Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor?
O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor?
Güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin?
Öyleyse güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun.
Çünkü her insan ölecek yaşta. Geç kalmayasın!
Yaşadığımız hayat, elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi, oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi, eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı, kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir ya kıymet bilmeyiz. Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadır ne tefritte. Sufi daima orta yerde..
(bkz: Şems-i Tebrizi)
bir gece bir düş gördüm, ben izbe bir oda da okuyorum. yanımda bir adam sağ eline almış fenerini karanlık odamı aydınlatıyor. sonra dönüp adamın eline bakıyorum bu fener beş fitilli bir fener, daha da yaklaşıyorum adamın parmakları yanıyor. meğer adam kendini yakıp, yakıp bana ışık olurmuş.
kendisine ait çok fazla yazılı kaynak bulunmadığından çoğu deyişleri rivayet olarak nakledilir, bir rivayete göre, kendisine neden hırka giymediğini soran bir kişiye (tasavvufta hırkanın manası daha farklıdır); " benim öyle yırtılacak eskiyecek hırkaya ihtiyacım yok benim hırkamı rüyada resul-ü kibriya efendimiz giydirdi onu da siz göremezsiniz." demiş. okuduğum kadarıyla farklı bir kişilik.
mevlana'nın güneşidir. ''Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lâkin siz bunların hiçbirini göremezsiniz."
konya da mevlana nın evi nasıl heybetliyse şems in evi bir o kadar mütevazidir. mevlana nın evinde yüzlercesi dolaşırken şems in evinde ben, arkadaşım ve namaz kılan bir adam vardı sadece. ruhları aynı dilemmayı yaşamaya devam ediyor hala.
Mevlana nın SEMS'in ayrılıgının ardından yazdıgı siirlerden biri...
Nerde bir topluluk görürsen, tellal,
hiç durma, bağır:
Kaçan bir kul gördünüz mü ey insanlar, de,
tertemiz kokan bir kul gördünüz mü,
ay parçası bir yüzü var,
baştanbaşa fitne.
Savaş vakti tez gider, de , tellal,
barış vakti uysal olur, de.
Nerde bir topluluk görürsen, tellal,
hiç durma, bağır:
ince boylu, güler yüzlü, tatlı sözlü,
tez canlı, çevik bir kul gördünüz mü?
Sırtında bir al kaftan taşıyor.
Kucağında bir rebap, elinde bir yay var, de , tellal,
Çaldığı hep güzel, hep sıcak havalar, de.
Nerede bir topluluk görürsen, tellal,
hiç durma, bağır:
Onun bağından bir meyva devşiren var mı ey insanlar, de,
onun gül bahçesinden bir demet gül deren var mı?
iş ki çıksın bir habercik getirsin biri ondan bana, tellal
çıksın biri ondan bana bir şeyler desin iş ki,
söyle, verdim canımı ona gitti, telal,
verdim ona gitti.
"mecnun değilim dost; ama çağırırsan çöllere gelirim.
sana yalan halde gelmem, toplarım özümü yalın halde gelirim.
kapıyı çaldığında " kim o ? " dersen; ben olmam kapında, sen olur gelirim.
sen gel de yeter ki , yola yük olmam, yol olur gelirim..."
müthiş. bir kitapta okumuştum, "yere sert basma, onu da tanrı yarattı" diyordu. bu topraklarda böyle bir düşünce, böyle bir anlayış da varmış bir zamanlar. şimdi ne kadar yere sert vurursan, o kadar iyi. herkes seni bir şey sanır...
mevlana'nın çok çok yakın dostu.
rivayete göre mevlana'nın oğlu ve onun 5 arkadaşı tarafından yolu kesilip öldürülmüş, bir kuyuya atılmış, daha sonra da oradan çıkartılıp konya'ya gömülmüştür.
kendisi türk değil farstır.
'' bizim dudaklarımızı emdiğin günden bu yana,
aklımda hep senin dudakların, ağzın,
nerde senden bir söz açan görsem,
hep onun ağzına bakar, biterim...''