karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
bu gece dağ başları kadar yalnızım
çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından
dudaklarımda eski bir mektep türküsü
karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
gözlerim gözlerini arıyor durmadan
nerdesin?
ağlatamam ki ben kimseyi de kayseriyide.
gönlümde senin adın bütün şehirler.
sevebilirim ama nafile sevılmesemde.
sevilmenin en yakıştığı kişiye olsun bütün şiirler.
Öteki dünyada akşam vakitleri
Fabrikamızın paydos saatinde
Bizi evlerimize götürecek olan yol
Böyle yokuş değilse eğer
Ölüm hiç de fena bir şey değil.
bu işte en güzel şiirlerdendir...
"şiirin bir söz sanatı olduğu bilinen bir gerçektir. çünkü şiir iletişim aracı olarak sözcükleri, yani genel olarak dili kullanır. dili kullanırken de kendine özgü bir üst-dil yaratır. bu üst-dil günlük dilden çok farklı, incelmiş ve başkalaşmış bir dildir. şiir anlam ya da duygu yükünü bu üst-dil aracılığıyla aktarır okuruna. kendisiyle okur arasında bu dile dayalı bir köprü kurar. duygu ve düşünce akışını bu köprüyle iletir okura."
Karanlıkların aydınlattığı karlarla kaplı bir şehre bakıp gökyüzünden düşen tek bir kar tanesinin omzuna binip kendini rüzgarlara bırakmak , yeryüzünde konacağın uygun bir yer bulamayıp kendini yıldızların aydınlattığı bir şehre teslim etmek, daha sonra ,daha önce hiç görmediğin o kar tanelerinden biri olarak bir ağacın dalında , diğerleri ile birlikte bulunmaktan mutlu olmak, mutluluğunu tarif etmek için etrafında sessiz duran kar tanelerinden uygun sözcüğü bulmak için yardım istemektir. Tek ,tek , tek...
Bir kafdağını aramaya çıktığın rüyalarında zıp zıp zıplayıp o ada senin bu ada benim doğru adayı ararken, kendini bir kurban ve soylu bir şövalye sanmayı aynı anda başarırken, çıtalı uçurtmaların kuyruğuna takılıp seyreylediğini düşündüğünü sandığın bir uyku aralığında sabah mahmurluğu ile gözlerini beklenmedik bir anda aralayıp, kabus mu düş mü diye içinden geçirmen ve içinden geçirdiklerini kağıda dökmek için elini uzattığında kalem ve kağıdı eline alıp öylece durman, uyandığına çoktan pişman olduğun ve bir daha göremeyeceğin düşleri unutmamak için kelimelerin aklına hücum etmesini beklemendir şiir.
Şiir; bir bakışın, tek bir kalp atışının, eşsiz bir kokunun, farklı bir tadın , bir elin bir ele değmesinin, bir anın adıdır. O adın size bambaşka bir anı hatırlatmasıdır. Bir zaman makinasıdır şiir. Bilinmeyen ülkelerin, bulunmayan yol atlasıdır. Kendi kendinin, başkalarına anlattığın macerasıdır. Maceralı denizlere yelken basmaktır. Ama daha da önemlisi o yelkeni dolduran rüzgardır şiir. O rüzgarın adıdır... O adın farklı anlamlarıdır...
Bir ter damlasının içinden çıkıp bilmediğin bir yerde süzülüp vücudunda duracak uygun bir yer ararken hissetmek , koklamak ,fark etmek ve tedirginlikle vücudunun titremesi, beyninin ne olduğunu anlamaya çabalaması , ruhunun kabarmasıdır.Ürpermektir. O ürpertinin geçici ateşinde hiç bitmesin diye dua etmektir. Bir duadır sonçta, uygun sözcükleri bulmaya çabaladığın bir yakarış. Sonsuzluk isteğidir belki, belki bir sondan kaçış. Sonra bütün bu karmakarışık düşünce topaçlarını çözmektir, çözdüklerini kelimelendirmek , kelimelendirdiklerini anlatmaya çalışmaktır şiir.
Şiir ,kelimelerin notalardan kurtulması, sıfatların dans etmek için izin istememesi, zamirlerin bir çağlayanın yüksek yerlerinden umarsız ve tamlamaların zamansız intahara kalkışan su damlaları gibi gönlüne düşmesi , ferahlatması , sana sahip olmasıdır. Şiir bu haliyle kimi zaman bir ayrılık şarkısıdır, kimi zaman kavuşmaktır. Dolambaçlı yolların çıkmaz sokakları, kapı aralarının karanlık köşeleri, insan ruhunun hem gizli bölmeleri hem anahtarlarıdır.
Bir insanın bir insanı anlaması, aslında bu sırada bir başka insana seslenmesi, tam da o anda belki bambaşka birşey düşünüp başka zaman aralıklarına sürülmesidir. Düpedüz sürgündür şiir... Kendine sürülmek kendinden sürülmektir...
