ben bir şarabım ister etine kat ister buduna,
ben pul biberim yapışırım damağına yaşarır gözlerin.
ben senin çamaşırın sararım seni ısıtırım,
ben senini kanınım, girmediğim yer yok bedeninde.
yan yüreğim sevemem asla,
seni gördüm gönlüm yasta,
ver bana bir çilekli pasta,
iyi gelir tasalarıma.
ben senden ümidi kestim,
istersen kolumuda keserim,
sen yeter ki dön bebeğim,
ben seni gene severim.
Yaşadığımı anlamadım hayatım boyunca,
Artık gelsende fark etmez kanımca,
Lüle lüle saçlarını savuran rüzgarın avucunda,
Nihayet göründün yolun başında,
Issız bir gece sen ve ben karşı karşıya,
Ziyan ettim tüm ömrümü senin uğruna,
Layık değilsin benim sevgime bunu unutma,
Israrların anlamsız artık benim uğrumda,
Kararsız cümleler dilinin ucunda.
uzaktı bana gözleri asla ulaşamayacak gibi,
dokunmadan sevmeye alışmıştı yüreğim yoktu hiç beklentisi,
gün gelipte koluma girince sevdiğim kişi,
dokunsaydı ellerime kalbim kanatlanıp uçardı bir kuş gibi.
hey uzakların adamı
bana bak, beni üzme
verdiğin sözleri tut, aşka söz vermiştin
-beni bekle...
artık git diyorsun, yazık ediyorsun
yazık, o kadara sen!..
hey beni altüst etmeye, ne hakkın var senin
sen, hayal değilsin
sen, hayal değilsin
zaten ''öleceğiz, hayalden gelip hayale gideceğiz''
-verdiğin, sözlerini tut
ah bir aşka, bir deriye muhtacız ''biz''
bu yokluk öldürecek beni!
seni seviyorum gene, uzakların tuzakların adamı!..
hep, dersin keşke senden başka birisini göremesem diye
ancak; yolların-gözlerin sana ihanet eder
gider ve her şey yalan gene
gene görürsün başkalarını
başka hayallerin izinde
başka yolların izinde
izini kaybersin, hayalin
-göremezsin, hayat çok kısa
aşk ise yok olur yol olur
sonunda, gene hayal olursun kara toprağın kara vicdanı
gibi...
Durup durup dinlediğin yaşamın aynılığına boğulan ayak seslerine küfür ettiğimi ve..
Kendimi buna katlanmak zorunda bırakan kilitleri kıramadığım her günüme yalan söylediğimi
ve hatta güneşe tükürdüğümü farzet.
Söndüğünü , benim yüzümden sanada küstüğünü
Sessizce susan ve havada titreşirken askıda kalmış sesimin
yanan ağacın ettiği yağmur duasıyla yere dökülüp terkedişini seyrettiğimi
acizliğime ve acıdığım duygularıma dürüst olmaya çalıştığım için
ağladığımı farzet..
Pişmanım artık dediğimi duyma sakın
Çünkü o zaman gerçekten pişman olurum beklediğim zamanlara
Aynı noktadan geçtiğimi fark ettiğimde 20yıl sonra
Korkuğumun başıma geldiğini anladığım gün acırım şeytana uymadığım her güne..
Aldım seni karşıma,
dedim ''seni seviyorum.''
en salt hali en güzeliydi çünkü benim için.
Sen sustun.
Dönüp gittin.
Olsun,
gidişin bile bir başka endam.
Seversen kim bilir nasıl olur?
Gözlerin vardı beni bitiren.
Sahiden o gözler...
Nasıl anlatılır;
bulutsuz bir gökyüzü gibi mavi.
işte böyle anlatılır.
peki ya saçların...
Yıldızsız bir gece kadar siyah.
Ama sonra fark ettim,
sen gittin.
Sen gittin.
Sen gittin.
Dönüp durdu kafamda giderken ki salınışın,
dank etti sonra sensiz bir hayatın hayali.
bağırmak istedim;
''Bir gün yine dönersin değil mi?''
Ama dönmedin.
Ah be güzelim... Şimdi bombok halim.
schiller sokağı 1/1
sokakalarda yağmura bulanıp dans etmelisin benimle
elin yüzün ıslak sırılsıklam yağmura bulanmalısın
aşk kokmalısın sevdiğim buram buram
schiller yanında yer ayırmış şiir seven sevdalılara
göğün tüm kapıları açılmış davet var göklerde
gelin diyor aşk dansınızı burda yapın
hadi aşkım tut ellerimden
yağmur yağıyor sokaklarda dans edelim
bir sen bir ben birde schiller .
Gittiğimde uzaklara,
Senden çok ama çok uzaklara,
Biliyorum yine sen olacaksın aklımda.
Akşam yemeğinde eşlik edeceksin bize
martılar, hafif esintiler ve sen,
kadehler kaldıracağız güneşin kızıllığına.
Küba kıyılarında purolar içeceğiz
Sen duman olacaksın ciğerlerimde.
Karayiplerde korsanlar gibi rom içeceğiz,
Arjantinde tango, Dominikte bachatayla bulacağım seni.
Çikolata vücutlarda dokunacağım beyaz tenine.
Rüzgar olacaksın, yelken olacaksın,
beni bezdiren fırtına olacaksın,
kamaramdaki son kitabım,
son kitabımın son sayfası,
son sayfanın son satırı olacaksın.
Bunların hepsini geç de,
Sen her zaman aklımda olacaksın.
güneş görmeyen penceremden
ihanet boşluğuna yuva yapmış
Aşk'ları vurdum
göç ederken sen
bir yürekten başka bir yüreğe ,
ölürken mi
bir başkası
bir yerde
ektim seni toprağa
içimde hep matem havası
yüzümde
babasız bir çocuğun
bayram sabahına uyanışı var...
Servet Afşar.
biçimsiz kaldı çoğu şey kafamda, yazılmamış senaryo gibi kalabalık
aynı noktaya varmaktan ibaretim yine bir çok şekilde
raflara kaldırılmış tozlu kitaplar gibisin sanki, gözlerim arıyor hala
aklımdaki geçiştirmeye çalıştığım sorular gibisin cevabını bilemediğim,
bizim yollarımız belirginleşmiş bile
bursa-denizli mesafesi gibiyiz
belki de izmirde kesişiriz.
son günlerde belli olmayan ilkbahar gibiyim
sen de bana karşı çetin bir kış...
belirli noktalarda bile birbirine değmeyen doğrular gibiyiz.
mantıklı düşünmeye başladığım her günün, bir de akşamını görmelisin
pişmanlıklarla dolu...
gelecek kaygısı; benden daha olumlu olduğun kesin
umutlarımı sana emanet ederek gittim en son,
dönmeyeceğimi ikimiz de biliyorduk.
hatıralarımda seni son kez biçimlendiriyorum
iyi olmanı bilmek büyük mutluluk
sahi iyi misin??
made in kemikci.