Kerim kitabı kur'an-ı aziymüşşandan bir Ayeti kerimesinde cenabı hakk teala hz leri şöyle buyurur: "Bir millet nefislerini (kendini) bozmadıkça, Allah onların durumunu değiştirmez." (Ra'd, 13/11)
Bu ne demek? Şu demek: insanlar evvel emirde (ilk önce) toplum hayatını kendi iş amel gidişat hâl ahvâl ve yaşantılarıyla tanzim eder ve yaşarlar. Yani siz istediğiniz kadar hak hukuk kanun nizam yasa anayasa töre v.b. düzenleyin kâr etmez. Uymadıktan sonra hepsi rafta kalır. ilaveten ve bu hikmete binaen o "kendisinde hayat bulunan kısasa kısas" olan o ilahi düsturlar, ıstılahdaki ismiyle şer-i şerif ahkâmı dini hukuk, yani şeriat, hiç korkmayın layık olmadığınız vechile asla gelmez. Zira herkes layık olduğu şekilde yönetilir. Yani Ayetin manasını tersinden okursak: insanlar kendini düzeltmeden, allah onları doğru yola eriştirmez demek olur. Hemen Bir misal; bu durum hakkariye giden sürücünün, yolunun güzergâhında olmadığı halde istanbuldaki trafik polislerinden korkmasına benzer. islama uygun yaşamayan insanların islamdan korkması. Yaşasa korkmaz.
Tevrat için geçmiş zaman fiili kullanılan o toplumda geçerli olan konu ki günümüz konumuz Kur'an açısından konu bu değil.
şu an Kur'an ile güncel hale getirilen islam açısından bakarak olaya yaklaşım yapınız.
Zaten Kur'an dini kendi hükümleri doğrultusunda değiştirenler için elçiler yolladı.
Aslolan Tevrat da geçen 10 emir (aslında 9 emir) sadece çalma yalan söyleme öldürme vb bir satırlık emirler olup, yüzlerce sayfa Yahudi tarihi değildir.
Allah'ın kanunları şeriat diye bizden önce ki toplumlara yasak olan şeylere mi uymamız isteniyor?
Mesela deve, buna göre deve haramdır.
Öyle ya...
Allah, Salih peygamberi elçi olarak yolladığında deve için (dişi) ona dokunmayın demişti. insanlar deveyi kesti ve Salih peygambere "hadi, rabbin onu geri getirsin" dedi.
Buna göre deve sidiği sütü eti haramdır.
Hıristiyanların yaptığı gibi pazar, Yahudilerin yaptığı gibi cumartesi, tabi biz de müslümanız ya cuma günü tatil çalışılmaz ooooh haftanın 3 günü kelle yaparız.
Şeriat derken hangi şeriat olduğunu da belirtin de tartışma konusu belli olsun.
Terminoloji olarak din ve içerik olarak islam dediğinizi varsayarsak, Allah size bir anayasa hukuk kitabı yollamadı.
Eğer Allah'ın yolladığı bir hukuk kitabı olsaydı bu hukuk kitabına işlerlik kazandıracak ceza uygulamasını yaptırımını denetleyecek yön verecek bir kişi yollardı, kurum adı verirdi.
Mesela, Allah; Vatikan da ekümenik konsül ve papa gibi bir heyet ile başkan ve bu şeriatın işlerliği için engisizyon türü bir mahkeme de kurulmasını isterdi. Bunu Kur'an da açıkça söylerdi.
Bu yeter mi?
Yetmez efendim, Kur'an da defalarca Allah'ın her şeyi tam ve eksiksiz yaptığı ifadeleri geçmesine bakarak bu kurum ve kuruluşlarda görevli insanlar ya Allah tarafından yollanır Kur'an var olduğu sürece de bu insanlar yaşar ölümsüz olur ya da öldüğünde yine Allah tarafından başkaları yollanırdı.
Bunu nasıl bileceğiz, Allah'ın yolladığını...
