şer sureleri

entry4 galeri0
    1.
  1. satanizmin altın anahtarını oluşturabilecek muazzam bir ismail uyaroğlu eseri. karakalem dergisinden.

    1)

    esirgemeyen ve bağışlamayan şertan'ın adıyla kırbacını şaklat. geceyi sarsala ve uyuyanları uyar. gördükleri düşü yüzlerine vur. söyle onlara, kendi iplerini yağlayanlardan olmasınlar. ne gördüler hayrın kıyısında durup baktıklarında? gördükleri şunlar: açılmış bir el, cüzamlı, cılk yara ve altın akıyor parmaklarının arasından. onun altında da açılmış başka cüzamlı eller. vücutlarına sürüyorlar kapıştıkları altın tozlarını. bellerine kadar bataklığın içinde. hayrın bataklığı. işte hepsi bu. sor onlara: siz şerri tattınız mı? bunu sor onlara ve açıkla. gecede parlayan suçun güzelliğini açıkla. işte bunu bilen bilir. bilenler, onlar özenle işlerler suçlarını. incelik sahibidirler. incelikle kullanırlar bıçaklarını. kırbaçlarını incelikle kullanırlar. geceyi incelikle kullanırlar. açıkla, tırnakları parlayacaktır dinlerken söylediklerini. o zaman sor onlara: madem öyle, niye kulluk etmezsiniz şertan'a? kırbacını şaklat. geceyi sarsala ve uyuyanları uyar. işte böyle. nezeyne.
    0 ...
  2. 2.
  3. 2)

    esirgemeyen ve bağışlamayan şertan'ın adıyla ateşle haşır neşir kıldık biz insanı. yansın diye. gece, güneş battığı zaman, karanlıkta. gündüz, güneş doğduğu zaman, aydınlıkta. onlara ateşi sunan da biziz, felaketi sunan da. günahın parıldayan, ışıklı yolunu gösteren de. ama onlar yolumuzdan cayıcıdırlar. ötelere bakmak isterler. öyle isterler. iyiliğe kanıcıdırlar. bilmezler ki muştumuz büyüktür bizim, bağışımız büyük bir bağıştır. ey şiirle nasiplendirdiğimiz, bildir ki onlara, günün aydınlığını katlayıp gecenin örtüsünü serdiğimiz zaman üstlerine yerinmesinler, sevinsinler. muştula ki ortasından ateş ırmakları akan cürüm vadileri onlarındır. şerre inananların. işte böyle. nezey.
    0 ...
  4. 3.
  5. 3)

    esirgemeyen ve bağışlamayan şertan'ın adıyla
    gör
    külün altındakini gör
    külü okuyabilmen için
    bağışladık sana bu sancıyı
    küçük bir dere de akabilirdi avcunda
    ve kırlar ve bulutlar ve gök
    ama o var yalnızca
    düşülmeye düşülmeye pas tutmuş uçurum
    uçurumun pasını oku
    bir zamanki işlek günlerini düşün
    eğil, dipten yüzüne vuran sıcaklığı duy
    korkma, eş ordaki külleri
    ve öyle bir ateş çıkar ki içinden
    kör etsin gözleri
    diyorlar ki senin için iyiler
    o lanetli biridir
    doğru, lanetledik seni
    esirgenmiş olanlardan kılmadık
    ama işte bilmezler, asıl onlardır
    yoksun bırakılmış olan güzelliklerimizden
    ateşin güzelliğinden
    uçurumun güzelliğinden
    felaketlerin güzelliğinden

    de ki
    esirgendiniz de ne oldu
    ne gördünüz mutluluktan başka
    biz size uçurumu öğütlemedik mi
    öyleyse sevince uğratılacakların
    ta kendileri olacaksınız
    şüphe yok ki biz
    bir vakit sınarız
    kim ki yüksünür, yüz çevirir ateşimizden
    sevince çarptırırız onu
    mutluluğa çarptırırız
    işte böyle. nezey.
    0 ...
  6. 4.
  7. 4)

    esirgemeyen ve bağışlamayan şertan'ın adıyla. vay o gün eli titreyenin haline. o gün mü? hayra inananların sınav günü. ellerine bir sabah, cürmün caddelerde gürültüyle akmaya başladığı sabahların birinde, bir bıçak verilecektir: haydi şimdi inin şehre! ve salıverileceklerdir. kim ki akşam bıçağı temiz döner geri, vay onun haline. ateşin aynası tutulacaktır yüzüne: işte bak, gördüklerin de mi yetmedi kışkırtmaya bıçağını? şehrin şerri de mi? öyleyse iyi kal, sürün. gir aynanın içine ve ateşin ortasında gülümse. işte böyle. nezeyne.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük