Fetvalarının hepsi dikkatlice incelenip değerlendirilmesi gereken bir şeyhülislamdır. Özellikle bu fetvalarda idarenin ağırlığı da hakimdir. ama özellikle o para vakıfları konusunda verdiği fetva oldukça dikkat çekicidir:
osmanlı'da faiz gelirleri ile yaşamını sürdüren para vakıfları herkes tarafından bilinir. şeyhülislam ebussuud döneminde de bu vakıfların faiz ile geçimini sağlamaları konusunda(caizliği veya olmaması)-diğer dönemlerde olduğu gibi- mevzubahis olmuştur. onun bu konudaki fikirleri ise oldukça pragmatisttir. Para vakıflarından faizi kaldırmak, bu vakıfların çoğunu ekonomik açıdan zor durumda bırakıp ortadan kalkmalarına neden olmak demekti. bunun da islam toplumu için olumlu bişey olmayacağını çünkü vakıfların öğrencilere yardım olsun, han ve hamamlar olsun ve özellikle imar faaliyetleri ve hayratlar konusunda oldukça etkin kurumlar olduğu biliniyordu.
bu fetva osmanlı'nın topraklarının çoğunda uygulanmıştır. uygulanamayan yerler ise genelde arap ülkeleridir. ama son aaştırmalara göre halep gibi büyük merkezlerde de uygulanmıştır.
Bugün istanbul'un tarihi bir caddesine ismi verili bulunan Şeyhülislam Ebussuud Efendi, dönemin devlet işlerini ve sivil hayatını dinsel hükümlere (şeriata) göre şekillendirmiştir. Bu yüzden, Yunus emre'nin şiirleri bile dine aykırı sayılmış, bu şiirleri okuyanların öldürülmesi gerekir diye fetvalar verilmiştir.
kanuni devri'nde sarayın bahçesinde bulunan bir armut ağacını karınca sarmış ağacın nerdeyse kurumasına neden olmuştu. bunun üzerine padişah karıncaların öldürülüp,ağacın kurtarılması için şeyhülislamdan fetva istedi. bunu bir beyitle belirtti:
dırâhta ger ziyan virse karınca
zarar var mı karıncayı kırınca
(eğer karıncalar bir ağaca zarar vermişse öldürülmeleri caiz midir?)
ebussuud efendi de fetvayı bir beyit şeklinde vermiştir:
yarın hakk'ın divanına varınca
süleyman'dan hakkın alır karınca.
sırf kurumlar arasında olması gereken nezakete misal olması açısından bile güzel bir anektod.