kişiliği ve yaşam tarzıyla beğenilen insandır. hazreti mevlana onun için ''o benim için ayın gizli kalmış tarafı içimdeki hırçın ve asi kişi'' demiştir.
elif şafak'ın aşk'ından öğrendimiz kadarıyla şimdilerde yaşasaymış prensipli, ilkeli ve hatta başına buyruk ya da kimseyi takmayan, çılgın bir adamdır, diyebileceğimiz sevdiğimiz saydığımız bir abimizdir.
popüler kültür anlayışını bir kez daha gözler önüne seren sufi.
şems ve mevlana'nın öğretileri yüzyıllardır gözümüzün önünde durmakta. ama ne zaman ki elif şafak bunları aldı ve aşk 'ta kullandı, bir anda herkes şems'in farkına vardı. msn iletilerinden tut, sözlük entrylerine kadar şems her yerde.
yakında facebook'ta hayran olunabilecek isimdir. malum yılmaz erdoğan'ın okuduğu şiiri herkes bilir. hayır, bir de "ayy çok romantik." diye değerlendirenler var. konuşamıyorum daha fazla.
Buradan bir nice acıyla, özlemle gittin,
sonra yalvardın yakardın amma
eline düşmüştün bir kere kaderin,
ne fayda sevgili, ne fayda.
Her yanda çareler aradın kendine,
olmadık şeyler yaptın her yanda.
Bulamadın bir çare, sonunda gittin,
ne fayda sevgili, ne fayda.
Kucağın güllerle doluydu senin,
ayın öndördü bir yüzün vardı .
Kopup halkasından dostlar meclisinin,
o aşağılık, o bayağı yere sen,
o karıncaların, yılanların yanına
ne oldu, nasıl oldu da gittin?
Nerde hani o cânım sözlerin şimdi?
Nerde hani o sırları çözen akıl?
Nerde hani gül bahçesine giden ayak?
Elimizi tutan el nerde hani?
Hoştun, güzeldin, eşin yoktu senin,
insanları hemen elde ederdin.
Ama kalktın çıktın bir uzun yolculuğa,
insanları yiyen toprağa gittin.
Ağlaya inleye sen gittin ama,
gökler de arkandan durmadı ağladı.
Parça parça etti yüzünü ay.
Gönlüm arkandan kan bağladı.
Şimdi ne edeyim, kime sorayım seni?
iyi insanlar arasında mısın orda?
Yani dostlar meclisinde mi?
Yoksa bir kenarda boynun bükük mü kaldın?
Öyle bir yere gittin ki bu sefer,
izinin tozu bile belli değil.
Ne kadar da kanlıymış gittiğin yol!
mevlana nın bu şiiri kendisine yazdığı rivayet olunan kişidir.
elif şafak'ın aşk adlı romanında birbirinden değerli 40 kuralı işlenmiştir.tebrizli şemsin kurallarını okudukça etkilendim,elif şafağa da bir kez daha hayran kaldım.
--spoiler--
14. kural: Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol.Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın."Düzenim bozulur,hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme.Nerden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?
18.kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içine gizlenmiştir.Şeytan,dışarda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil,bizzat içimizde bir sestir.Şeytanı kendinde ara,dışında başkalarında değil...
--spoiler--
orhan pamukun yazdığı kara kitap adlı romanda şems i tebrizi yi kim öldürdü başlıklı bir bölüm bulunmaktadır. bu bölümde şems öldürüldükten sonra mevlana'nın sokak sokak şam'da onu aradığından, hüznünden bahsediliyor önce. ama sonra aslında şems i mevlana nın öldürttüğünden, sokak sokak arayışlarının sebebi olaraksa işe manevi bir hava katmak çabası olduğundan bahsediliyor.
hazreti pir'i pişiren ve yakan aynı zamanda seyhi ve üstadı olan mübarektir. hazret ve kendisi arasında ki münasebetten rahatsız oldugu için konya'yı terkeder fakat daha sonra geri gelir ve gelisinden yaklasık iki sene sonra kendisine düzenlenen bir suikast sonucunda öldürülür. hazretin bundan müteessir olduğu yazdığı rubailer de belli olur. şems'in öldürülmesinde hazreti pir'in oğlu alaüddin çelebi'nin önemli bir rol üstlendiği, bu yüzden hazret'in oğluna kırgın olduğu ve onu aile ocağından attığı mevlevi yazarlar tarafından bildirilmiştir.
