börklüce mustafa ve torlak kemal ile ortak mülkiyeti savundukları için ilk sosyalist olarak benimsenmişlerdir. türk mutasavıfı olarak anılsa da tanrı inancına farklı baktığı görülür. cennet cehennem gibi kavramlara inanmaz. serez çarşısında çıplak bir şekilde -halka ibret olsun diyeymiş- asılmıştır. nazım hikmet'in pek çok şiirine konu olmuştur. yine nazım hikmet tarafından yazılan ve pek çok kez sahneye konulan şeyh bedreddin destanı diye ismiyle anılan bir tiyatro oyunu vardır.
sanılanın aksine, fikirleriyle sosyalizmden ziyade, tabulaşmış islam yorumuna alternatif olarak geliştirdiği görüşleri yüzünden büyük osmanlı imoaratorluğu tarafından öldürülen -çoğu tarihçiye göre- zamanının en iyi islam alimlerinden birisidir.. bu alternatif görüş, farabiden gazaliye kadar birçok islam aliminin düşüncelerini kapsar.. toplumda şeyh bedrettinin bugünkü tasviri, nazım ustanın yazdığı destandan kaynaklanmaktadır.. unutulmamalıdır ki, nazım ustanın yazdığı eser bir kurgudur, tarihi gerçekliği olan tarihi bir belge değildir..
meraklısına: yıllardır hristiyan engizisyon mahkemelerine demediğini bırakmayan kişiler, osmanlı imparatorluğu zamanında iki kere alelen kurulan islam engizisyon mahkemesini görmezden gelirler.. ilki şeyh bedrettinin davasıdır.. hiç bir osmanlı belgesinden ve makamında, zamanında şeyh bedrettinin öldürüldüğü tarih yazmaz.. neden? çünkü osmanlı imparatorluğundaki sistematiğe göre, idam edilenlerin idam edildiği gün, saat ve yer, idam ediliş sebebiyle birlikle belgelere geçer.. büyük osmanlı imparatorluğunun, bu islam alimini neden öldürdüğünü henüz pek çok kişi bilmez..
Yaşadığı dönemde salt osmanlı kaynaklarında olmayıp genele bakıldığında arap kaynaklarında da dikkate değer yer bulan incelenmesi gereken şahsiyettir.(seyyid şerif-i cürcani ve idris-i bitlisi kendisinden medh ile bahsetmişlerdir) eserleri birçok yerli ve yabancı uzman tarafından didik didik edilmesine rağmen "şeyh" ciddi anlamda spekülasyonun konusu olmuştur ve bazı bilimsel çalışmaların dışında üretilen "bedreddin imgesi" de olayları çözümsüzlüğe itmekten başka bişey yapmamıştır. bazı ünlü osmanlı tarihçileri de -i. hakkı uzunçarşılı gibi-devletçi bakış açısı ile isyancı yaftası ile damgalanmıştır. Bu insanların doğalarından kaynaklanmayan bir gerçeklik olup genel anlamda yazdığı eserlerde bu yönde bir yorumu elzem kılabiliyor. çünkü bilindiği gibi bedreddin'in varidat dışındaki tüm eserleri(-tarihçi, fikir adamları ve uzmanların başta gölpınarlı ve ahmet yaşar ocak olmak üzere-bu konuda fikirbirliği etmişlerdir-)ehl-i sünnet çizgisinden ayrılmaz bununla birlikte ondan bahseden kaynaklar da mütenakızdırlar.
Bu spekülasyonların yarattığı "bedreddin imgesi" ise türkiye'nin siyasal anlamda çalkantılı olduğu dönemlerde sol ve sağ kesimin eline iyi bir koz vermiştir(rahatsız edici olan bedreddin'in siyasi anlamda kullanımı değil, tarihin çarpıtılmasıdır. üzülerek söylemeliyim ki; Kendisine çok sevmeme ve saygı duymama rağmen bu anlamda kullanan ilk kişi "nazım hikmet"tir). bu anlamda ele alış, profesyonel tarihçilikten ziyade "popüler tarihçilik"in bir ürünüdür(stalin'in bedreddini gibi eserler bu konuda en sıradan örneklerdir). sol kesimdekiler onu komünizmin temsilcisi yaparken sağ kesimdekiler ise "ehli sünetten ayrılmamış bir osmanlı alimi" olarak göstermeye çalışıp birbirlerinden bedreddin'i kurtarmaya çalışmışlardır.
