elif şafak'ın aşk adlı romanında birbirinden değerli 40 kuralı işlenmiştir.tebrizli şemsin kurallarını okudukça etkilendim,elif şafağa da bir kez daha hayran kaldım.
--spoiler--
14. kural: Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol.Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın."Düzenim bozulur,hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme.Nerden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?
18.kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içine gizlenmiştir.Şeytan,dışarda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil,bizzat içimizde bir sestir.Şeytanı kendinde ara,dışında başkalarında değil...
--spoiler--
Buradan bir nice acıyla, özlemle gittin,
sonra yalvardın yakardın amma
eline düşmüştün bir kere kaderin,
ne fayda sevgili, ne fayda.
Her yanda çareler aradın kendine,
olmadık şeyler yaptın her yanda.
Bulamadın bir çare, sonunda gittin,
ne fayda sevgili, ne fayda.
Kucağın güllerle doluydu senin,
ayın öndördü bir yüzün vardı .
Kopup halkasından dostlar meclisinin,
o aşağılık, o bayağı yere sen,
o karıncaların, yılanların yanına
ne oldu, nasıl oldu da gittin?
Nerde hani o cânım sözlerin şimdi?
Nerde hani o sırları çözen akıl?
Nerde hani gül bahçesine giden ayak?
Elimizi tutan el nerde hani?
Hoştun, güzeldin, eşin yoktu senin,
insanları hemen elde ederdin.
Ama kalktın çıktın bir uzun yolculuğa,
insanları yiyen toprağa gittin.
Ağlaya inleye sen gittin ama,
gökler de arkandan durmadı ağladı.
Parça parça etti yüzünü ay.
Gönlüm arkandan kan bağladı.
Şimdi ne edeyim, kime sorayım seni?
iyi insanlar arasında mısın orda?
Yani dostlar meclisinde mi?
Yoksa bir kenarda boynun bükük mü kaldın?
Öyle bir yere gittin ki bu sefer,
izinin tozu bile belli değil.
Ne kadar da kanlıymış gittiğin yol!
mevlana nın bu şiiri kendisine yazdığı rivayet olunan kişidir.
yakında facebook'ta hayran olunabilecek isimdir. malum yılmaz erdoğan'ın okuduğu şiiri herkes bilir. hayır, bir de "ayy çok romantik." diye değerlendirenler var. konuşamıyorum daha fazla.
popüler kültür anlayışını bir kez daha gözler önüne seren sufi.
şems ve mevlana'nın öğretileri yüzyıllardır gözümüzün önünde durmakta. ama ne zaman ki elif şafak bunları aldı ve aşk 'ta kullandı, bir anda herkes şems'in farkına vardı. msn iletilerinden tut, sözlük entrylerine kadar şems her yerde.
elif şafak'ın aşk'ından öğrendimiz kadarıyla şimdilerde yaşasaymış prensipli, ilkeli ve hatta başına buyruk ya da kimseyi takmayan, çılgın bir adamdır, diyebileceğimiz sevdiğimiz saydığımız bir abimizdir.
kişiliği ve yaşam tarzıyla beğenilen insandır. hazreti mevlana onun için ''o benim için ayın gizli kalmış tarafı içimdeki hırçın ve asi kişi'' demiştir.
bir gun bir ses duydum, soyle dedi
haydi bir gulus ol, bir nefes ol, o'ndan bize bir ses ol.
bana gunes'in adi verildi, sems.
iste boyle basladi, benim hikayem.
artık kitapları bırakın ve şems'in ardından gidin. Sevgi onda aşk ondan yanma onda!
Aynaya der ''yüz kere secde etsen hiç yerinden oynamaz. Eğer sonradan olmuş bir çirkinlik varsa onu kendinden bil, aynayı kötüleme. onun yuzunde gordugun bu tek kusuru ondan gizle, cunku o benim dostumdur. o hal diliyle der ki, bu elbette olmaz."
simdi ey dost, aynayi elime ver de bakayim diyorsun. buna bir bahane bulamiyorum, sozunu kiramiyorum, ama gonulden bir bahane bulayim da aynayi sana vermiyeyim diyorum. cunku senin yuzunde bir kusurun var desem, belki ihtimal vermezsin, eger aynanin yuzu kusurludur desen daha beter olur. sevgi birakmaz ki bir bahane bulayim. simdi diyorum ki, aynayi eline vereyim, ancak aynanin yuzunde bir kusur gorursen onu aynadan bilme; aynada sonradan olmus bil! onu kendi hayalin bil, yahut kusuru kendinde bul! bari benim yanimda aynaya bakma. sart odur ki aynanin yuzunde kusur bulmayasin. eger kendine de kusur bulamiyorsan, bari o kusuru bende bul ki aynanin sahibiyim, aynayi kotuleme!
