hüsn-ü aşk gibi bir eseri çok genç yaşında -şu an benim bulunduğum yaşta- kaleme almış ve 2041 beyitlik bu eseri sadece 6 ayda bitirebilmiştir. 6 ay gibi bir sürede yazılan bu kadar muhteşem beyitler insanı hayrete düşürür. bu eserin sadeleştirilmiş versiyonunu okumak ise benim tarafımdan esere yapılmış bir haksızlık olmalı; tam metnini de okuyacağım kısa zamanda. ve şeyh galib'i de inşallah en kısa zamanda beyoğlu'ndaki galata mevlevihanesi'nde ziyaret edeceğim.
şu mısralarla aşk'ı çok güzel anlatmıştır :
--spoiler--
Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni
Böyle yazmış alnıma kilk-i kazâ sevdim seni
Ben bu sözden dönmezem devr eyledikçe nüh felek
Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni
bıırakmayacağım seni yüz bin keder versen de bana, aşığım ben sana
kaderin kalemi böyle yazmış alnıma, aşığım ben sana
sözümden dönmeyeceğim dokuz tane gök kubbesi dönse bile
şahidim olsun gökyüzü ve yeryüzü aşk yeminime, aşığım ben sana.
--spoiler--
Budur dâd u sitâd-ı dehrden sûd u ziyân ancak
Hezârân arzûdan bir peşîmân olduğum kaldı
(Dünyaya geldim, işte gidiyorum. Bu pazarda aldık sattık. Kârımız oldu, zararımız oldu. işte sona yaklaşmışken neticeye bakıyorum. Gördüğüm şu: Sayısız arzu besledik, elde bir pişmanlık kaldı; o kadar!!)
"Gördüğün emr-i muhakkakları rüya sanma"
Gibi bir cümleyi söyleyip, her okuduğumda beni biraz titreten biraz umutlandıran, zannımca divan edebiyatının en güçlü 3 kaleminden birisidir.
"tedbirini terk eyle takdir hüdâ'nındır sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümânındır
birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır
devran olalı devran erbab-ı safanındır
aşıkta keder neyler gâm halkı cihanındır
koyma kadehi elden söz pir-i muganındır"