Şeyhin birçok yönü var ki kesinlikle gözardı edilmeyip birbirine karıştırılmamalıdır. birinci yönünü ele alırsak "alim bedreddin" özellikle bu yönü oldukça dikkate değerdir. Bedreddin orjinal anlamda islam dünyasındaki ününün alimliği ile kazqnmıştır ve mutasavvıf bedreddin-daha çok vahdet-i mevcud(panteist) bir anlayışın hakim olduğu bir yön[başta nazım hikmet olmak üzere bir çok kişi onun felsefesini spinoza'nın panteist fikirleri ile karşılaştırılar] diğer bir yönüdür ama bir orjinallik arz ettiği söylenemez. bu meyanda, mevlana'dan ziyade muhyiddin arabi'nin fikirlerini benimsemiştir-o zamanlar tasavvuf suni islamca kabul edilmediğinden dini bu anlamda yorumlayan bazı kişiler arabi'ye şeyh'l ekfer(en kafir şeyh)lakabını takmışlardı-ki füsusu'l hikem'e yazdığı şerhler bunu gösterir. bununla birlikte alim bedreddin-özellikle ahmet yaşar ocak'ın değerli bir fikridir bu-mutasavvıf bedreddin'den daha orjinaldir.bunların yanında varidat'da bahsedildiği üzre materyalist bir görünüm çizen bedreddin de gözardı edilmemelidir ki şeyhin bu materyalist yönü ile birlikte mistik yanları da sezilir. Bunun dışında, şeyhin sohbetlerinden alınma olduğu belli olan ve belirli bir sistematikliğe sahip olmayan varidat'da belirli eleştri süzgecinden geçirilerek ele alınmalıdır.
Bedreddin'in ayaklanmasının bir köylü ayaklanması mı yoksa bir halk hareketi mi yoksa daha başka bişey mi olduğu konusunda da bir çok spekülasyon hakimdir. Murat belge de "osmanlı kurumları ve kültür" isimli eserinde bir "köylü ayaklanmarının devamı olarak" kabul edilmesi gerektiğini terennüm eder ve buna kanıt olarak da ayaklanma da özellikle hem hristiyanların hem de müslüman sipahiler ile birlikte değişik kesimlerin iştirak ettiğini belirtir. Bana göre bu tür bir yorum bedreddin'in hurufilik ile olan bağlantısını, bazı mesiyanik karakterli hareketlerle taşıdığı müşterek özellikleri ve şeyhin merkezkaç eğilimlerini görmezden gelmektedir ki özellikle bedreddin'in isyanına kaynaklık eden alanlar bogomilizm ve katharizm'in yaygın olduğu bölgelerdir ki mesiyanik karakterli heterodox bir hristiyanlığı temsil eden akımlardır. bunların hurufilik ile olan benzerlikleri da göze çarpar.(şeyhin hurufilik ile olan (muhtemel)bağlantısı ise hurufilerin temerküz ettiği tebriz ziyareti ile irtibatlandırılabilir.
bununla birlikte bu hareketin sosyal tabanında da her üç dinin heterodox kanadına ait kişiler ilginç bir yer işgal etmektedir. bu bir köylü isyanından ziyade hiristiyan feodallerin, toprakları ellerinden alınan müslüman sipahilerin ve merkeziyetçi eğilime karşı olan sınır gazilerinin-ki bilhassa kalenderiye dervişlerinin-bir ayaklanma hareketidir.(musa çelebi zamanında bedreddin'in balkanlarda birçok kişiye toprak dağıttığı bilinmektedir) çünkü şeyh bedreddin'in isyanda başarısız olmasındaki asıl neden bayezid paşa'nın şeyhin askerleri arasına yolladığı casuslar aracılığı ile müslüman sipahiler ile hristiyan feodallerin aklı çelinmiş-bizzat bu casuslar tarafından kendilerinden alınan toprakların kendilerine taltif edileceği konusunda güvence verilmiştir- binaenaleyh bu kişiler şeyhe ihanet edip karşı tarafa geçmişlerdir. şeyhin yanında kalanlar ise şeyhe intisab eden kalenderi dervişleridir ki kanlarının son damlalarına kadar şeyhin yanında savaşmışlardır.