Ne bileyim canım, canlı yayın da yollardı. Onu da siz düşünün.
Ama Allah hep din açısından ne yapıyorsanız iyi veya kötü bunun hesabını yalnız bana vereceksiniz ve bunun hesabını yalnızca ben soracağım diyor.
Nerede bu hesap?
Kıyamet gününde mahşer de.
Buna göre ben cana kıyıyorsam, zina ediyorsam, kamu malı yiyorsam, rüşvet alıyor ve yalan söylüyorsam, adaletsiz davranıyorsam, verdiğim söz de durmuyorsam, iftira ediyorsam bu vb islam açısından ceza gerektiren suçları işleyen biri olarak beni islam adına kim yargılayabilir?
Tabi ki Kur'an hak ise ve Allah yollamış ise, orada yazılanları doğru olarak kabul ediyorsak beni din adına yargılayacak kişi Allah ve bu yargılama yeri mahşer olur.
Kimse Türkiye de veya Arabistan da ya da Amerika da mahkeme kurup bu mahkemeyi mahşer yerine koyup, kürsüye çıkıp kendini de kadı hakim olarak tanıtıp eline Kur'an alıp ve tek hesap sorulur din adına yargılama ceza verici Allah yerine koyup beni din adına yargılayamaz.
Hüküm sahibi Allah'tır.
Din adına tek yargılayan hesap soran Allah'tır.
Din adına hüküm veren Allah'tır.
Ceza hukuku, hükümranlık hakları, uluslararası kurallar, insan hakları, devletler hukuku vb açısından olaya yaklaşıp ahkam kesmek istemem (öğünmek gibi olmasın ama azıcık ucundan bir şeyler biliriz) daha basit bir örnek verelim.
incirlik üssünde görevli bir Amerikan askeri burada cinayet işlediğinde bu Amerikalı türk kanunlarına göre mi ABD kanunlarına göre mi yargılanır?
Şeriat isteyen birinin durumunu bu sorudan kaynak alarak örneklemek gerekirse, Türkiye de işlenmiş bir suç için Türkiye'de Amerika'da olan mahkeme düzeni kurup, Amerika'da uygulanan hukuk, yargılama süreci ve ceza süreci istiyorsunuz.
Amerika buna izin verir mi?
işte şeriat budur.
Kur'an açısından kabul edilemez bir durumdur.
Peki sünnet olarak bu nasıl, peygamber bunu nasıl uygulamıştır.
Elimizde ki vesika Medine sözleşmesi.
Alman araştırmacılar gavurlar (!) Sayesinde ortaya çıkan bu sözleşmeye sonrasında bütün sözleşmelere Allah adına diye peygamber imza atmamış iken sizler kalkıp şeriat adı altında insanları yargılayıp cezalandırılır Allah adına diye nasıl hüküm vereceksiniz?
Din adına Yargılama cezalandırma yetkisi kendisinde olan Allah Bu yetkiyi Allah size ne zaman size verdi?
Din adına ne insanları yönetebilir ne yargılayabilir ne de bu insanlar için hüküm verebilirsiniz.
Unutmadan, iman islam'a çağrı insanları dine yöneltmek bunun için uğraşmak yaptırım da bulunmak açısından da bu yetki peygambere verilmemiş.
Peygambere "eğer Senin Rabbin dileseydi, dünyada ne kadar insan varsa hepsi imana gelirdi. Ama bunu irade etmedi. Şimdi sen mi, imana gelsinler diye insanları zorlayacaksın?" (Yunus, 10/99) vb örnekler ele alınırsa insanları din adına zorlama yargılama cezalandırma yapamazsınız.
Mesela: şeriat isteyen ve beni şeriata göre yargılayan biri olamaz.
Bir defa Allah'a ve onun indirdiği kitaplara peygamberlere inanan dini islam olan biri olarak ben şeriat diye beni yargılayacak biri ile aynı dinden değilim.
Beni inanmadığım kabul etmediğim bir din anlayışı ile yargılayamazsınız.
