kendi adıma konuşayım, bunlarla büyüyen beyni küçültülmüş nesilleriz. Gönlümüz el vermez,oturduğumuz yerden onlarla şehit oluruz ama babamız böyle yaptığından; vallaha bizden ötürü değil. teknoloji ayağına seferberlik ilan edemedi bizim dönem, kan sıcak akar beyler,bizse soğuk savaş var diye avunur dururuz.
'şehit cenazelerinde yaygara koparmak anlamsız' diyenlerce yönetilen bir ülkede daha ne bekliyorsunuz ki. tabii ki son derece basit bir olaydır şehit vermek.
unutmak aziz milletimin en acı yanıdır. unutmayı kolay beceren bil milleti uyutmayı da kolaylıkla sağlayanlar sayesinde gerçekleşen bir durumdur aslen. zamanla insanlara bazı önemli durumları basitleştire basitleştire göstermekten artık insanlar bırakın şehit haberlerini unutmayı, bu haberleri umursamaz oldular. sanki oracıkda şehit olan evlat bizim aknımızdan bizim canımızdan değildir.
artık uyanma vakti geçmektedir. yavaş yavaş bazı olgularda gecikmeye başlamaktayız. birilerinin bizleri oyalamasına izin vermeden gözümü açmalıyız. artık şehit haberlerinde bırakın deliye dönmeyi kiminin içinde en ufak bir kıpırtı olmuyorsa bunun sonucu ağır ödenir.
bizler gibi aziz bir soya sahip insanlarla tek savaş yolu ruhumuzu kaybetmemeizi sağlamaktır. uaynın artık!
kesin bir çözüm..
herkese göre değişen yanıtları olan çözümler.
bazıları demokrasi,özgürlük adı altında bir ülkenin güvenlik gücü olan askerlere ''silahlarını bıraksın'' diyecek kadar ileri giderler.
bazılarıysa bu sorunun tek çözümü etkli ve bitirici bir kaç operasyona bağlıdır der.
bugüne kadar bunu diyen liderlerde olmuştur. (bkz: osman pamukoğlu) (bkz: alparslan türkeş)
ama işin komik tarafı şudur ki o dağa çıkan adamlar gene askeriye yüzünden dağa çıkmıştır.
diyarbakır cezaevinde yapılan işkenceler, atılan dayaklar, hayvana bile gösterilemeyecek muamelede hareketlerin o insanlara yapılması..
hepsinin tek bir sebebi vardı. kenan evren
1980'den sonra o cezaevinden çıkan bütün kürtler dağa çıkıp pkk demeye başlamıştır.
elbette bu onların haklı olduklarını göstermez.
bugüne kadar devletin yaptığı hatalardan bu ülkede her kesimin canı yanmıştır. dindarı,alevisi,sunnisi, milletyeçisi, ulusalcısı, solcusu,komünisti..
kısaca herkes bu darbeden kafasına bir çekiç yemiştir.
ama niyeyse bu hayvanlar topluluğu kadar bile değeri olmayan bu örgüt sadece sivil insanları öldürerek özgürlüğünü istemiştir.
30 yaşında ki kadının bacağını koparmak, kürt bir kızın dersaneden evine gelirken otobüsün içinde suratını molotof kokteyiyle yakmak, 33 tane daha 20 yaşında olan silahsız askerleri kurşuna dizmek, bizim halkımız dedikleri insanların köylerini basarak bebeklerine kadar öldürmek...
bu saatten sonra barışı iki taraftan birinin kazanırsa sağlanacağını düşünenlerdenim.
ya o dağdaki hayvan sürüleri korkakça saldırılarıyla koca tsk ordusunu yıldırmayı başaracak, ya da adam gibi bir lider gelip o dağdakileri oraya gömecek.
elbette böyle bir operasyonda bile şehitler olacaktır. ama kanın durması gerekiyorsa bir tarafın kanının tamamen akıltılması gerekir.
menemen olayında ''din elden gidiyor'' deyip bir askerin (bkz: kubilay) kafasını boydan boya kesen adama verilen cezanın verilmesini istiyor artık türk halkı.
atatürk çok açık ve net ifade etmişti o olayda tepkisini '' menemeni yakın ''....
bu ülkeye bir atatürk daha gelmez ama en azından onun kadar cesur ve tek bir askerine bile bu kadar değer veren bir lider gerekir..
senin televizyon kanalların, medyan artık buna ekmek kapısı olarak bakarsa, olacağı budur.
sadece saat doldurmak şehit haberleri kullanılmaktadır. şehit olmak bile onurunu kaybetmiştir.
şehitlik kavramı bu yaşadığımız olaylardan çok farklıdır.
günümüzde insanımızın beynine kazınmaya çalışılan bir olay. ama halkımızın iradesi bunu engeller bir durumda. çünkü biz geçmişimizi biliyoruz. şehit vermenin ne büyük bir acı durum olduğunu biliyoruz. onun için burda her ne kadar laga luga yapsakta asla bilincimizi kaybetmemeliyiz.