başkaldırma nedenini osmanlı kaynakları "saltanat davası" olarak açıklarlar ve halil inalcık da bu fikirdedir.(soyağacı bu meyanda selçuklulara gider(!) ve bu "saltanat davası" için kanıt gösterilir. ama bu iddia ciddi anlamda sorgulanmalıdır. i hakkı uzun çarşılı da isyancıların bu tip psüedo-soyağacı yarattıkları bilinen bir gerçektir) "hudut boylarındaki köklü gazi geleneğinden gelen... merkeziyetçi yönetim tarzını arzu etmediği için, merkezkaç gücü temsil eden biri olarak, bu gücü elinden bırakmak istemediği şeklindedir"(ahmet yaşar ocak, osmanlı toplumunda zındıklar ve mülhidler sf 169)(ve buna kanıt olarak da feodallerin çıkarını temsil eden ve merkeziyetçi bir düşünce sahibi olmayan musa çelebi'nin tarafını tutması-ki bilinir musa çelebi de benzer efkara sahipti-ve onun zamanında kaazasker olması neden olarak gösterilebilir.
yukarıdaki girdilerdeki mezkur ve bedreddin'e izafe edilen eşitlikçi ideolojiye dair fikriyat ise ana kaynak olarak bizanslı tarihçi dukas'a dayanır. ana ve tek kaynak budur. fakat o ise kaynağında referans olarak şeyh bedreddin'i göstermez. Onda ise Börklüce mustafa'ya atıfta bulunur; dukas bu tür fikirleri bir rahib'e anlattığı bildirilir. fakat Maa-t-teessüf ki bu fikirler -irdelenmeden-bedreddin'e izafe edilmiştir(bu fikirler bedreddin'e ait olacağı gibi olmayabilir de derinden derine tartışılması gerekir ki popüler tarihçiliğin atladığı esas konu bu eleştirel süzgeçten geçirmedir)bununla birlikte bir gerçeklik de börklüce mustafa ve Torlak kemal isyanlarının şeyh bedreddin ile bir mutabakat halinde mi çıkardıklarıdır? yoksa birbirlerinden bağımsız hareket ettikleri mi? bu iki konuda da kesinlik sözkonusu değildir.
ilginç bir nokta: bedreddin çok açık bir gerçektir ki "bir alevi değildir"(bu konuda ahmet yaşar ocak "Heterodox müslüman kesimlerin asıl alevilik motiflerini henüz tanımadıklarını" belirtir ve buna kanıt olarak ortaya koyar. Ama balkan alevileri ise bedreddin'in müridlerinin torunlarından başkası değildir.
Son olarak "dünyadaki ilk sosyalist" şeklinde bedreddin'e yakıştırılan ilginç ünvanlar da sözkonusu olmakta. "ilk sosyalist" diye bir kavram ortaya konduğunda bırakın şeyh bedreddin'i bu konunun ucu 1381'de ingiltere'de yaşanan "Tyler's Rebellion"(English peasants'revolt of 1381) ya da daha da gerilere gittiğimizde iranlı mazdak'a kadar götürebiliriz.
"paylaşmak için herşeyi, yarin yanağından gayrı." diyebilmiş, henüz sosyalizm yokken ezilenlerin yanında olmuş, henüz komunizm nedir bilinmez iken özel mükiyetin karşısında savaşmış şeyh. "bu dönemde yaşasaydı, bu allahsız halimle müridi olurdum" dedirtir ateist bünyeye.
elde oyuncak olmak; başkalarının her istediğini sorgulamadan yerine getirmek ve rezil olmak anlamında kullanılır.
elde oyuncak olabilmek için ak(ı)lının olmaması gerekir.
soytarı;Söz ve davranışlarıyla halkı güldürüp eğlendiren kimse, maskara.
Hileci, yaltak kimse, kaşmer.
ilk olarak; bir insanın soytarı olabilmesi için bile akıl unsurunun olması gerektiğini bildiğimizden yola çıkarsak, elde oyuncak olduğu iddia edilen birini, soytarı diye adlandırarak onu akıllandırmak, amanın pek tutarlı olsa gerek!
bunun dışında, iş bu soytarı bu kadar hileci, yaltak ise isyan etmeyecek bir korkak ve padişahının biricik sevgili kulu olur, kendini astırmazdı!
ayrıca kendisi belirli kıyaslamalara, karşılaştırmalara konulmaması gereken bir kişiliktir! hele de kendisi hakkında fikir sahibi bile değilse insan...
