fark etmesinler diye,
    Gün gelecek
    çıkaracaktım seni oradan,
    Çamurdan adamlar
    bir vuruşta yıkılmayacaktı bu sefer,
    Ve kağıttan kuklalar yapacaktık
    Rüzgarda devrilmeyecek olanlardan

    Bir gece kanayan hayallerim taşındı,
    Gölgelerin ardına
    Hüzün makamında bir yenilgi tarafından
    Esareti gördü gözlerim,
    Resmine ağırca dokunarak
    Korkmamacasına vurulmaktan

    Ve sen;
    Sen korktun
    Gölgelerin ardına sığınmaktan...
    6 ...
  2. 14.
  3. "paris sokaklarında sabaha karşı
    çöp tenekelerinden aşk dökülür
    aşıklar balık kılçıklarında
    ölür...
    şanzelize yağmurda buğulu ayna
    çiçekli jartiyerlerin gölgesi iz iz
    kişiler geçer kişiliksiz
    madrid balkonlarında zehirli asma gülleri
    kök temiz filiz kirli
    roma, nerondan arta kalan yaralar
    aşk çeşmesinde kalp paralar
    kazancı yokuşunda bir yatır var
    ömürle yarışır mumları erimekte
    beni orada bekle
    ne çilekeş
    ne vefakâr
    o ne sırdaş dede
    o yokuş baharda da ıslaktır
    güzde de
    kayan kendi ayağın
    düştüğün kendi kaldırımın
    o yokuşta niceleri neler diler
    o yokuşta gün ışırken
    çöp tenekeleri ve yalnız
    kediler...

    (bkz: bıldırcın yağmuru)
    (bkz: zeki müren)
    5 ...
  4. 5.
  5. üzgünüm !

    bir yaşam tükettim içimde

    seninle varım
    sensiz, varlığımın içinde yokluğuma muhtacım

    anlamsızım !
    isyan eder duygularım, kelimeler arası hüzünlerde

    sende mühürledim yaşamı, nefesimi sensiz hiç sayarak
    ve sende bıraktım ruhumu, bedenimi umursamayarak

    gittim
    geldim.

    gidişleri ‘ölüm’
    gelişleri ‘doğum’ bildim

    öldüm
    doğdum.

    tersine döndüm yaşamın

    birbiri ardına saklanmış umutlar buldum gelişlerde
    ele avuca sığmayan acılar bıraktım gidişlerde

    ama

    gel gör ki ,

    bir yaşamı tükettim,
    dört duvar arası kaçışlarda

    yine de,
    ben her yok oluşa seni yazdım
    ve her dem sana döküldüm parça parça

    üzgünüm...!

    beni , benim gibi anlayan varmı?
    3 ...
  6. 8.
  7. şimdi geçmişten gelen bir rüzgar esintisinden başka bir şey değil aşkın.
    zaten bitirdiklerime başlayamam ben.
    korkma bir daha dönmeyeceğim!

    severek gidebilmek de erdemdir bence, sevmekten vazgeçip gidenlere bakarsan.
    seni kötü anarak yürümemek için bütün çabam, elde bir sıcak dostluk tutma derdindeyim.
    günahını kimsenin ödeyemeyeceği bir ayrılığı tartışmak zaman kaybıdır.
    korkma ben, aklından sildikten sonra yüreğine söz dinletebilenlerdenim.
    insanın içi sızlıyor elbette, kolay mı alışılıyor ki başka bir tene?

    ilk günler geliyor aklıma, neyi seversin, nasıl öpersin diye meraklandığım anlar.
    keşfetmenin zevkiyle karışırdı yabancılık ama gel şimdi bak,
    başladığımız yere döndük, yabancılaştık.
    korkma, bir daha öğrenmeye gücü olmayanlardanım ben.
    ayrılık acısı dediğin, güneş doğana kadar sürer.
    bahsettiğim güneş gökyüzünde değil, yürekte olandır.
    alışılır mutlaka yalnızlığa da, yeni sevdalara da,
    başka kolda uyumaya da, kimler nelere alışmadı ki?
    bu gönül sancısı sonsuza dek süremeyecek ya!
    sonra, hangi gece bitmemiş ki, ne kadar uzun sürse de!

    korkma, ben karanlığa alışık olanlardanım.
    sevişmelerimiz geliyor aklıma elimde değil.
    saatler boyu nasıl seyrederdik birbirimizi?
    sahi ya, insan neden uyuyan birini seyreder ki?
    gözünün hareketlerinden, kirpiğinin oynamasından gördüğü rüyayı tahmin etmeye çalışmak,
    kendi uykundan vazgeçip,
    kolunu ağrıtarak yastığa dayanıp öylece yüzüne bakmak, aşkın göstergesi midir?
    rüyalar alemindeyken seyrederek ezberlediğin yüzü,
    ayrıldıktan sonra görmek istememeye ne denir?
    korkma, ben her zaman gözlerine içine bakabileceğim.

