mevlana ile arasında cinsel arbede olduğu söylenen kişidir. şimdi dindarlar oradaki tasavufi aşk değip bizi yiyor. la git!
bildiğin mevloş şemsi arzuluyor işte. hayır olamaz mı? sonuçta nefsine yenik düşüp şemsin ateşli kollarında heyecan dolu dakikalar geçirmiş olabilir.
belkide seksi tanrıya ulaşmak için bir araç olarak kullanmış mistik bir tarikata üyeydiler.
Sevmeye layık olmayanı hatırlayarak değerli etme! Dönmek mi istiyor, bir şans daha verme. Unutma; sevgi yürekli olana yakışır.
Bir gül kadar güzel ol; ama dikeni kadar zalim olma. Birine öyle bir söz söyle ki, ya yaşat ya da öldür; ama asla yaralı bırakma.
insanoğlunun edepten nasibi yoksa, insan değildir. insan ile hayvan arasını ayıran edeptir.
Sana affedilemeyecek kadar büyük hata yapan birine, akıl sınırlarının bittiği yerden başlayacak ceza vermek istiyorsan; bütün samimiyetinle affet. Hissedilen her şeyi arşivleyen kader, kendisiyle en iyi biçimde ilgilenecektir. ( Hz şems )
şimdi ilmin ve irfanın içinde homoseksüellik bilinir. üstat ile öğrenci arasındaki ilişki bir seviyede homoseksüeldir, usta öğrencinin ateşine ateş, kanına kan kattığı için burada bir eşleşme olur. aynı mesele sokrates ve platon arasında da manevi yollarca cereyan ediyordu.
manevi açıdan cinsel birlikteliğe benzer bir durum zaten duygu ve zihin seviyelerinde bedenlerin bütünleşmesi, tek vücut olmak ile ilahi aşkınlığa ermektir. bu mesele zaten imgelemle bile olabilir. buna tantra'da jnana mudra da derler ki bunun ardında nice hikmetler vardır. zihinlerin sevişmesini ele alırsanız zihnin cinsiyetsiz olması daha evladır ama cinsel bir aşk ve çekim de duyar zihinler. ruh zaten cinsiyetten arı bir parçadır insan bütünlüğünde ama ruhlar da birleşir ve birbirine çekim duyar.
böylece güçler de bir araya gelir.
en bir nihayetinde ilim meydanlarında hakikat namına bütün konyayı karşılarına alan bu ikiliye paralel olarak spartalı savaşçıların yetiştirilmesini de ele alabiliriz. spartalı savaşçılar yaşam ve savaşma güçlerini seferlerde birbirleriyle cinsel ilişki yaşayarak da besliyorlardı. ama bu adamlar biraz da manevi yani, eşçinsel olsalar bile suç değil ki... gılman ve nurilik edebinden geçmişlerdir bir boyutta.
"şeytanda insandaki özelliklerin birisi hariç hepsi vardır. şeytanda eksik olan tek nimet aşktır. şeytanın insanı çekememesi aşksızlığındandır..." demiş ve bir sıfır yenik başlamıştır tasavvufta.
şeytan figürü, başta peygamber dahil olmak üzere bir çok islam alimi tarafından itin götüne sokulmasına rağmen, mevlana'nın nezdinde aşk uğruna yanmayı göze almış bir berduş gibidir. En yüce aşıktır. Bunu her şeyi gören ve bilen tanrıdan sakınacak, saklayacak cesareti gösterebilecek kadar. Tanrı ademi yaratır ve şeytan her seven gibi paylaşamamazlığın, ihtirasının yani aşkının kurbanı olur.
islam içrekçiliğinde, iblis'in adem'in önünde secde etmemesinin sebebi olarak iblis'in kibri gösterilmez. tam tersine o, tanrısını, başka bir varlığa, onun tarafından yaratılmış bir varlığa secde etme saygısızlığını gösteremeyecek kadar çok sevmektedir. yani bazı ravilerin söylediği gibi iblis, tanrılık taslamamış; tam tersine tanrının tekliği ilkesine her ne pahasına olursa olsun sadık kalmıştır. emre karşı gelmiştir ama tevrat'ta betimlenen sınayıcı melek tasvirinin tam tersine, sınandığını düşünen bir melektir. itaatsizlik ederek sadece inancına olan bağlılığını ispatlamıştır. böylece iblis, bir değişmezlik simgesi olarak belirir, bu anlamda insanın tam karşısında yer alır. çünkü insan fıtratı gereği değişebilir, çark edebilir, yenilenebilir, bozulabilirdir. Şeytan esasen senaryonun başrolünde olduğunun farkında olarak kendisi için hazırlanan imtihanı en başında boyun eğmem diyerek geçmiştir. Onun kıyamete kadar yaşamasına izin verilmesindeki anlam budur ve tanrının bir hizmetkarı olarak görevine devam etmektedir. o sadakatini göstermek için itaatsizlik etmiştir. ne trajiktir ki, imanını imansızlıkla göstermek zorunda kalmıştır.
Şems ile mevlana arasındaki uçurumu sadece şeytana olan bakış açılarından idrak edebilmek mümkünken bir önemli husus daha var. Nihai varoluş amacı olarak mevlana, her varlığı olduğu gibi kabullenip severek sonsuzluğu sınırsızlığı işaret ederken, şems ise sonsuz sevgiden (tanrıdan) nasiplenebilenlerin birliğini ve minnetini işaret ediyor. belki her ikisi de allah'a yönelişi kastediyor olabilir. lakin söylemlerindeki anlatış tarzlarına bakınız, mevlana'nın ufku ne kadar geniş; hidayetin her pencereden açıldığını söylüyor. ancak şems, bu yolun sadece hakkın izinden yani islam'dan geçtiğini belirtiyor. Aralarında derin bir uçurum var. Yaratılışın kaotikliği şems'in dikte ettiği gibi içerisinde tek doğru şık barındıran basit bir problem değil.
Kalenderi dervişidir. Tahayyül edin; kafa dazlak, sakal bıyık yok, kaşlar yolunmuş. Böyük Romanlarımıza konu olan möthis aşkın iki kişisinden biri bu işte. Iyyyyy.
Anadolu'ya 1244 yilinda şam taraflarindan gelmiş ama adi üstünde aslen tebrizli olan kalenderi derviş. Saçı, sakalı, kaşı traşlı, 50 yaşının üstünde, sevimsiz bir adam...
1244 yani kösedağ'ın hemen akabinde. Tebriz zaten ilhanli baskenti. Sultan'dan en bayagı adamina kadar herkesin sevip saydiği mevlana ile görüşüyor ve mevlana o günlerden sonra binlerce müslumanin katili olan baycu noyon'un evliya olduğunu falan savunmaya başliyor. Hmm.
Aslinda çok açik, mogollar bunu mevlana'ya bir teklifle göndermiş, mevlana'da bu teklifi kabul etmiş;moğol casuslugu.
“bir şey yap güzel olsun.
çok mu zor?
o vakit güzel bir şey söyle.
dilin mi dönmüyor?
öyleyse güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz.
beceremez misin?
o zaman güzel bir şeye başla.
ama hep güzel şeyler olsun.
çünkü; her insan ölecek yaşta.
geç kalmayasın.