allah'ın dünyasını, yine allah'ın kanunlarıyla yönetmekten geçer bu sorunun çözümü. bu bilgiler, bu öğütler yakınımızda ama birileri tarafından sadece işin "süslü" yanı gösteriliyor. o birileri denilen zumre ise; kur'an'ın, Allah'ın bizlere kurtuluş reçetesi diye takdim ettiği bir kitap, "kafir, münafık, fasık" gibi kişilik ve karakter profilleri ise, tüm insanlığın kurtuluşuna, bireylerin, kişilerin kurtuluşuna "set" çeken, allah'ın herkez rızıklansın diye takdim ettiği, yağdırığı, hububatı, gıdayı, yağmuru, su'yu, petrolü vb. kendi hegemonyaları altına alan profillerdir.
eğer allah'ın buyruklarına göre yönetilmeyi tercih etmezseniz, kendi ellerinizle ortaya çıkardığınız veya başka insanların ortaya attığı tum kurtuluş reçeteleri, tüm mutluluk çağrıları yalandır ve elinizde olan işte bu, şu an yaşadıklarımız, tüm bu idame ve yönetim şekli, başınıza gelen sıkıntılar, belalar, kendi ellerimizle işlediklerimiz (yaptıklarınız) yüzündendir. böyle diyor allah. eğer bir bölge de, bir coğrafya'da, bir kıta'da, dünya üzerinde her hangi bir yerde yaşayan grub insan ve kitleler, yaptıkları işlerde, dünya hayatlarında, yaşamlarının sonlarına kadar başlarına gelecek olan sıkıntılarda, iş'e allah'ı ortak etmezlerse, allah'dan başka kanun koyucu, hüküm koyucu, ararlarsa, işte o zaman başlarına gelecek olan belalar, kendi tercihleri nedeni ile olacaktır. işin içinde allah yok diyorsanız, bu hayata allah karışmaz allah her şeye mi karışır canım diyorsanız, işte hak ettiğiniz yönetim şekli bu.
buğdaylarınız ambarlarda çürütülür, zorla fes giydirilirsiniz, çevrenizdeki pirana dimağlar ülkenizi işgal eder, başınız darbeden kalkmaz, bir sağcı gelir vurur bir solcu gelir vurur, ayrıştırılırsınız, mezhebinize göre, inancınıza göre ya kafanıza sıkarlar, ya satın alır köpek gibi kullanırlar. insanlığın dünyasında işler böyle yürüyor. bir bakarsınız menderes, bir başbakan asılır, bir bakarsınız deniz gezmişler, bir bakarsınız afganistan'a asker göndermişsiniz, bir bakarsınız yanı başınızda ırak vurulur havaalanlarınızı, üstlerinizi açtığınızı görürsünüz, gelen savaşa buyur gel dersiniz. bir bakarınız suni müslümanlar, soft müslümanlar, cihadsız müslümanlar, zalim'e el kaldırmayan, boynunu uzatan müslümanlar türedi. bir bakarsınız dergahlarda şeyhler tanrıcılık oynuyor, peygamberle cep telefonundan hadis teyyid ediyor.
daha sayamadıklarım neler neler, bu insanlar, bu insanlık neler yaşıyor. hepimiz olan bitene şahidiz, allah'da şahid bu kısım çok önemli. her şeyi'i gördük, görüyoruz.
Dünya tarihi şahittir ki, küfür devam eder, ama zulüm devam etmez. Çünkü gayretullaha dokunma sınırına dayanan zulmün zevali kesin olur artık. Bilindiği üzere zulmün tahammül edilecek bir derecesi, sabredilecek bir sınırı vardır. Zulüm o sınırı geçmediği sürece devam eder. Şayet bir gün tahammül derecesini aşar, sabır sınırını zorlarsa, artık bu kadarı da fazla olur, bir de bakarsınız ki, Rabbimiz sebepler halk eylemiş, kimsenin gücünün yetmeyeceği sanılan zulmü ve zalimi tepetaklak edip sona erdirmiş, duaları arşa yükselen mazlumlar da derin bir nefes alarak Şükür ya Rab! demişlerdir.