şimdi biz; avrupa da asya da iki kıtadır diye ikisini de aynı mı kabul edeceğiz?
neyse ki; arasındaki farkları görebilecek kadar akıllıyız hala!
edit: kardeşim kafayı yicem. bu entry'nin yazılma sebebi de ortadan kalkmış.
kendisi komünist düşünceyi değil ilahi düşünceyi savunmuştur. o zaman marks yoktu. o zaman ve şimdi de ilahi emirlerle infak etmek kavramı vardır. zekatın kırkta bir olması gibi birşey yoktur. en az kırkta bir vardır ki. bu bile oha yani kırkta bir mi verdin! denebilecek bir orandır. hz. ali hergün kazandığı paranın tümünü infak ederdi. kendisinin bir sonraki gün için allah kerim demesi komünizm olabilir. ama bu ne onu ateist yapar ne de bizi dinden çıkarır. islamiyet ile komünizmin veya daha doğrusu bilimsel sosyalizm ilişkisi amerikan propagandalarına cemaatlerin alet olmasıyla kesilmiştir. çünkü marks'ın kapitalde hristiyanlığı ima ederek din kitlelerin afyonudur tabirini kullanması bir klişe haline getirilmiş ve sovyet uygulamasının boktanlığı sebebiyle de nefret çığ gibi büyümüştür. bugün kapitalizmin çemberine sokulmak istenen islamiyet bir başka materyalist tuzağa atılmaya çalışılmaktadır. burada elbette din değil dini yaşayanlar tehlikededir. çünkü din kendi nurunu tamamlar. ama bizler farkında olmadan bir kapitalist materyalist haline gelmeye başlıyor gibiyiz. bu anlamda sosyalizm islami ekonomik modele vizyon verecek bir model olarak incelenmelidir.
aklındaki komünizmi teolojik nedenlerle açıklamış türk düşünürü, şeyhi ve de militanıdır. ondan yıllar sonra bu fikri teolojik değil maddeci nedenlere bağlamıştır marx ve de tabii ki çok daha etraflıca yapmıştır bunu.
ŞEYH BEDREDDiN DESTANI
Yağmur çiseliyor,
Serez'in esnaf çarşısında
yağmur çiseliyor.
korkak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
beyaz ve çıplak mürtet ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
Yağmur çiseliyor,
Serez'in esnaf çarşısında,
bir bakırcı dükkanının karşısında
Bedreddin'im bir ağaca asılı.
Yağmur çiseliyor,
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
çırılçıplak etidir.
Yağmur çiseliyor,
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Yağmur çiseliyor. Nazım Hikmet
komunal bir birlikteliği savunduğu söylenir. böyle bir birlikteliği savunması o zamanlarda islamiyetin yayılması için hıristiyanlara dönük yapılan bir nevi tebliğ hareketinin parçası olarak görülmelidir. çünkü şeyh bedreddin'in fikirleri hiçbir zaman net bir şekilde ortaya çıkamamıştır. ayrıca hıristiyanlarla beraber yaşama ve onlara islamı anlatma kaygısı bu dervişlerde çok yüksektir. bu yaklaşım onları bu tür çözümlere itmş olabilir. çünkü islamiyet'in bir paylaşım dini olduğunun ispatı onları bu dine çekecektir. o zamanlarda iki dinin ortak noktalarına atıfta bulunulması önem arz ediyordu, bunun sebebi ise tebliğ kaygısı idi. bugün sol'u savunan insanlar bu kadar şeyh bedreddin hayranı olmalarına karşın bugün karşılarına beş vakit namaz kılan, oruç tutan ve malının hepsini zekat olarak infak eden bir şeyh bedreddinle karşılaşsalar acaba onun gibi namaz kılıp, oruç tutacaklar mı acaba ? yoksa sadece işlerine gelen kadarıyla bir şeyh bedreddin mi tasarladıkları ? veya bugünkü dindarlar şeyh bedreddin gibi bir kişiyle bugün karşılaşsalar malının hepsini infak edebilecekler mi onun gibi ? yoksa bunu komunizm'dir diye red mi edecekler bunun bir zekat anlayışı olmasına rağmen. hz ali bile malının tamamını hergün infak eder ve "allah kerim" dermiş ve yeniden mal edinmeye bakarmış. bu da mı komunizm ?
şiirlerde de adına rastlayacagımız büyük bir insandır..
Anladım
Anladım,
sabahları açılır.