Benim din hukukum başka, şeriat isteyenin din hukuku başka.
Yani, ikimizin de dini islam olsa bile onun dini ile benim dinim tezgâh da 700 liraya satılan iPhone xs Max 256 GB ile Apple Store'da satılan 11.500 liralık iPhone xs Max 256 GB gibi sadece isim benzerliği olup tamamen ayrı başka bir din içindeyiz.
Allah adına din adına yargılama Kur'an da olduğuna dair bir tane ayet gösterin.
Allah'ın hakkı Allah'ın, siz anca beşeri hukuk ile yargılanabilir hüküm verebilirsiniz.
Şirk içinde olmayın.
şeriat, sanılanın aksine hadisler vb şeylerle ilgisi yoktur.
teokratik islam devletlerinde : islam hukuku anlamında islam'da farz kabul edilen ibadetler, muameleler ve cezalarla ilgili, dinî hukuka ait tüm kavram ve kurallara verilen isimdir
bundan dolayı belirli bir kalıbı ortak iken bir çoğunluğu devletten devlete hatta yöneticiden yöneticiye farklılık gösterir şöyle örnek verecek olursam
osmanlı döneminde:
-Fatih Sultan Mehmed zina yapandan ‘‘para cezası’’ alır
-Üçüncü Ahmed ‘‘Fazla üzerlerine gitmeyin; tenbih edip korkuttuktan sonra bırakın’’ der.
-tabi fazlaca sapkın ve sert mizaçlı bir padişah olan yavuz sultan selim zamanında ise cinsel organlar dağlanırmış.
Beyle bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik, bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik. Tabi o zamanlar 4x4 hummer yoktu. Hey gidi günler... şimdiki zaman daha iyi tabi.
şeriat ile yönetilen toplumda ne bilim ne sanat kalır. sikko gibi yaşar dururlar. sonra elin gavuru gelir katlederek toprakları bu gavatların elinden alır.
arabistan ve koşullarına özgü ve hatta o koşullara bile indirgenememiş, toplumun geniş bir tabanı tarafından müzakere edilip üzerinde anlaşılmış kurallar ve ahlak bütününden oluşmayan, dayatmacı çağdışı ve tamamiyle safsata çarpık bir toplum düzenidir.
kadını başta olmak üzere diğer tüm canlıları ikinci sınıf sayan, erkeğe hizmet için dünyada bulunduklarına inanmış, kısasa kısas gibi ilkel bir dünya görüşüne sahip, sahiplenmeci, köleliği yasaklamayan hatta teşvik eden, çok eşliliği savunan, bu dünya ile uzaktan yakından alakası olmayan kinci ve korkuya dayalı aptal kurallar dizini.
şeriat bir hukuk sistemi. dolayısı ile geçerli hukuk sisteminin yerine ikame edilebilir olmasını öngörenlerin koskoca bir külliyatı yeniden gözden geçirmeleri gerekecektir. dini kaynaklar, "adı üzerinde" din kitabı olup birer hukuk kitabı olmadıkları için, çözüm getirdikleri hukuki meseleler sayılıdır. bunların da günümüze uyarlanması gerekebilecekleri vardır. hal böyle olunca namaz, oruç, zekat, sadaka, zikir, kurban, nikah, helal, haram, hasılı aklına gelebilecek her şeyi içerecek kuralların öncelikli sayılarak yapılacak yeni bir kanun külliyatı çalışması kaçınılmaz olur.
Atefah henüz 13 yaşındayken genç arkadaşlarıyla katıldığı bir doğum günü partisi çıkışında erkek arkadaşının arabasına yalnız bindiği için 'yaşdaş hemcinslerine kötü örnek teşkil etme' suçlamasıyla tutuklandı ve cezaevine konuldu. Kısa bir süre kaldığı cezaevinden çıkıp evine getirildiğinde komşuları, çocuk bedenine vurulan 100 kırbacın etkisiyle oturmakta ve yatmakta güçlük çektiğini söyledi... anlatılanlara göre, cezaevinde kaldığı bu kısa sürede gardiyanların tacizlerine de maruz kalmıştı.