"geçmişini unutanlar, gelecekten de umudu olmayanlardır" sözüne uyan yazarın söylemi. vatanda kan gövdeyi götürüyor diye oturup bekleyelim mi? hayır, artık geçti o devir. şimdiye kadar hep öyle yapıldı ama artık yok öyle birşey. birçok ülkede isyanlarla yeni dönemler başlarken oturup beklemek aptallık olur. ama geri kafalılar, at gözlüğünü çıkarmamakta ısrar ederler. ileriyi düşünün biraz.
ülkemizde şehit vermek böyle giderse artık sıradanlık boyutuna geçecek ve sonrasında bu olacak. bu kadar şehit vermeye dur diyen bir lider lazım. ordu artık buna bir çözüm bulmalı. artık taviz verilmemeli, pazarlığa gidilmemeli!
bir şeyden çok fazla olunca olan bir şeydir. ilk defa hapse giriyorsan utanır sıkılırsın, ama 12.kere giriyorsan, hiç oralı bile olmazsın. ilk defa iflas ediyorsan intiharı falan düşünürsün, ama parayı 5.kere falan tamtakır yapıyorsan, "tüh be yanlış yapmışız" dersin.
türkçemizde buna "kanıksamak" denir. olayın dramatiği hiçbir zaman değişmez, ama senin olaya bakışın değişir. farkındaysan bizde trafik kazaları neredeyse haber bile olmuyorlar. 3 kişinin öldüğü kaza, gazetede küçücük iş ilanı gibi basılıyor.
bunlar hep "kanıksama" ya örnek davranış biçimleridirler.
insanoğlunun en büyük gafletidir sanırım rutine alışmak ve iyi yada kötü sonuç doğuran rutin içindeki olayları sıradan saymak. işte bunun ürünüdür bu bakış açısı.
alışmak, normal karşılamak, olağan görmek en büyük yanılgımız. 30 yıldır her gün ve her saat yüzyüze olduğumuz, ülke gündemimizin ve toplum şuurunun bir parçası haline gelen terör sorunu bizleri bu vasatlığa itti. alıştık artık teröre ve şehit haberlerine. sıradışı gelmiyor olanlar. ülkemizin devamlılığı için bir şart haline geldi sanki. böyle bir algıya itildik. kaldı ki şehit sayısı çift haneli sayılara ulaşmadığı zamanlarda dahi pek iplemiyoruz bu işi.
kavramlara da boğuluyoruz bu arada. jeopolitik konum, konjönktür, diplomasi, siyaset, politika, parlamento, müzakere, dış ilişkiler vs vs. hazindir ki bu kavramlar ateş düşen şehidlerimizin baba ocakları için hiç bir şey ifade etmiyor. dünyanın tüm sözleri, tüm avuntuları, tüm gerçekleri, tüm düzeni, tüm mekanizması durdu artık onlar için. ileriyi veya geriyi düşünmeye, akletmeye ihtiyaç ve mecal yok. acılarıyla başbaşa ve yalnızca kaldılar. artık gözü gibi baktıkları evlatları yok. dünya yansa onlara ne.
hakan albayrak ın dengeler adına şiiri gelir aklıma hep böyle zamanlarda;
"ve ateşler içinde,bağdat'ın orta yerinde
çırılçıplak kaldık işte
dengeler adına silahsız
dengeler adına şahsiyetsiz"
bizzat yavşak tv kanallarının eylediğidir.
bir haber yayını şu sözlerle anlatıyor; "şehadet şerbetini içmeseydi düğün yapacaktı..."
ulan ne şerbeti? ölümün şerbeti olsa ne olur lan?
salt duygusallıkla örülmüş bir haber metni, üzüntü görüntüsü vermek adına suratını ekşitip duran haber sunucusu, anne-soğuk-ağıt-terhise kalan günler kelimelerinin bini bir para... şiir gibi konuşuyorlar a mübarekler...
ulan, olayın temeline insenize!
meselenin suçluları üzerinde dursanıza!
çözüm üzerinde yoğunlaşsanıza!
klavye üzerinde üzülen/lanetleyen halkı sokaklara düşmek adına ikna etsenize!
...
ileride "anne siz o kanrevan günlerde ne yaptınız" diyen çocuklarımıza hiç yoktan beddua ettik, yavrum, diyeceğiz. terörü lanetledik, profil resimlerimizi değiştirdik, ağlak suratlı pişkin haber sunucuları anlattı, gözyaşı döktük, diyeceğiz. facebook üzerinden anaların ellerini öptük, sabır diledik diyeceğiz.
buna rağmen vatan sağolsun diyen orospu çocukları yok mu, sanki insanların barış içerisinde yaşaması için var olan dirlik-düzenlik değil de, gencecik çocukların uğrunda sapır sapır dökülmesi lazım gelen bir ateş-tanrı bu vatan... anlayışınızı s.keyim lan...
bir şehidi için toptan ölümü göze almayan bir ülkede şehit haberleri asla bitmez.
karısını s.ktiğiniz bir adam zarar görmekten korkup gıkını çıkarmazsa herkesin sürekli karısını s.keceği gerçeği gibi bir şeydir bu. artık godoşsundur, karın da herkesin karısıdır.
nasıl bir insandır ki bu,çoğumuzun o gencecik insanlarn kaderine ağlamaktan gözleri şişerken bu insan nasıl böyle rahatça kalpsizlik yapabilir. bu nasıl bir zihniyettir ya da şaşırmamak mı gerekir bu zihniyetlere o kadar çoklar ki.