Anladım,
sabahları açılır.
Esnaf çarşıları yeminle
Bedreddin´im bir ağaca asılır
Anladım,
En büyük yalan yemindir.
Edilir sabahları,
Gecesini hatırlamayan esnafların
Tüm merasimleri gömdüm.
Ömrümün reklam amaçlı takvimlerine.
Anladım,
Kimse üzgün değildi.
Bayraklar yarıya indiğinde.
Bir tek el isteyen,
Yordam ve özür dileyen,
Anladım.
Herkese kötü şeyler hatırlatan yüzüm,
Evet yüzümdü.
Her görüşmeye taşıdığım,
Kandırılmaya gönüllü bir gönülle,
Az sütlü neskafelere sigaralar iliştirdim.
Göz gördüm başka açılara ayarlı.
Uzun bir yüz gördüm.
Meğer filmin sonu diye ayarsız
Fin yazardı end zamanında
Bir zamanlar,
Fransızlar hep Fransız kalacaklar,
Sabah sinemasında pazarları...
Aklımı alıp doğduğum evin,
Müze olma isteğine saklayacaklar.
Ama kavaklar büyüyecek.
Herkesten gizli boyatmak,
Bir kavağın becereceği iştir ancak.
Anladım ki ağaçlar,
Toprağa acı verdikçe büyüyorlar.
Her pazartesi and içip,
Cumaları marşa basan,
Camiler dolusu yemin edip,
Taburlarca yalan söyleyen,
Bu toprakta bu ağaç
Kuruyacaktır elbet.
Anladım.
Kimseye acı vermeden,
Büyünmüyor.
Namusum ve şerefim ve
Çocukluğumun üzerine beton dökerim ki
Tüfek filan değil,
Çimento icat edildi de
Bozuldu mertliğin mimarisi,
Esrarlı bir ülkeye göçtü sabrın taş ustaları.
Anladım.
Altı dükkan olsun istiyor evinin.
Ve ağlamaklı bulmuyor apartımanları
Benim taş ustamın karısı.
Ve her yerde
Şube açmak istiyor.
iskender kebabını icat eden,
Büyük iskenderin çocukları
Ki gölge filan etmez.
Yoğurtlu bir ziyafet çekerdi.
Diyojenle karşılaşsaydı.
Anladım.
Bursalı iskenderin
Romalı arkadaşından daha çoktur
Uygarlığa katkısı.
Oysa;
Bu satırlarla üstünü örten ben,
Kelimelerle sargı bezi ve
Merhem yapan,
Ozanlığı en çok kendini üzen ben,
Anladım.
Sadece öğlenleri açarım yaramı.
Ve hiçbir yerde şubesi olmaz,
Bu kanamalı hastanın.
varsa devran içinde devran
bu devranın devranıyız biz
o canlar ki cananından taşra düşmüştür
cananıyız biz
gönül mahzun
ay karanlık
yıldızlar gözden nihan olsa da
arşı ferşi ışıktan titretecek
bir aydınlık imkanıyız biz
ince bir yağmura gerçi asılmıştır
-serez´in esnaf çarşısı´nda-
uzadıkça uzar gölgesi darağacından
o asırdan bu asıra
şeyh bedrettin-i simavi´nin
elhak/devamıyız biz
geçer mermi ıslıklarıyla/tek tek
vurduğunu dağıtan
sunturlu mısralar
rediflerin gümbürtüsü akla ziyan
tantanalı bir kavganın demek
gazelhanıyız biz
tohum ağaç ve orman
ölümün içerdiği hayat
buhara inkilap eden su
-iriş dede sultanım iriş-
gün bu gün saat bu saat
diyalektiğin fermanıyız biz
ölümsüzlüğe inanmayan şeyh bedreddin, varidat'ta bir düşünü şöyle anlatıyor:
"sekizyüz (hicri) yılında bir cuma gecesinde mana aleminde yeşil elbiseye, bürünmüş iki adam gördüm, bunlar isa'nın ölü cesedini iki elleriyle tutup bana gösteriyorlar ve o suretle, ölmüş bulunduğunu anlatmak istiyorlardı."
nazım hikmet 'in adına '' şeyh bedreddin destanı'' nı yazdığı kişidir . bu destana ilham olan eser mehemmed şerefeddin isimli cumhuriyetin ikinci diyanet işleri başkanının şeyh bedreddin için yazdığı esedir.