Şehirlerarası yolculuk benim için çok erken başladı. 7 yaşımdaydım, babam 15 gün sonra döneceğim deyip evden çıktı, bir daha da dönmedi. işte babamın evden çıktığı o gün başladı benim için bu anılar...
Yaşıtlarım Pamukkale, kamilkoç gibi firmalarla üniversitede tanışmışken ben bunlarla daha 7 yaşında tanıştım. Benim anılarım 7 yaşımdayken şoföre tembihlenerek, muavine emanet edilerek otobüslere bindirilmemdi. Kimi Zaman 1-2 numaralı koltuklara, kimi Zaman 3-4 numaralı koltuklara oturtuldum. Muavin koltuğunda yolculuk yapmışlığım da çok. O zaman trafik denetlemeleri pek olmazdı.
Uyumadığımda şoförler çağırırdı hep. Muavinle şoförün arasındaki o orta koridor basamağına otururdum. Şoför amcalar hep merakla hikayemi dinlerlerdi, muavin abiler meyve suyu ikram ederlerdi. Banttan kaydın olmadığı, muavinlerin mikrofonla anons geçtiği zamanlardı ve ben artık 'iyi akşamlar sayın konuklarımız Pamukkale turizme hoşgeldiniz' anonsunu ezberlemiştim, muavinle birlikte söylemek için heyecanla o anonsu beklerdim. Hatta Antalya'ya ya da izmir'e indiğimde yolculuk sonu yine muavin tarafından anonsla sayılan servis güzergahlarını bile tekrarlardım.
Bunlar şimdi aklıma geldiğinde tebessüm ediyorum. Ama babama giderken annemin, anneme giderken babamın yanından ayrılmanın tüm acısı bu şehirlerarası yolculuk anılarımda birikir yol boyunca büyürdü. Bir de yedek kaptanları (şoförleri) pek sevmezdim Çünkü yolculuğun ortasında uyanıp şoförle değişirlerdi. Annem ya da babam otobüsün ilk şoförü ile konuştukları için bu yedek şoförler bana anlamsız anlamsız bakar, Hakkımda hiçbir şey bilmezlerdi. Çok defa değişim yapacak ilk şoföre 'boşver be amca, gidiyoruz işte' demişimdir. Ama kurallar derlerdi hep, giderlerdi. Hala adını tam bilmem; takometre mi takograf mı ne öyle bir Şey vardı. Bunu otobüse takarlardı. Hız ölçüyormuş, sonra trafiğe veriyorlarmış. ilkinde bir muavin abi öğretmişti sonra diğer muavin abiler sağolsun bu işi hep bana bırakmışlardı. Bir kere de Acun ile çalışan bir abiyle yan yana oturmuştum. Acun'un Feridun dediği kameramanın adının gerçekte Feridun olmadığını söylemişti. Bu ilginç anıyı da hiç unutmadım...
sanırım liseye gidiyordum, annemler anneannemin yanına Ankara'ya göndermek üzere otobüse bindirecekler. Harem'de otobüs şirketinin yerinde oturuyoruz yaşlı bir kadının yanına oturdu annem. kadın başladı konuşmaya...konuştu da konuştu. Susmak bilmiyor ama bu arada ne benim ne de kadının nereye gidileceği konuşuluyor. Ve evet o kadar insan içinde otobüste o kadının yanı benim yanımmış. Bütün yol boyunca uyuma numarası yaptım yeter ki konuşmasın diye.
tarih: 12 temmuz 2014
yer: yalova seyahatin dolmuş gibi çalışan otobüslerinden biri
kalkış: yalova - varış: ankara
saat: 17:00 - 17:30 suları..
önce otobüse gecikti.. onun yüzünden on beş dakika geç kalktık.
ardından kocaeli'de yolcu indirirken ortadan yok oldu, terminalden çıktıktan sonra yarı yoldan geri döndük onun için.. elinde aldığı poğaçalar suratında ise yanlış bir şey yapmış olmanın verdiği o mahcup gülümseme ile koşa koşa tekrar otobüse bindi.
o da yetmedi "içecek servisi sonrası" -dikkat çekmek için bir daha yazıyorum"içecek servisi sonrası"- vakitsiz yere koltuğunu yatırmak istedi, kahveyi yolcunun üzerine dökme girişimi ilkinde başarısız oldu. fakat yo yoo, bu da ona yetmedi, yetemedi. bu sefer de "ayıp oldu koltuğu kaldırayım." derken ikinci denemede başarılı olarak arkasındaki yolcunun pantolonunu ve yerleri kahve yapmayı başardı.
