anlam veremediğim aynı zamanda gıcık kaptığım insanlardır. yahu madem şemsiyen var çık ordan da şemsiyesi olmayanlar yürüsün. bir de öyle bir yürüyorlar ki vitrinlerle yek vücut oluyorlar arasıra. biri bunlara bunu anlatmalı.
vatandaşlarımız şemsiye kullanmayı bilmiyor, aniden kocaman şemsiyesiyle arkaya döner. şemsiye açıkken kontrolsüz hareket eder kapatır, açar. dünyanın en kolay eylemini bile beceremiyoruz, araba kullanmamayı da becerememiz normal.
hayatta herşeyden kaçınarak mutlu olacağını sanan tiplerdir. ıslanmaktan korkarlar güneşte yanmaktan üşümekten mikroptan yemek yemekten korkarlar aşktan korkarlar her şeyden korkarlar. dünyadaki savaşların mutsuzlukların felsefik olarak kaynaklarından biridir aslında bu tipler. çünkü tüm olumsuzluklar korkaklar var olduğu için su yüzüne çıkar.
şemsiyelerine güvenmeyenler, şemsiyesi su geçirenler,şemsiyelerinin ve ayakkabılarının ıslanmasını istemeyenler, rüzgardan kaçanlar vb.vb. tiplerdir.
birde benim merak ettiğim yağmurdan korunmak için kullanılan alete neden şemsiye dendiğidir. şems (arapçada güneş) dolayısıyla şemsiye (güneşlik) olarak kullanılan şeye neden şemsiye dediğimizdir.
durum biraz psikolojiktir. tedbirli olmayı adet edinememiş insanların oluşturduğu sokaklarda şemsiye oranı düşükse şemsiyesi olanlarda psikolojik olarak garipsenilebilirler diye şemsiyeleri olduğu halde açmama yoluna gideceklerdir. bu bizim genel yapımızdır, yani gerekli tedbiri almamak. kask takmadan motora binmek, direğe çıkmak, inşaatta çalışmak gibi. kask zaten bir aksesuardır ya da civata kutusu olarakta kullanılabilir.