Bilmediğin bir nehrin kenarında uykusuz gözlerin yorgunluğu ile yolculuk ettiğin bilinmedik bir coğrafyada ayakların hareketsizlikten uyuşmuşken, yorgunken, hatta biraz da korkmuşken. Bir nehrin can dostu palmiyelerin arasında sana selam duran kıpkırmızı ama can yakıcı derecede kırmızı, mağrur bir güneşi yüzünde beliren ama hiçkimselerin görmeyeceği bir gülümseme ile selamlamak, sonra da bu anı anlatmak için doğru kelimeleri bulmaya çabalamaktır. Ve gizlemek , gizlenmektir bu haliyle herşeyden herkesden...
Bir kartalın bir leşi didiklemesi, aç bir martının çığlığı, umudunu yitirmiş bir kurdun bakışları, bir timsahın gözyaşları, bir aslanın geceyi yırtan kükremesi, yağmur sonrası bir ormanın sesi , insanın kendine huzur vermemesidir. Huzuru arayan bir iç huzursuzluğudur şiir.
Hedefini arayan bir ok, elden çıkmış havada süzülen bir mızraktır.
Yazıldıktan sonra kimseye ait olmayandır, ama herkesin bildiği.
şiir bir olayı, duyguyu veya düşünceyi vurucu bir şekilde anlatma sanatıdır. ahmet haşim şiiri "söz ile musiki arasında olan fakat sözden ziyade musikiye yakın olan bir lisan" olarak tanımlar. şiirin belli bir konusu ve üslubu vardır. başlıca türleri; lirik, didaktik, pastoral ve epik şiirdir.
en güzel örneklerinden birini can yücel "her şey sende gizli" şiirinde vermiştir:
"yerin seni çektiği kadar ağırsın
kanatların çırpındığı kadar hafif
kalbinin attığı kadar canlısın
gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
sevdiklerin kadar iyisin
nefret ettiklerin kadar kötü
ne renk olursa olsun kaşın gözün
karşındakinin gördüğüdür rengin
yaşadıklarını kâr sayma
yaşadığın kadar yakınsın sonuna
ne kadar yaşarsan yaşa
sevdiğin kadardır ömrün... "
Her gün yeniden aşık olmalıyım sana,
Kaybetmeliyim kendimi bilmediğim bir yerde,
Elim ayağım titremeli,
Gözlerim kararmalı,
Ve yeniden doğmalıyım sende...
Her gün yeniden aşık olmalıyım sana,
Aşkım hiç büyümemeli böylece,
Hep bebek kalmalı,
Hergün yeniden doğmalı!
Hep en baştan var olmalı ki;
Ben öldükten sonra,
Seninle birlikte,
Ancak yaşlanmalı...
can çekişirken bu hayatta...
son sözlerimi sölerken bu şehirde..
Son cığlıklarımı atarken bu evde..
Elveda derken bu yaşama...
son bir tebessüm bıraktım..
Uçsuz bir karanlık Yoldayım...
Çığlıklar kanımı emerken..
Gözlerimdeki ateş alewlendi...
Cehenemde her bir ateş beynimde iz bıraktı..
insanlarla yüzleşilmesi lazımken..
Benliğimden Korktum..
Sakin bir kaplumbağanın hırçınlaşmasına döndüm..
baş ucumda kederle içilen her sigara dumanı duvarda resmimi çizdi.
Çığlıklar beynimi kaplıyordu sanki..
Ölü bir melek kanımı emiyordu..
Göklerdeki siyah bulutlar bedenimde iz bırakıyordu..
Her bir haykırış gözlerime vuruyordu..
inanılması Güç bir hançer bedenimde saplanıyordu..
Kurtulmalıydım Yüzleşmeyliydim Hayatla ! *
şiirin bir anlamı yokmuş sözcük olarak. şiir. öyle şiir. elma gibi. damla gibi.
ama yinede benim ellerime manalar yüklüyor.
saçlarımı tehlikeye sokuyor.
bu kadar.
--spoiler--
hiç kimse bir başkasını şiirle kandıramaz günümüzde. ama şiir, başka bir dünyanın mümkün olduğu yalanına inanmamız sağlayabilir. bu da şiirin gücüdür işte. çünkü bu yalan, dünyanın en zevkli, en güzel yalanıdır. bu yalana inanmak, mucizedir. *
--spoiler--
türk halkının yüzde doksanının yazdığını iddia ettiği güzelim nazım türü. keşke bu kadar ota boka yazılmasaymış. sadece bazı insanlara özel kalsaymış.
--spoiler--
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için
Sheaksper' a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:
- Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın..
--spoiler--
"hesap çıkartılamaz
sayfalar dolusu kırgınlık mı
başa çıkılamayan
korkaklık mı
korkudan saklanan beyefendinin
saçları
dökülüyor
rastlantı bilinebilir
duymak ve görmek
yitirilsin artık
hırçınlık ellerinde
at hadi!
fırlat dendiğinde
gemi batmak için vardı
eşyalar suda ondan yüzer."