verdiğimiz molada yine bir süre ortadan kaybolduktan sonra geldiğinde "hatıra" olan tesbihini bulamadı. en sonunda uğruna uluslararası olay ve kırmızı bülten çıkartılıp aranılan tesbih, tuvalette bulundu. yine onun yüzünden otobüs on dakika geç kalktı.
yolculuk istanbul'dan Kayseri'ye. her 6 ayda 1 olduğu gibi annemin yanına gidiyorum. arkadaşlar terminale bıraktı gitti. cam kenarı yerime oturdum. Bu kenarın bu kadar sıkacağı hiç aklıma gelmemişti. yanımdaki adam da 40 lı yaşlarda zayıf kısa çelimsiz bir şey. neyse otobüs hareket etti. yanımdaki abi de yan taraftaki 2 kadın ile Diyalog halinde. (annesi ve eşiymiş) otobüs Kurtköy ü geçmemişti daha ki adam bana -ya eşim ile annem orada rahat edemedi. Annem buraya otursa mahsuru olur mu?
salak! kadınların bi Yüzölçümüne bak. sonra he de. ikisi bir olup adamın hakkını da yemişler. bakmadan etmeden olur abi ya sıkıntı olmaz dedim. iyi niyetim tuttu. kadın bi kalktı koltuktan, bildiğin dev amk. oturdu yanıma. biraz göt oynatma filan derken cama yapıştım. 2 li koltuğun % 75 i teyzedeydi. içimden kendime küfürler savursam da dönüşü yoktu artık. yapacak tek şey uyuyup bir an önce bu pres baskıyı sona erdirmek. omzumdan dizime kadar ki kısmım sırılsıklam olmuştu. hiç hava almıyor sağ tarafım. işin garip yanı ben cama doğru giderek, ufak küçücük bi boşluk yapıp sağ yanımın hava almasını sağlamaya çalıştıkça teyze yana doğru açılıyordu. kaderime boyun eğdim.
tek çare vardı: uyumak. koltuğu hafif yatırdım. tam uykuya dalacakken teyze dürttü.
-şu ekranı kapat gözümü alıyor.
samimiyet paçadan akıyor amk. emrin olur teyze kapattım. tam dalacağım yine dürttü.
-koltuğu yatır.
Emir eri oldum amk. neyse onu da oğlu halletti. Böylece Bolu'ya kadar gittik. molada iner inmez muavine durumu anlattım. en arka 4 lüyü teyzeye tahsis ettiler. bana da % 100 2 li koltuk keyfi kaldı.
14-15 yaşlarımdayım. istanbuldan bursaya geliyoruz. açtık tvleri, başladık izlemeye. neyse böyle yiye içe tv izleye izleye gittik biz bursaya. otobüs tam terminale girecekken veledin biri koridorun ortasına kustu. geçicek bi yerde yoktu. 15 dk kusmuk temizlenmesini bekledik ve inerken araba hala kusmuk kokuyordu.
yıl 2006. otobüs firması: süha turizm. güzergah: kayseri - denizli. koltuk no: 17 (cam kenarı). böyle bir entry girmeme sebep olan şey: eti cin. ne gerek vardı bu kadar bilgiye dediğinizi duyar gibiyim. kurgu için gerekli lütfen bekleme yapmadan devam edelim.
üniversiteyi yeni kazanmışım ve kayıt için tek başıma yola çıkacağım. ilk defa şehir dışına çıkıyorum. her neyse. uygun bir firma ve uygun bir saat için biletimi süha'dan temin ettim ve zamanı geldiğinde otobüsteki 17 numaralı koltukta yerimi aldım.
araç normal saatinde kalkmada biraz gecikti, tam muavine soracaktım ki otobüsün ön kapısından iki kişilik yer kaplayacağı yönünde ön yargı oluşturduğum bir abi bindi. elindeki biletine bakarak geldi ve başıma dikilip bana başıyla selam verdi. daha sonra muzip bir burhan altıntop gülüşüyle sempati kazanmaya çalışmaya çalıştı. sonra poposunun sol kanadı ile 18 numaralı koltuğu işgal ederken bana şuna benzer bir şeyler söyledi ve akabinde bir şey istedi: kardeş ben sürekli 17 numara cam kenarında yolculuk yaparım. yoksa ne uyuyabiliyor ne de rahat edebiliyorum. benim hem uğurlu sayım 17. bu koltuğun satın alındığını öğrendiğimde bu otobüse binmekten vazgeçecektim ama acil işim olduğu için bu seferlik ödün verdim bu kuralımdan. rica etsem yerimizi değiştirebilir miyiz?
