zamanlardan bir zaman, bu zamandan çokça önce bir zamanda.. şarapsız şeytanların vesveselerine maruz kalıyordum.
ne zaman soğukta dışarı çıksam, kulağıma burnumun akıcağını fısıldayıp: "voaaa! sümüklü diye dalga geccekler sennen.." diyorlardı.
ne zaman facebook duvarımda bir paylaşım yapsam: "çiş gibi olmuş lan. hohohohooo. kendi duvarına işemişsin. hahahahah.. tutmaz bu tutmaz, bırak sen bu işleri!" diyip beni facebook kullanmaktan soğutuyorlardı.
ne zaman ayna karşısında saatlerce saçlarımla uğraşıp bir şekle soksam: "süpürge otuna dönmüşsün gızzzz, bari yerleri süpür o saçınla da uğraştığın boşa gitmesin.." diyip, hahahaha hohoho ağıhaaa ağıhaa.. şeklinde kahkalar atıyorlardı.
her çarşıya çıkışımda beni yürüyen merdivenin stop düğmesine basmaya ve kuşum paris'i korkutmaya zorluyorlardı.
onların bu eziyetlerine katlanmaya ve onları kızdırmamak için iyilik yapmamaya çalışıyordum. kalbim gittikçe pas tutuyor, duygularım extacy kullanmış bir keş misali uyuşuyordu.
bir zaman sonra beni, her türk kızı gibi bıyıklı olduğum yalanıyla dalga konusu haline getirmişlerdi. kafamda "hayırdı. bu olamazdı. ben bıyıklı değildimdi. ben bıyıklıysam da türk kızları bıyıklı değildiydiler, olamazdıydılar.." düşünceleri uçuşurken farkında olmadan ıslık çalmaya başlamış ve şeytanların: "oh ohh bıyıklar, ne de güzel öpülür o kıllı dudaklar" şeklindeki güftelerine eşlik eder olmuştum.
"artık buna bir son vermeliydim."
yukarıdaki cümleyi görüp; gerçekten de şeytana antrenman yaptırdığımı sandınız, biliyorum biliyorum. heeheee çok safsınız..