Hapisten çıkalı henüz birkaç hafta geçmişti ki bu defa, eskinin iran islam devrimi muhafızlarından, şimdinin taksi şoförü, evli iki çocuk babası, 51 yaşındaki Ali Darabi; musallat oldu genç kıza ve 'şikayet etme' korkutmacasıyla değişik zamanlarda 3 kez tecavüz etti. kendine yönelik bu tecavüzleri kız; yaşlı dedesine, dedesi de; ahlak polisine anlattılarsa da suçu işleyen kişinin eski bir devrim muhafızı olması nedeniyle olayın gizli tutulmasının kız açısından daha hayırlı olacağına karar verilerek sessiz kalındı. Buna karşın Atefah'ın defalarca tecavüze maruz kaldığını bilen bir çok kişi vardı artık ve bunların bazıları da aynı korkutmacayla kıza tecavüz ettiler...
Atefah imzasız bir şikayet mektubu ile tekrar tutuklandı ve 'ahlaksızlık kaynağı' ve 'yaşdaş hemcinslerine kötü örnek teşkil etme' suçlarından iki kez daha cezaevine gönderildi. bu süreçte, hakkında verilen kırbaç cezalarının yanısıra bir gardiyanın tecavüzüne de maruz kaldı.
Yakınlarının başvurusu üzerine avukat Muhammed Hosdi onu savunmayı kabul etti. bu dava için görevlendirilen Hacı Rezai, dava sürecini hem savcı hem de hakim olarak yönetti ve yönlendirdi. Davanın hukuka ve adli teamüllere aykırı yürütüldüğü itirazında bulunan avukat Hosdi'nin itarazı ise reddedildi.
Ali Darabi dışındaki tüm tecavüzcüler, şahit olmaması ve kanıt gösterilememesi yüzünden beraat ettiler. Darabi ise suçunu kabul etti ancak o da; "tecavüz ettiği atefah'ın başını gerektiği şekilde örtmeyerek şer'i kurallara aykırı hareket ettiği" iddiası ve bu durumun, bir erkek olarak kendisini tahrik ettiğini söyleyerek 95 kırbaç cezasıyla kurtulmayı başardı.
Bu duruma isyan eden atefah, duruşma sırasında peçesini çıkararak hakime fırlattı. hakim hacı rezai, atefah'ı zina suçundan ölüm cezasına çarptırdı. avukat hosdi; 16 yaşında, üstelik evli olmayan bir kıza zina suçlaması ile ölüm cezası verelemeyeceğini belirterek temyiz başvurusunda bulundu ve dava üst mahkemeye taşındı.
Yargıtay hakimi, ölüm cezası veren alt mahkeme dosyasını istetti ve inceledi. duruşmada Atefah'a şöyle bir baktı ve yaşını 22 olarak belirleyerek alt mahkeme kararını onadı.
Atefah Rafavi Sahaaleh, 15 ağustos 2004 günü saat: 06:00'da kent meydanına getirilen bir vince asılan halatla idam edildi. ölü bedeni, 45 dakika süreyle orada tutulduktan sonra defnedildi. avukat Hosdi iddiasında haklıydı; 'uluslararası medeni ve siyasi haklar antlaşması'na imza koyan iran islam cumhuriyeti'nin 16 yaşını henüz doldurmuş bir kız çocuğuna ölüm cezası verebilmesi mümkün değildi. uluslararası bir mahkeme kararıyla mezarın açılıp cesedin dna testi için çıkarılması endişesine düşen yetkililer, definden bir gün sonra cesedi çıkararak bilinmeyen bir yere götürdüler.
Devlet gazeteleri, onun zina suçuyla idam edildiğini yazdılar. oysa, o henüz evli bile değildi.
Iran'da şeriat devam ediyor...
