(bkz: hüsn ü aşk) (güzel aşk biraz daha öznel yorumumla aşkların en güzeli anlamına gelen ) adında ve bilmem kaç bin beyitlik şiirlerin bulunduğu ilahi aşkı anlatan kitabın şairidir..
şeyh galib 1757 yılında istanbul'da doğdu. kuvvetli bir tasavvuf eğitimi içinde yetişen babası, mevleviliğe ve melamiliğe bağlı şiirle de uğraşan, kültürlü bir kişiydi. şeyh galib'in dedesi mehmed efendi de mevlevi tarikatı aydınlarındandı. galib ilköğrenimini babasından gördü. hamdi adlı bir bilginden arapça dersi aldığı ve kendisine esad mahlasını veren süleyman neşet'ten de öğrenimi sırasında faydalandığı bilinmektedir. çok genç yaştayken güçlü bir şair ve geniş kültürlü bir aydın olarak tanındı.
ilk şiirlerinde esad mahlasını kullandı. bu adın başkalarınca benimsendiğini görerek galib adını kullanmaya başladı. her iki mahlası birlikte kullandığı görüldü. henüz 24 yaşındayken divan sahibi olan şair, 26 yaşlarında türk edebiyatında mesnevi türünün en başarılı örneklerinden biri sayılan "hüsnü aşk" adlı eserini tamamladı. bir yıl sonra konya'da mevlana dergahında çileye girdi, fakat ayrılığına dayanamayan babasının isteği üzerine çilesini tamamlamadan istanbul'a döndü.
yenikapı mevlevihanesinde yeniden çileye girdikten sonra hücreye çıktı. sütlüce'deki evinde, 1791 yılına kadar ilimle ve eser yazmakla uğraştı. bu tarihte galata mevlevihanesi şeyhliğine getirildi. sekiz yıl kadar süren dergah şeyhliği sırasında sultan üçüncü selim, valide sultan padişahın hemşiresi beyhan sultanın yakınları arasında yer aldı. bunun sonucu olarak sultan üçüncü selim ve valide sultan'da harap bir durumda olan dergahı ve kasımpaşa mevlevihanesini tamir ettirdi. 1799 yılında istanbul'da vefat eden şeyh galib'in mezarı galata mevlevihanesinin avlusundaki türbededir.
sebk-i hindi tabir edilen hint tarzini divan edebiyatinda en ustaca kullanan buyuk sair. divan sairlerinin kullanimini pek tasvip etmedigi bu tarzi ustaca kullanmis ve zirveye ulasmistir. baslatmis ve tuketmistir...
Çok sevdiği arkadaşı, sırdaşı Esrar Dede'nin ölümü üzerine yazdığı şiir
Kan ağlasın bu dîde-i dürbârım ağlasın
Ansın benim o yâr-ı vefâdârım ağlasın
Çeşm ü dehân u ârız u ruhsârım ağlasın
Başdan başa bu cism-i siyehkârım ağlasın
Ağyârım ağlasın bana hem yârım ağlasın
Gûş eyleyen hikâyet-i Esrâr'ım ağlasın
Nâdîde bir güher telef etdim dirîg u âh
Hâk içre defnedîp gerü gitdim dirîg u âh
Zât-ı şerîfi âleme bir yâdigâr idi
Fakr u fenâ vü aşk u hüner berkarâr idi
Her şeb misâl-i şem benim ile yanar idi
Sâve gibi yanımda enîs-i nehâr idi
Hakkâ tamâm âşık idi yâr-ı gâr idi
Bir kaç zaman muammer olaydı ne var idi
Allâh verdi aldı yine kurb-i Hazrete
Biz kaldık ile intizâr rûz-i kıyâmete
Âhir nefesde sohbeti oldu muhabbet âh
Bir yâre urdu bağrıma âh derd-i firkat âh
Gelmezdi hîç kalb-i fakîre bu sûret âh
Ey kâş etmeyeydim o âşıkla sohbet âh
Telh etdi kâmımı o zehrnâk şerbet âh
Eyvâh elden o gül-i handânım aldı mevt
Esrâr'ım aldı cümle dil ü cânım aldı mevt
Meydân-ı Mevlevîde nişân âşikâr edip
Pervâz ederdi şevk ile Ankâ şikâr edip
Eylerdi nây u defle semâ âh u zâr edip
Bulmuşdu kân-ı matlabı Hak'da karâr edip
Almışdı müjde kûyuna yârın güzâr edip
Gitdi ne çâre Gâlib'i hasretli yâr edip
Olsun visâl-i Hazret-i pîrânla kâmyâb
Kıldı karîn-i kabri Fasîh-i felekcenâb
giydikleri temmuz güneşi
içtikleri cihanı yakan alev
vadileri üzüntü sırçasının kumu
kumlar sayısınca hüzün ve yas
çadırları yoksulluk ahının dumanı
konuşmalar ney gibi hep iniltili
ektikleri kıvılcım tanesi
biçtikleri parça parça kalp
onlar ki söze can verirler
"hayyam o kabiledendi" derler
sattıkları hep candır
aldıkları gizli yürek iniltisidir. şeyh galip. *
mevlevi dededir.*
mutasavvıf özellikler taşır.
