Yıllar önce bir uzay gemisi dünyaya düşüyor. Kalıntılar üzerinde araştırmalar yapan bilim adamları, gemideki herşeyin yok olmadığını öğreniyorlar ve bir yaratıkla karşılaşıyorlar. Öldüklerini düşündükleri bu yaratık, aslında sürekli yayılmayı doğasında bulunduran bir yaşam formu;John Carpenter'ın kimilerince sinema tarihinin en iğrenç sahneleriyle donattığı "The Thing" filmi, 1951 tarihli "The Thing From Another World"ün bir yeniden çevrimidir.
bu şey'in pek hoş ve gerçek bir macerası vardır.
şey arapçada bilinmeyen ifadelerde kullanılan bir sözmüş.bilirsiniz asıl matematiği bu uygarlık geliştirmiş*.adını hatırlayamadığım arap bir matematikçi ilk denklemi ve sanırım sıfır sayısını bulmuş.denklemde bilinmeyen yerine şey yazmış.sonra çalışmalarını anlatan kitabı da, asya uygarlığına ait diğer bir çok kitap gibi avrupalılar tarafından çevrilmiş.kitabı çeviren bir ispanyol olmuş ve şey denilen bilinmeyenin telaffuzunu doğrudan benimsemiş.şey onların dilinde Xay diye yazıldığından dolayı avrupanın gelişim çağında bu bilim diline Xay yani kısaltılmış adına X olarak kazandırılmış.
çoğulu için (bkz: eşya)
dolayısıyla, çoğul kullanılmaya çalışıldığı an eşya diyerek nitelendirilmesi gereken zamirdir. eşyalar diye bişey olamdığı gibi şeyler diye bişey de yoktur, yalandır, hurafedir, inanmayınız.
şey herşeydir, şey hiçbir şeydir. içi çok boş ve boş olduğu kadar da doludur. bu açıdan bakıldığında hayatımıza benzer bazen dolu bazen boş, tanımı yoktur. Herşeyde bir şey vardır. hiçbirşeyde de bir şey vardır. Şey çelişkidir. Şey bilinmezliktir.
beş dakika konuşan bir insanın kullanman edemeyeceği kelime. deneysel yollarla kanıtlanmış olup hipotez olmaktan çıkıp bir teorem kıvamını almış bir kanundur.