onun tek derdi kendisini anlayacak birini bulmaktı. o yıllarca kendine müridi olacağı şeyhini aradı fakat onun ilmi buna engel oldu. ta ki rüyasında aşk'ını bulana kadar onun için neler verirsin dediler. sesi titremedi bile başımı feda ederim.
onun içtiği şarap bile ona mubahtır. çünkü o deniz gibidir. Eğer bunu (şarap içmeyi) alçak bir insan yaparsa ona ekmek bile haramdır.
elif şafak denilen yazar'ın aşk isimki kitabında ismi geçen büyük islam alimi/dervişi. fakat meraktan aldım kitabı okudum tabiki de elif şafak'ın kafasında canlanan bir şems yansıtılmış. fakat şems hazretleri aşk kitabından değil Divan-ı Şems-i Tebrizi isimli divandan öğrenilirse daha faydalı olacaktır, öğrenmek isteyenlere.
gönüldedir...izindedir.
gerçekten yaşayıp yaşamaması bir yana farklı, alışılmadık değerlerin ya da inançların simgesi olması bakımından önemlidir. mevlana yı mevlana yapan adam olarak bahsedilmesi de seviyesinin mevlana dan üstün olması değil, varlığıyla mevlana nın kendi iç güzelliğini farketmesini sağlaması nedeniyledir. insanoğlu bi yandan da yaşadıklarıyla gelişir değişir. şems-i tebrizi bu bakımdan mevlana ya basamak olmuştur.
cesareti de kendine özgüdür. insanın savaş alanında kılıçlara doğru 'allah allah' diyerek koşması da bi cesarettir; fikirlerini ölümü pahasına savunması, başkalarına fısıldaması da bir cesarettir. hele ki şems-i tebrizi kadar sert ve dalgacı mizaca sahip olanların fikirlerini savunması daha fazla cesaret gerektirir.
hayatın güzelliği şems-i tebrizi gibi insanların avuçlarındadır. bu güzellikten olabildiğince faydalanmak için onu taşıyanları görmek lazım gelir.
elif şafak'ın aşk kitabında öyle bir anlatılmıştır ki, hayranı olmamak mümkün değil.
gözü pek, korkusuz, lafını sakınmayan, gösterişin insanın nefsine yenikliği olduğunu vurgulayan, zalime karşı karşı duran, gücün sadece allah'ta olduğuna inanan ve bunu anlatmaya allah'ı aramak, ona ulaşmak için çıktığı seyahatte "allah'ın insanın kendisinde yani içinde olduğunu" sonucuna ulaşan zat.
kitapta bir bölümde "allah'ı aramak için yolculuğa çıkmaya gerek yok allah öldü!" diyen bir hancıya söylediği çok manidardır. der ki, "doğru, allah aranarak bulunmaz ama aramayan da o'nu bulamaz."
bir karakter daha var anlatılan, aziz zahara.
şems tebrizi nin hayatını anlatan kitabın yazarı. ve kitabı okuyan bir kadın bu adama aşık olur. çünkü zahara, aynı şems tebrizi gibi seyyahlık etmekte ve allah'ı aramaktadır. düşüdün de, şems tebrizi gibi bir adam varsa bu dünya üzerinde yaşayan, aşık olmamak mümkün değil.
ve daha bir sürü şey anlatıyor kitap. yeri geldikçe kitaptan bölümler aktarmayı düşünüyorum sözlüğe.
hülasa; şems-i tebrizi inancı ve huyu nasip olsun herkese.
kafa karıştırıcı bi şahsiyettir kendileri.aynı dönemi anlatan iki kitapta çok farklı anlatılmıştır. elif şafağın aşk adlı romanında, karayağız yakışıklı delikanlıdır,adamın hasıdır, kimya kendisine feci şekilde tutulmuştur. saide kudsun kimya hatun adlı kitabında ise aksi bir ihtiyardır. kıza etmedik eziyet bırakmamamıştır.