sebk- i hindu tarzını uygulamıştır.
eserlerinde ilahi aşkı işlemiştir. hüsn- ü aşk' ı 26 yaşında yazmıştır.
26 yaşında hüsn ü aşk gibi ölümsüz bir eseri bizlere bırakabilmiş olan değerli şair ve mutasavvıf. aldığı mevlevi geleneği sayesinde yazdığı eseri sade bir mesneviden çok öte özelliklere sahiptir. dizelerinde de belirttiği gibi kalemini ney gibi kullanmış ve bizlere ondan duyduğu sesin ilhamıyla mevleviliği ve tasavvuf yolcusunun o meşakkatli yolda geçirdiklerini anlatmıştır.
Tek Hüsn için Aşk âh kılsın
Dünya yıkılırsa hâ yıkılsın
dizeleriyle de derviş ve allah aşkını sembolize ederken. hüsn adlı bir kızdan ( mürit), ve aşk ( allah) adlı bir oğlandan bahsetmiştir. bunun gibi birçok sembolik ifadeyle bize ilahi aşkın serüvenini en mükemmel şekliyle aktarmıştır. *
Ateşten aşk denizlerini mumdan kayıklarla geçendir, şeyhimdir, galibimdir genç yaşında yitip gidendir.
Mumun, divan edebiyatında mühim bir yeri vardır. Mum ve aşık birbiriyle özdeşleştirilir. Anlatmaya çalırsak: Mumda bir fitil vardır ve bu fitille birlikte ateş yanar ve bir yandan da mum erimeye başlar. Bu erime esnasında ise, damla damla olarak kendi tabanına doğru düşer. işte aşık da, bu mum gibidir. Ateşini tam tepesinde taşır, çünkü ateş onu dünyevi ihtiraslardan arındırıp, saf aşık konumuna getirecektir, ve yavaş yavaş bu alevle birlikte erimeye başlar. Aşık da tıpkı mum gibi döktüğü yaşların yani gözyaşlarının içerisinde boğulur ve ensonunda yitip gider.
Şeyh Galib'in anlatım farkı bu noktada ortaya çıkıyor tam da. Normal bir mumun dibi, mumun damlaları ve yaşlarla dolu olurken, o, tabana ateşleri yerleştiriyor ve üzerine de mumları serpiştiriyor. Ateş denizinin üzerinde olduğu için, mum seyahetine devam ediyor ve eskiden olduğu gibi gözyaşlarıyla boğulmuyor. Mum, yandıkça daha fazla yanmaya devam ediyor ve fitili daha da berraklaşıp, daha da netleşiyor yanışı. Yani bu ateş hiç bitmiyor ve sürekli yanmaya devam ediyor...
türkçe açıklaması: bilesin ki, muhabbet sırlarının mevcud olduğu gönül sendedir, sende... yaratılış temizliği, kerem ve mürüvvet nurlarının kaynağı da sendedir, sende...
1171' de (1757-1758) istanbul' da mevlevihane kaıpısı civarındaki bir evde doğmuştur. doğumuna ''eser-i aşk'' ve ''cezbet' allah'' terkipleri tarih düşürülmüştür.
''felekten zerre mıkdar olmadım devrinde rencide
ger ey mihr-i münevver ah u zarım varsa sendendir
senin pervane-i hicranınım sen şem'-i vuslatsın
be her şep hahiş-i bus u kinarım varsa sendendir''