şehzade mustafa mersiyesi

entry5 galeri0
    1.
  1. Taşlıcalı yahya tarafından kanuni sultan süleymanın büyük oğlu şehzade mustafanın öldürülmesi üzerine yazılmıştır.
    (bkz: şehzade mersiyesi)
    1 ...
  2. 2.
  3. taşlıcalı yahya tarafından kaleme alınan ve 500 sene sonra dahi yürek burkan mersiye.

    http://ulu.li/u7aop2

    --spoiler--
    I. bend
    Meded meded bu cihanım yıkıldı bir yanı
    Ecel celâlîleri aldı Mustafa Hânı
    (Meded, meded! Bu dünyanın bir tarafı yıkıldı.
    Çünkü ecel eşkıyaları Mustafa Han’ı yakaladılar ve
    boğdular.)

    Tohındı mihr-i cemâli bozuldı erkânı
    Vebale koydılar âl ile Al-i Osmânı
    ( Onun güneş gibi parlak olan yüzü battı ve maîye-
    ti bozuldu. Osmanoğullarını hîle ile günaha sok
    tular.)

    Geçerler idi geçende o merd-i meydânı
    Felek o canibe döndürdi şâh-ı devrânı
    (Padişahın yanında o yiğidin sözü geçtikçe onu
    çekiştirirlerdi. Nihayet devir padişahını felek, on
    ların yönlendirmek istedikleri tarafa döndürdü.)

    Yalancımın kun bühtanı bugz-ı pinhânı
    Akıtdı yaşumımı yakdı nâr-ı lıicrânı
    ( Yalancının kuru iftirası ve gizli düşmanlığı gözümüzün
    yaşını akıttı, gönlümüzde ayrılık ateşi yaktı.)

    Cinayet etmedi cânî gibi anıın câm
    Boguldı seyl-i belâya tagıldı erkânı
    (Zavallı şehzade caniler gibi bir cinayet işlememiş-
    ken, belâ seline düşüp boğuldu. Bütün yanında bu
    lunan yakınları darmadağın oldu.)

    N’olaydı görmeye idi bu macerayı gözüm
    Yazuklar ana reva görmedi bu rayı gözüm
    (Keşke şu olayı gözüm görmemiş olsaydı. Doğrusu
    ya, şehzade hakkındaki hükmü doğru ve uygula-
    nan cezayı adalete uygun görmedim.)

    II. bend
    Tonandi ağlar ile nurdan menâra dönüp
    Güşâde hatır idi şevk ile nehâra dönüp
    ( Şehzade beyaz bir elbise giymiş, bu haliyle nurdan
    bir minareye dönmüştü. Babasını göreceği için mutluluktan parlayan yüzü gündüzü andırıyordu.)

    Göründi halka dıraht-ı şükûfezâra dönüp
    Ütag u haymeleri karlu kûhsâra dönüp
    (Şehzade halka çiçek açmış bir ağaç gibi göründü,
    otağ ve çadırları da karlı dağlara benziyordu.)

    Tururdı şâh-ı cihan hiddet ile nâra dönüp
    Yürürdi kullan yamnea lâle-zara dönüp
    (Cihan padişahı olan Kanunî Sultan Süleyman
    hiddetten ateşe dönmüştü, yanında yürüyen adanılan
    da bir lâle tarlasını andırıyordu.)

    Müzeyyen idi bedenlerle ak hisara dönüp
    El öpmeğe yüridi mihr-i bî-karâra dönüp
    (Padişahın çadırları bedenlerle süslenmiş, ak
    hisara dönmüştü. Şehzade ise sevincinden güneş
    gibi yerinde duramaz bir haıe gelmiş ve el Öpmek.
    için otağa doğru yürümüştü)

    Tolmdı gelmedi çünkim o mâh-pâre dönüp
    Görenler ağladılar ebr-i nev-bahâra dönüp
    ( Ay parçası gibi şehzade bath, babasının otağından
    dönüp gelmedi. Sonra onun cenazesini görenler
    yağmur yağdıran bahar bulutu gibi ağlasınlar.)

    Bir ejdehâ-yı dü-serdür bu hayme-i dünyâ
    Dehânma düşen olur hemîşe nâ-peydâ
    (Bu dünya çadırı, dâima ağzına düşenin görünmez
    olduğu iki başlı bir ejderhadır.)

    III. bend
    O bedr-i kâmil ol âşinâ-yı bahr-i ulum
    Fenaya vardı telef etdi ara tâli-i şûm
    (Ayın ondördü gibi bilgili ve ilim denizinin tanışı
    olan o şehzade yok olup gitti. Uğursuz talih zavallıyı
    telef etti.)

    Dögündi kaldı hemân dâg-i hasret ile nücûm
    Köyündi şâm-ı firakında doldı yâş ile Rûm
    (Gök yüzünde birer yara gibi görünen yıldızlar
    şehzadenin, hasretiyle dövündü kaldı. Osmanlı
    ülkesi onun ayrılığı akşamında hasretle yandı
    tutuştu, gözleri yaşlarla doldu. )

    Kara geyürdi Karamana gusse etdi hücum O
    mâhı ince hayâl ile etdiler ma’dûm
    (Hüzün ve keder hücumu Konya halkına karalar
    giydirdi. O ay yüzlü şehzadeyi, ince hesaplar, us
    taca entrikalarla yok ettiler. )

    Tolandı gerdenine hâle gibi mâr-ı semûm
    Kazâ-yı Hak ne ise razı oldı ol merhum
    (Zehirli bir yılan, yani cellâdın kemendi şehzadenin
    boynuna hale gibi kuşandı. Rahmetli kaderi ne ise
    ona boyun eğdi.)

    Hatâsı gayr-ı muayyen günâhı nâ-ma’lûm
    Zihî şehîd ü saîd ü zihî şeh-i mazlum
    (Hatası görülmemiş ve günahı bilinmem işken öldü-
    öldürülen şehzâde, ne mübarek ve manen ne mutlu
    bir şehîd ve ne derece zulme uğramış bir sultândır!)

    Yıkıldı yer yüzine aslına rücû etdi
    Saadet ile hemân kurb-ı hazrete gitdi
    (Şehzâde yer yüzüne yığılıp kaldı ve aslı olan top
    rağa döndü. Şehîdlik mutluluğuyla ilâhî makam
    civarına gitti.)
    --spoiler--
    6 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. --spoiler--
    Meded meded bu cihânun yıkıldı bir yanı
    Ecel celâlîleri aldı Mustafa Han'ı

    ilâhî cennet-i Firdevs ana durag olsun
    Nizâm-i âlem olan pâdişâh sag olsun.
    --spoiler--
    1 ...
  7. 5.
  8. adım sizin gibi tarihin altına sayfalarına yazılmayacak belki. hiç kimse, zaferlerimden bahsetmeyecek. cihana hükmettiğim bir tahtım olmayacak. hatta; bir hain, asi bir şehzade olduğumu yazacak vakanüvisler. varsın öyle yazsınlar. varsın, allah'ın bildiğini kullarından saklasınlar. bir gün gelir, mazlumların hikayesi de anlatılır. belki yıllar, belki de yüz yıllar sonra biri benim hikayemi anlatır. birileri işitir ve öğrenirler hakikatı. işte o gün, mazlumun hakkı mazluma teslim edilmiş olur.

    şehzade mustafa hazretleri .

    (1515, manisa - ö. 6 Ekim 1553, konya).
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük