şems bir yolculuğunda bir akşam hava karardıktan sonra bir köye girer ve köy camisinde gecelemek için caminin açık olan kapısından içeriye girip içeride uyur. sabah olduğunda müezzin camide uyyan şems'i görünce öfkelenip şems' i uyandırır ve dışarıya atmaya kalkar. bunun üzerine şems hiç bir şey söylemez ve direnmez camiden çıkar. şems'in ardından kendisini kovan müezzin yere düşüp debelenmeye başlar. o esnada durumu gören cami imamı olayı kavrar ve şems'in arkasından koşup onu durdurup müezzini affedip kurtarmasını rica eder ama şems ölmekte olan adamın artık kendisinden çıktığını hiç bir şey yapamayacağını söyler ve müezzin orada boğularak ölür.
elif şafak-aşk adlı kitapta, sıkça adı geçen derviş. kitapta öyle güzel anlatılmış ki, hakkında hiç fikrim olmamasına rağmen hayran kaldım. en kısa zamanda hakkındaki kitaplardan bir kaç tane okuyacağım.
mevlananın onun için "etme" isimli şiirini yazdığı şahıs
sultan veledin pekte sevmediği şahsiyet. bunu onun için yazdığı mısralardan anlıyoruz
"sandıklarım sandıklarım açılsın sandıklarım, hayvandan beter çıktı insandı sandıklarım"
Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
felsefecilerden bir grup geldi.
Sual sormak istediklerini bildirdiler.Mevlana hazretleri bunları
Şems-i tebrizi'ye havale etti.
Bunun üzerine o'nun yanına gittiler şems-i Tebrizi hazretleri mescide talebelere bir kerpiçle nasıl teyemmüm yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler üç sual sormak istediklerini belirttiler,
içlerinden birini başkan olarak seçtiler
Hepsinin adına o soracaktı.
Sormaya başladı;
Şems-i Tebrizi;
Sorun! Buyurdu.
Allah var dersiniz, ama görünmez, göster de inanalım.
Şems-i Tebrizi hazretleri;
Peki öbürünü de sor ! Buyurdu
O;
-şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz,
sonra da ateşten o'na azap edilecek dersiniz hiç ateş ateşe azap eder mi? Dedi.
Şems-i Tebrizi hazretleri;
Peki öbürünü de sor ! Buyurdu
-Ahirette herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezasını çekecek diyorsunuz.Bırakın insanların canları ne istiyorsa yapsınlar,karışmayın! Dedi.
Bunun üzerine Şems-i Tebrizi,
elindeki kuru kerpici adamın başına vurdu.
Soru sormaya gelen felsefeci,derhal zamanın kadısına gidip, Davacı oldu.
Ve:
-Ben soru sordum, o başıma kerpiç vurdu.dedi.
Şems-i Terbrizi;
-Ben de sadece cevap verdim, buyurdu.
Kadı bu işin açıklamasını istedi.
Şems-i Terbrizi şöyle anlattı;
-Efendim,bana
Allah-u teala'yı göster de inanayım, dedi.
Şimdi bu felsefeci,
başının ağrısını göstersin de görelim.
O kimse şaşırarak;
-Ağrıyor ama gösteremem, dedi.
Şems-i Terbrizi;
işte Allah-u teala da vardır,fakat görünmez.
Yine bana;
Şeytana ateşle nasıl azap edileceğini sordu.
Ben buna toprakla vurdum.
Toprak bunun başını acıttı.
Halbuki kendi bedenide topraktan yaratıldı.
Yine bana;
Bırakın hekesin canı ne isterse onu yapsın.
Bundan dolayı bir hak olmaz, dedi.
Benim canım onun başına kerpici
vurmak istedi ve vurdum.
Niçin hakkını arıyor ? Aramasa ya!
Bu dünyada küçük bir mesele için
Hak aranırsa
O sonsuz olan ahiret hayatında niçin
Hak aranmasın? Buyurdu.
Felsefeci,
Bu güzel cevaplar karşısında mahçup olup,
söz söyleyemez hale düştü.
--spoiler--
gerçekse eğer, felsefecilere fena ayar vermiş şahıstır.
'' bizim dudaklarımızı emdiğin günden bu yana,
aklımda hep senin dudakların, ağzın,
nerde senden bir söz açan görsem,
hep onun ağzına bakar, biterim...''
mevlana'nın çok çok yakın dostu.
rivayete göre mevlana'nın oğlu ve onun 5 arkadaşı tarafından yolu kesilip öldürülmüş, bir kuyuya atılmış, daha sonra da oradan çıkartılıp konya'ya gömülmüştür.
kendisi türk değil farstır.