şimdi bir tek yalnızlığım var yanımda,
ve sadece yapraklar uçuşuyor ardımdan.
gökyüzü kızıllaşırken ve bulutlar kaybolurken,
yavaşça yok oluyorum artık tüm hayallerde.
karanlık çöküyor üzerime gökyüzü aydınlanırken,
oysaki baharındaydım hayatın tam ortasında.
bir kez gülememişken
ve ağlayamamışken onun yanında,
tanrı beni çağırıyor hep uzaklardan.
bir kadın çığlığı gibi keskin,
ve bir bebek sesi kadar berrak geliyor
bana ardımdaki rüzgarın sesi.
gün batarken tekrar yükseliyor,
ve ay ışığında gökyüzüne çıkarıyor beni.
tam gözüne afakanlı bir yumruk atacağım bu dünyanın
canını daha iyi acıtayım diye
adelelerimi güçlendireceğim önce
güzel bir yumruk atacağım ben bu dünyaya
söz verdim dünlere
kesik kesik beton parçaları birikecek kanayan okyanuslarında
en okyanuslarında en mavi sularında macellan'ın keşfettiği
beyaz ve güzel bir mermer kadar sert olacak bu yumruk.
ya öfkem geçmezse? dinmezse öyle tek bir yumrukla?
buna da çözümüm var,
marşlar söyleyeceğim ihtişamlı korolarda
ama annem bilse,
hem okusa böyle şeyler yazdığım için çok üzülür
üzülme anneciğim bazen şiddet de bir çözümdür
Kirmizi bir kuştur soluğum Kumral göklerinde saçlarının Seni kucağıma alıyorum Tarifsiz uzuyor bacakların. Kirmizi bir at oluyor soluğum Yüzünün yanmasından anlıyorum. Yoksuluz gecelerimiz çok kısa. Dört nala sevismek lazim
now the time to talk,
before the black wedding.
something happens to us,
and break apart our bonds.
then my soul throwing down,
for burying to the hell.
'cause you never come back,
'cause i'll never be as me.
Susuz kaldım ücrasında bu eflatun denizlerin,
Göz yaşı dolu şuan bir hatunun genizleri,
Herkes yaşar hayatı ben kenardan izlerim,
Aklinda kalanlara da hayatın bıraktığı iz denir,
Film sanarlar hayatı, diziye benzer aslında,
Her gün aynı rutin ayni konular işlenir aslında,
Her gün farklı bölüm, farklı dizi vardır her kanalda,
Duygu yüklü zihin gücüm satır dizme faslında.
gelinciklerle dolu bir toprağın üstü
ve cıvıl cıvıl kuş sesleri
koca bir taş var.
'ben sana doyamadım alişim 2005-2017 ruhuna fatiha'
yazılı üzerinde
bir hayrat yapmışlar yanına
arılar gelip gidiyor damla damla akan
tam kapanmayan musluğun yanına
susayan arılar
bir isim yazıyor taşın üzerinde:
oğlum suya doyamadan gitti
sen kana kana iç de geç insanoğlu
ruhuna fatiha alişim
insancıkoğulları pek geçmiyor böyle güzel bir günde buradan
ne işleri var hem bir çocuk mezarında?
çiçek kokuları karışmış mezar toprağına.
yağmur başladı.
kim bilir aşıklar ne güzel de sarılır da sevişirler şimdi?
oysa ali anasına sarıldığını bile hatırlamadı.
oğlun suya doyamadı be insanoğlu.
kim doydu ki?
hadi sen de geç git şimdi
ruhuna fatiha alişim.
Kendinle ilgili olmayanları geçirdin aklından düşündün
Yerine koymuştun fikirlerini empati kurmuştun
"Sana ne" demişler yeni jargonda bunun adına, peki ya eskisi, bencilliğin
Değildi bencillik yaptığımız dediniz, tastamam cimrilikti dedim
Story sinde sosyal medya üzerinden paylaşanın annesine kayarım
Bu ne be faln deyipte küçümseme yoluna gidecek olanları görüyorum.
denizlerden döneceğim sana ellerim sepet
uçurumlar getireceğim sana sepetler kavak
bir koku saklayacağım sana kavaklar uzun
sana geleceğim ben, sana döneceğim
kendimi getireceğim en çok
kalan kendimi.
Koşmayalım ne olur.
Tadını çıkaralım yolun bile.
Seyredelim ağaçları hiç konuşmadan.
Yine de bilelim nerede durur, nerede nefes alırız, nerede elimi tutarsın, nerede beni öpersin ve ölürüz.
Yine de Bilelim, hiç konuşmadan.
hayal dünyasındayız bizler,
zamanı yaşarız ertesini düşünmeden.
gerçek gelecekte saklı bilmezler,
hayat biter mutluluğu göremeden.
yeni buruklukları gizler alınan her nefes,
kırıldığını fark edip ölüme gidenler.
tekrar başa sarmak için yeterlidir bir ses,
inanma her güzelde saklıdır bir keder.
solgun bir yüz de saklayabilir güzelliği,
unutma en güzeller derinlerde saklı.
hüznü saklamak solgunların eşsiz özelliği,
üç günlük dünyada herkes güzelliğe meraklı.