mevlananın mevlana olmasını sağlayan güneş..onu tanıdıktan sonra bütün kitaplarını suya atmış, bütün bildiklerini unutmuştur." eyy tebrizli şems! dinim aşktır benim seni gördüm göreli " demiştir zira.
sırlar sultanı
hak aşkı dendi mi üstüne yok
bir ateş bir kor
zor tanımıyor
zorluk bilmiyor
gerçeğe ulaşma konusunda.
bir adı şems-i perende,
uçan şems.
aşk ikliminde
sevda kürsüsünde
ben de varım diyen herkesin peşinde
herkesin ayakları dibinde.
ama kalp'le hâlisi
gerçekle sahteyi
bir bakışta anlıyor
bir soruyla çözüyor
yer bilmiyor, makam tanımıyor
âşık ve hayran
daha diyor
daha var mı
aşk göklerinde kanat çırpan?
gidiyor... buluyor... dinliyor...
ve şöyle yakınıyor sahte şeyhlerden
daha dün anasının karnından çıkmış
bugün allahlık taslıyor."
ama şimdi hedefi başka:
aşka sultan,
sevdâya rehber,
gönüller sultânı mevlânâ hedef.
gel gelelim
onun da denenip sınanması gerek.
yıl
bin iki yüz kırk dört
ekimin yirmi üçü
cumartesi
öğle sonrası.
altun aba medresesi önüne pusu kurmuş
avını bekleyen bir doğan gibi
ezel âşığını bekliyor şems.
yıl
bin iki yüz kırk dört
ekimin yirmi üçü
cumartesi
öğle sonrası
görünüyor mevlânâ
ak bir katıra binmiş
çevresi sevgi yumağı
câhil, bilgin, genç, ihtiyâr
tek yürek olmuş
onu izliyor.
kararlı adımlarla yürüyor şems
selam sabah demeden
kavrayıp katırın dizginlerini
gözleri gözlerinde
iki şimşek, iki kor
soruyor:
ey madde ve mânâ çarşısının sarrafı
bir müşkülüm var
cevap isterim.
bayezit mi büyük
muhammed mustafa mı?...
nasıl bir soruydu bu
nasıl bir tuzak?
ak bir çatışmayı görür gibiydi mevlânâ.
gene de tek cümleyle cevaplıyor soruyu
elbette muhammed büyük
evet ama
muhammed her yakarışında
biz seni gereği gibi bilemedik
diye niyâz ediyor
oysa bayezit
ben kendimi yüceltir, överim ki
cübbemin içinde
allah'dan başka varlık yok, diyor.
menem ol hazreti allah
göründüm suretâ insan.
nasıl bir hesap bu, cevap isterim.
derin bir sessizlik oldu
sanki kıyamet günü gelip çatmıştı
hani bir kelebek uçsa
kanat sesi duyulacak
soluklar tutulmuş
kulaklar verilecek cevabı bekliyor.
gülümseyerek cevaplıyor mevlânâ
yüzünde güller.
bayezit bir mertebeye varınca
kendini tanrı gördü
oysa muhammed
günde yetmiş bin mertebe aşıyor
vardığı her yücelikte tövbe ediyor
biz seni gereği gibi bilemedik diyerek
yüceliyor yüceliyordu.
işte beklediği cevap
sırlar sultanı şems'in
bir yangın düşüyor gönlüne
yanıyor,
kavruluyor
kıvranıyor güçlü bedeni.
ağzı kan köpük
düşüyor katırının ayakları dibine
mollayı rûm'un
yıl
bin iki yüz kırk dört
aylardan ekim
ekimin yirmi üçü
işte bu yere
iki denizin kavuştuğu yer
"marecel bahreyn" diyor gönül erbâbı
iki denizin kavuşması.
mevlana'yı maşukluk mertebesine eriştiren zattır. mevlana'yı şaşırılacak bir aleme çağırmıştır. ona sevilen ve sevgili olmanın hallerini açıklamıştır.
her taraf çatır çatır buzken dışarı çıkıp, elinde görülmedik güzellikte, hoş kokulu bir demet gülle döndüğü rivayet edilir.
mevlana ile girdigi halvet alemlerinin manasi henuz bir acikliga kavusturulamamis olan sahis. ayrica mevlana bu zevata ancak bir kadina yazilabilecek olan ahlaksiz siirler yazmistir.