"tedbirini terk eyle takdir hüdâ'nındır sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümânındır
birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır
devran olalı devran erbab-ı safanındır
aşıkta keder neyler gâm halkı cihanındır
koyma kadehi elden söz pir-i muganındır"
"Gördüğün emr-i muhakkakları rüya sanma"
Gibi bir cümleyi söyleyip, her okuduğumda beni biraz titreten biraz umutlandıran, zannımca divan edebiyatının en güçlü 3 kaleminden birisidir.
Budur dâd u sitâd-ı dehrden sûd u ziyân ancak
Hezârân arzûdan bir peşîmân olduğum kaldı
(Dünyaya geldim, işte gidiyorum. Bu pazarda aldık sattık. Kârımız oldu, zararımız oldu. işte sona yaklaşmışken neticeye bakıyorum. Gördüğüm şu: Sayısız arzu besledik, elde bir pişmanlık kaldı; o kadar!!)
hüsn-ü aşk gibi bir eseri çok genç yaşında -şu an benim bulunduğum yaşta- kaleme almış ve 2041 beyitlik bu eseri sadece 6 ayda bitirebilmiştir. 6 ay gibi bir sürede yazılan bu kadar muhteşem beyitler insanı hayrete düşürür. bu eserin sadeleştirilmiş versiyonunu okumak ise benim tarafımdan esere yapılmış bir haksızlık olmalı; tam metnini de okuyacağım kısa zamanda. ve şeyh galib'i de inşallah en kısa zamanda beyoğlu'ndaki galata mevlevihanesi'nde ziyaret edeceğim.
şu mısralarla aşk'ı çok güzel anlatmıştır :
--spoiler--
Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni
Böyle yazmış alnıma kilk-i kazâ sevdim seni
Ben bu sözden dönmezem devr eyledikçe nüh felek
Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni
bıırakmayacağım seni yüz bin keder versen de bana, aşığım ben sana
kaderin kalemi böyle yazmış alnıma, aşığım ben sana
sözümden dönmeyeceğim dokuz tane gök kubbesi dönse bile
şahidim olsun gökyüzü ve yeryüzü aşk yeminime, aşığım ben sana.
--spoiler--
1171' de (1757-1758) istanbul' da mevlevihane kaıpısı civarındaki bir evde doğmuştur. doğumuna ''eser-i aşk'' ve ''cezbet' allah'' terkipleri tarih düşürülmüştür.
''felekten zerre mıkdar olmadım devrinde rencide
ger ey mihr-i münevver ah u zarım varsa sendendir
senin pervane-i hicranınım sen şem'-i vuslatsın
be her şep hahiş-i bus u kinarım varsa sendendir''
türkçe açıklaması: bilesin ki, muhabbet sırlarının mevcud olduğu gönül sendedir, sende... yaratılış temizliği, kerem ve mürüvvet nurlarının kaynağı da sendedir, sende...
Ateşten aşk denizlerini mumdan kayıklarla geçendir, şeyhimdir, galibimdir genç yaşında yitip gidendir.
Mumun, divan edebiyatında mühim bir yeri vardır. Mum ve aşık birbiriyle özdeşleştirilir. Anlatmaya çalırsak: Mumda bir fitil vardır ve bu fitille birlikte ateş yanar ve bir yandan da mum erimeye başlar. Bu erime esnasında ise, damla damla olarak kendi tabanına doğru düşer. işte aşık da, bu mum gibidir. Ateşini tam tepesinde taşır, çünkü ateş onu dünyevi ihtiraslardan arındırıp, saf aşık konumuna getirecektir, ve yavaş yavaş bu alevle birlikte erimeye başlar. Aşık da tıpkı mum gibi döktüğü yaşların yani gözyaşlarının içerisinde boğulur ve ensonunda yitip gider.
Şeyh Galib'in anlatım farkı bu noktada ortaya çıkıyor tam da. Normal bir mumun dibi, mumun damlaları ve yaşlarla dolu olurken, o, tabana ateşleri yerleştiriyor ve üzerine de mumları serpiştiriyor. Ateş denizinin üzerinde olduğu için, mum seyahetine devam ediyor ve eskiden olduğu gibi gözyaşlarıyla boğulmuyor. Mum, yandıkça daha fazla yanmaya devam ediyor ve fitili daha da berraklaşıp, daha da netleşiyor yanışı. Yani bu ateş hiç bitmiyor ve sürekli yanmaya devam ediyor...
26 yaşında hüsn ü aşk gibi ölümsüz bir eseri bizlere bırakabilmiş olan değerli şair ve mutasavvıf. aldığı mevlevi geleneği sayesinde yazdığı eseri sade bir mesneviden çok öte özelliklere sahiptir. dizelerinde de belirttiği gibi kalemini ney gibi kullanmış ve bizlere ondan duyduğu sesin ilhamıyla mevleviliği ve tasavvuf yolcusunun o meşakkatli yolda geçirdiklerini anlatmıştır.
Tek Hüsn için Aşk âh kılsın
Dünya yıkılırsa hâ yıkılsın
dizeleriyle de derviş ve allah aşkını sembolize ederken. hüsn adlı bir kızdan ( mürit), ve aşk ( allah) adlı bir oğlandan bahsetmiştir. bunun gibi birçok sembolik ifadeyle bize ilahi aşkın serüvenini en mükemmel şekliyle aktarmıştır. *
mevlevi dededir.*
mutasavvıf özellikler taşır.
sebk- i hindu tarzını uygulamıştır.
eserlerinde ilahi aşkı işlemiştir. hüsn- ü aşk' ı 26 yaşında yazmıştır.
giydikleri temmuz güneşi
içtikleri cihanı yakan alev
vadileri üzüntü sırçasının kumu
kumlar sayısınca hüzün ve yas
çadırları yoksulluk ahının dumanı
konuşmalar ney gibi hep iniltili
ektikleri kıvılcım tanesi
biçtikleri parça parça kalp
onlar ki söze can verirler
"hayyam o kabiledendi" derler
sattıkları hep candır
aldıkları gizli yürek iniltisidir. şeyh galip. *