    hepimiz, biriktirdiğimiz yaralarla başlıyoruz yeni sevgilere, o yüzden önyargılıyız.
    güvenmek için kaybettiğimiz zaman,
    aslında mutlu olacağımız anılar yaratmaktan çalınıyor.
    aşık olmaktan korkuyoruz çünkü yara bantlarımız bitti kanayan yerlerimizi kapatacak.
    incinmemek için sakladığımız kalbimizi, hiç olmayacak yerlerde ortaya koyuyoruz.
    korkma, ben değmeyecek adamları önceden sezip, sevmeyenlerdenim.

    şimdi, ayrılığın acısını dindirmeliyim içimde. sarhoş olmalıyım bir akşam vakti.
    sigaramın dumanından halka çıkarsa, senin düşündüğünü zannetmeliyim.
    burnumun direği, yüreğimin içi sızladığında, deniz kenarına inip biraz gözyaşı dökmeliyim.
    fotoğraflarına bakmalıyım uyumadan, birkaç kez öpmeliyim.
    rüyalar görmeliyim, ter içinde uyanıp, seni merak etmeliyim.
    olsun, ben aşkı acısıyla beraber sevenlerdenim.
    bunu da aslanlar gibi çekmeliyim.
    seni silik bir anıya dönüştürmeliyim içimde, sonra belki adını bile unutup gitmeliyim.
    ama yapamam korkma, ben henüz ruhu o kadar kirlenmemişlerdenim..
    3 ...
  8. 1.
  9. Şiirin çoğul hali.
    Bülent Ecevit'in şiirlerini topladığı kitabının ismi.
    2 ...
  10. 10.
  11. ne hasta bekler sabahı
    ne taze ölüyü mezar
    nede şeytan bir günahı
    seni beklediğim kadar
    geçti
    istemem gelmeni
    yokluğunda buldum seni
    bırak vehmimde gölgeni
    gelme artık neye yarar.
    2 ...
  12. 7.
  13. gidişine kedim bile agladı
    düşün o kadar nankördün işte.
    2 ...
  14. 6.
  15. 1)
    gitti...
    eksik kaldı kitapları,
    dizemedi rafına baharları.
    sakindi...
    suskundu...
    karmaşıktı...
    gidecek de değildi
    ama gitti...
    okuyamadı baş ucundaki
    kırmızı kaplı kitapları.

    2)
    düşündükçe uzuyordu bıyıklarım
    uzadıkça isyan kokuyordu esmer tenim
    ve bir devrim sabahına uyanıyorduk
    gecenin aydın bekçiler ile

    ...

    ölümün çiselediği sağnak bir yağışta
    sele kapıldı bıyıklarım
    imdadına bir iki serçe koştu
    vaveylalar içinde ,karanlığa bata çıka.

    ...
    2 ...
  16. 4.
  17. 1.
    bir kuş cıvıltısıydı,bir yeşerişti o gün
    onunla bir daha gözlerimiz buluşmuştu
    bir aydınlanış, bir nurlanış vardı göz bebeklerimde
    güneşimsi saçları, uzun ve ürkek,
    gözleri deliyordu gözlerimi süzerek! ..

    2.
    gün ağardı, güneş ağırdı...
    kalktım gözyaşlarımı silerek rüyalarımdan
    karşı karşıya gelmemek için hüzünle
    ve duvara çarpar gibi bakışlarımı,
    son bir hamle ile...

    3.
    geldim, tıklattım parmağımla çeperini
    örülmüş elemle, ayrılıkla, kinle
    dostluğunu da öptüm, şehvetinle birlikte
    ölümü de gördüm, öldürmeyi de
    kan akıtmadan, hayatı damlatmadan yerlere...

    4.
    bu, birçok yanılsamasından biriydi hayatın
    en ömürden ömür alıcı ve sancılı,
    kestane rengi ve şuh gözlerin,
    sözlerin gibiydi, sözleri gibiydi karanlığın
    uykudan uyandım,merhaba hayat! (u.v.y)
    2 ...
  18. 11.
  19. adam kalktı
    adam şaşkındı
    kimdi gece ruhuna giren

    hatırlamadağı geçmiş
    otuz saniye kadar kısa
    neden?

    aldı bi nefes
    düşüşlere dedi
    kes!
    oda uzadı kıvrıldı
    birkez daha

    daha öncekilerden
    farklıymış gibi aynı
    bir defa daha

    bırakırım nasıl olsa
    dediysede
    on saniye sonra kafası döndü ona
    baktı güldü
    elindeki boka...
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük