uzaktı bana gözleri asla ulaşamayacak gibi,
dokunmadan sevmeye alışmıştı yüreğim yoktu hiç beklentisi,
gün gelipte koluma girince sevdiğim kişi,
dokunsaydı ellerime kalbim kanatlanıp uçardı bir kuş gibi.
Yaşadığımı anlamadım hayatım boyunca,
Artık gelsende fark etmez kanımca,
Lüle lüle saçlarını savuran rüzgarın avucunda,
Nihayet göründün yolun başında,
Issız bir gece sen ve ben karşı karşıya,
Ziyan ettim tüm ömrümü senin uğruna,
Layık değilsin benim sevgime bunu unutma,
Israrların anlamsız artık benim uğrumda,
Kararsız cümleler dilinin ucunda.
yan yüreğim sevemem asla,
seni gördüm gönlüm yasta,
ver bana bir çilekli pasta,
iyi gelir tasalarıma.
ben senden ümidi kestim,
istersen kolumuda keserim,
sen yeter ki dön bebeğim,
ben seni gene severim.
ben bir şarabım ister etine kat ister buduna,
ben pul biberim yapışırım damağına yaşarır gözlerin.
ben senin çamaşırın sararım seni ısıtırım,
ben senini kanınım, girmediğim yer yok bedeninde.
bir rüzgar eser ansızın ve sen,
çorbamın tuzu olursun.
tanıdık kokular çalınır burnuma ve sen,
damağımda kalırsın.
taze bir nefes dolar ciğerlerime ve sen,
kalbime ulaşırsın.
çıkar gider rüzgar içimden ansızın ama sen,
aklımda kalırsın.
Hatırlar mısın yine böyle bir güz mevsimiydi,
Hayallerimiz, umutlarımız
Beraber yapacağımız sözler vardı.
Hatırlar mısın sana yaklaşmanın ürkekliği vardı
Evet bu sefer, benim için başka dönecekti bu dünya
Hatırlar mısın..
Dışarıda yağmur yağıyor, akan gözyaşlarım gibi.
içimde sonsuz bir acı.
Aynalara bakamaz oldum, yüzümdeki çizgilerden,
Bu güz bilmem kaçıncı yıl dönümümüz,
Sen beni unuttun, ama ben seni unutamadım..
girdapta sürüklenen biri gibi,
hırçınlaştıyor mu sevgim?
zorlaştırıyor muyum?!
hep eksik geliyor mu bütün güzellikler?
tamamlanamayan çeyrekten de az tam olmaya,
anlar kadar yakın ,anlar kadar uzak,
altüst ediyor muyum?!
kurmaya çalıştığın hayalleri?
DAHA ÖTESi SENi!
korkutuyor muyum?
gönül dilinden düşmezken adın,
beden dilinden düşüverirsem diye?
meraklandırıyor muyum?
ramak mı kaldı bitmeme!
yalan mıydım gözünde dahası gönlünde!
boş verişlerin oluyor muyum?
bir türlü boşvermeyi beceremediğin,
hem unutmak istediğin,hem istemediğin?
SAHi NEYiN OLUYORUM YABANCI?
kendi özünde bu kadar tanıdıkken,
yabancılaşmayı beceremediğin..
hep bildiğin olmayı becerebiliyor muyum?!
saçmaca gülüşlerin,
bedensiz arkadaşın,
sözsüz dert anlatışın,
simasız bakakalışın,
sözle anlatılamayışın,
DAHA NiCESi OLABiLiYOR MUYUM?!
..
ateşinin düştüğü yerden, parmak uçlarımda aradım seni bugün.
yazdım yazdım yazdım..
bir türlü terleyip düşmedi, kalemimin gölgesine varlığının özlemi.
gitmiş olamazdın!.. Çıkmış hiç!
ihtimalini düşündüm, iliklerim sızladı.
apansızın zihnimde yokluğuna dair biriken kabuslar, uykumun tatlı yerini örtmeye çalıştılar.
vakit yokluğuna takılmıştı bir defa. iflah olmaz, arsız varsayımlar beynimi gevelerken
korktum, çok korktum.
gitmiş olamazdın!.. çıkmış hiç!
suskun bakışlarıyla söven,
kavruk geçmişine asil duran asi kadın!..
şimdi söyle bana
babam
anlamsızdı sana olan sevdam
seviyordum dile gelmeden
izliyordum hisstirmeden
ayagima batan diken
kursundu gogsunde
gozun gozlerimin onunde
kalbim sıcaklaıgını hisettiğinde
baba
biz uzaktık birbirimize sıkıca sarılsak bile
platoniktik belkide
sen sevginle bogmaktan
ben kendimi anlatamamaktan korktum
baksak goremedik
konussak anlaşamadik
sarılsak ağlayamadık
babam
belki anlamsızdı sevdamız
herkes gibi baba oğul değildik
ama biz birbirmizi herkesten çok sevdik.
hayal ile oluşturulmuş dünya'da
gerçeği gören küçük kız,
umudun çok uzaklarda
ulaşmak için engeller konmuş,Kaf dağı!
yorulmadan yürümen gerek küçük kız
dinlenmek bir uykuysa
uyku sana bir engel,
öyleyse dinlenmek yok küçük kız...
gecenin tutsaklığında yine seninleyim
vücut diliyle konuşmayı başarabildiğimiz anda
kafa tut zamana,
istemesem de o anda yaklaşıver yanıma...
sanır mısın ki her sevişmek sevmekten ibarettir sevgili
sanır mısın ki sevgi sonsuzdur?
kendimizi yerip inandırmaya çalıştığımız anda
aptala bürünerek "seviyorum" deriz aslında.
(made in kemikci)
saygılar...
Uzundu hikâyesi, anlatmaya başlanamayacak;
Ulaşılamayan şehir Viasey'de bir sevilen vardı.
Viasey'de, armonik, hali-hazırda özdeşleşmişti adı.
Hiç görmediği yerlere özlem duyan, seven vardı, bir genç;
Duyduğu hasret ne şehre idi, Viasey'e, ne güzelliklerine..
Ne romantik anlar yaşatan ışık şehri Viasey'e, ne O'nun şaaşalı köylerine..
Tüm hayallerinin, ölümünü de yaşamını da, ruhuna işlendiği şehir idi Viasey.
Görüntüler vardı aklında, gündüz hayalcisi bu gencin.
Sokaklarında yürüdüğü ancak görüp de dokunamadığı, konuşamadığı üstelik,
Sevdiceği ile Viasey'de.
Mavi, kızıl ışıklar ile üstüne örttüğü yapay güzellikleri ile nehirleri,
Islak, parlak ve parkeleri ile sokakları, zihninde bir dünya idi Viasey.
Uzaklaştıran, bağlayan, prangalar vuran pahalı, zavallı tüketim odacıkları,
Cennet illüstrasyonu ile yetiştirilmiş ağaç ve altına düzdükleri kaldırım taşları,
Kesinlikle hayalini kurduran bir şehir değildi Viasey.
Yalnız, gel gör ki bu genç, içinde barındırdığı ihtirasa bir anlam katmaya çalışıyordu.
Bir açıklama ya da gerekçe, neden Viasey sualine.
Öyle ki bu uzaklaşmış, mesafe koymuş ruhbanlarla arasına, şehir;
Sevdiceğine atmosferinden hava, bulutlarından yağmur damlaları..
Fırınlarından sıcak, kızarmış hamurlar, dağlarından temiz ve berrak sıvı sağlıyordu.
Hayat verendi sevdiceğine Viasey, almasını en son istediği -sevdiği genç tarafından- , canını.
Öyle ki bu, yapay güzellikler ile illüzyon izleten gözlere, şehir, Viasey,
Sevdiceğinin gözlerine güzel geliyordu, terk etmesi güç köylerine bağlıyordu.
Tek korkusu vardı gencin, sevdiceğini sevdirmesi idi kaldırımlarından yürüttüğü bir başkasına Viasey'in.
Tek "avuntusu : " ise "karanlık" ve "kırıcı" bekleyişte Viasey'in katı vicdanına ve seçimlerine; seçebileceği,
"Dur ne olur!" demesiydi günlerce, dua edercesine ancak dua etmeyerek, tüm hücreleri ile isteyerek:
"Beklet. Beklesin. Ben görmeden gitmesin. Kaldırımları yalnız yürütmesin, ıslak ve soğuk kış günlerinde.
Viasey! Beklet, beklesin. ismini anıyorum, rüzgârlarla gönderiyorum arzumu diyarına, yapışkan ve kasvetli yaz günlerinde."
Serenattı bu, gencin tek sahip olduğu, ulaşacağı güne kadar tutunduklarından biri olduğu.
Rüzgârın şefliği eşliğinde, kuşların melodik ıslıkları ve gök gürültülerinin ihtişamlı katılımı ile.
Aşkı gibi doğal, sade ve basitlik içeren bir serenattı bu; gencin "her gün" farklı motiflerle süsleyerek işlediği.
Günübirlikti sözleri, hüzündü bazen, kederdi. Tutunması gereken huzur, kaybetmemek üzere elde etmek istediği,
Her anını sevdiceğinin hayali ile "vücut buldurduğu" mutluluk idi bazen.
Görüntüler. Görüntüler vardı her gün gözlerinin önünde bu çaresiz gencin. Sevdiceğine sahip olan Viasey şehrinde.
Sonunu düşünmek istemiyor, orada hep mutluluğu ve kavuşmayı barındırıyordu.
Viasey ne kadar tutsak etse de O'nu, O sevdikçe sevecek, bulundukça bulunacaktı genç, Viasey'de.
Zalimdi şehir!
Zalimdi yolları.
Zalimdi mesafeleri Viasey'in.
Zalimdi zaman, geçirttirmiyor muydu Viasey, topraklarında zamanı hızlıca?
Zalim Viasey! Zaman da tutsaktı orada.
Sevdiceği de tutsaktı orada.
Parkeleri, pahalı, zavallı tüketim odacıkları, cennet illüstrasyonu ile yetiştirilmiş ağaçları ve
Altına döşediği kaldırımları ile bir hayal dünyası idi Viasey bu gence. Hayalini kurmadığı yalnız,
Sevdiceğine hava olan, su olan ve O oradayken orada olmaya çalıştığı şehirdi Viasey.
Serenattı bu, gencin tutunduklarından biri:
"Viasey! Ulaşılamayana ulaşılamaz diyar olmuş.
Yârime yar etme, ümidime kar düşmesin.
Hayalimi bulandırma, hayalime yar etme, karanlığıma kar düşmesin.
Viasey! Zamanı tutsak etmiş, sevdiceğime zindan olmuş."
Rüzgârın şefliği eşliğinde, kuşların melodik ıslıkları ve gök gürültülerinin ihtişamlı katılımı ile,
Aşkı gibi doğal, sade ve basitlik içeren bir serenattı bu; gencin "her an" farklı motiflerle süsleyerek işlediği.