ben de uzun bir yolculuk yapacağımdan; etraftan arkadaşlardan aldığım tavsiye ile uzun yolculuklarda cam kenarı tercih etmem gerektiğini düşünüyordum ve o nedenle 'maalesef ben de koridor tarafı koltukta rahat edemiyorum, kusura bakmayın değiştiremem' dedim. sayın abim karşı atağa geçti: ne var yani yer değiştirsek ölür müsün, deyip tıpkı tiki kızların trip esnasında kafalarını hızlıca karşıya çevirip (burun hafif dik hayal edin) 'hı' diyerek atar yaptı.
neyse orijinal bir abi herhalde deyip camdan dışarıya baktım. neredeyse aynı diyaloglarla bir daha rica etti ve aynı kibarlıkta reddettim ve aynı tiki kız tribiyle karşılaştım. nerden almıştım 17 numarayı. almaz olaydım. özellikle cam kenarı istemiştim ama özellikle 17 istememiştim.
neyse otobüs yaklaşık bir saattir hareket ediyor ve ikram servisi yapılmaya başlanıyor ve olaylar burada kopuyor...
muavin bizim koltukların hizasına gelip yiyecek olarak kek, çubuk vs. ne istediğimizi soruyor. ben kek alıyorum. yandaki abi tercih yelpazesine bir istek daha katıyor ve 'eti cin istiyorum' diyor. şöyle diyalog haline getirelim: muavin: m - değişik abi: da da: eti cin istiyorum. m: maalesef beyfendi ikramlarımız arasında yok. da: nasıl olmaz!? ben sürekli süha ile yolculuk yaparken eti cin ikram edilirdi. m: şu anda yok eti cinimiz kusura bakmayın. ama istediğinizden fazlasıyla alabilirsiniz (muavin: tırsma mode on). da: istemiyorum başka bir şey (ses burada çatallaşır ve yükselir). ben eti cin istiyorum (bu arada millet sesten rahatsız olur ve bizim koltuğa doğru gözleriyle yönelir). m: yapacak bir şeyim yok beyfendi. da: ... (sessizlik içinde kollar çiçek ol pozisyonunda kavuşturulur ve yüz kızarık halde önüne döner. bu arada abinin üst dudağının bir cm öne çıkışı beni, potansiyel ağlamalı bir bebek yolculuğunun başlayacağı konusunda endişeye düşürür.)
sanırım bir saat falan daha geçiyor üzerinden ve değişik abi aksaray civarlarında inmek istediğini dile getiriyor. millet şaşkın ve gülüşmeler hakim tıs tıs. özellikle ben içimden jim carrey kahkahaları atıyor fakat korkudan dışıma yansıtamıyorum. çünkü abi bir sağ kroşe geçirse ben camı kırıp, sol şerit üzerinden uçup tarlalara karışırım. otobüs mecburi bir konaklama yaparak değişik abiyi indiriyor. benim mutluluk ikiye katlanıyor. yan koltuk boş. oh mis.
adam bir eti cin uğruna indi neyzen. bir eti cin uğruna. aslında bu (bkz: bir eti cin uğruna) ayrı bir başlık olarak bile açılabilirdi de neyse konuyu dağıtmayalım. zaten bitmiş entry, tamam tamam.
vicdani not: ama muavin abi ayıp etti en azından bir dinlenme tesisinden veya yol kenarı bir bakkaldan alabilirdi eti cini. hem biz de nasiplenmiş olurduk (smiley).
gece yolculuğu , saat 01.00-02.00 arası , önümde oturan kadın yüksek sesle yanındakiyle konuşuyor. anlatıyor da anlatıyor...
ben ise bir bağırmışım ki
-sussun artık , izin verirseniz uyuyacağız da sabah işe gideceğiz.
kadının ödü kopmuştu. muavin ve şoför bana bir farklı davrandı. teşekkür edercesine *
izmir den ankara ya dönerken 8 saatlik yolun son 2,5 saatinde mola vermeyen otobüste tuvaleti gelmesine rağmen gurur yaparak durdurmadan yolculuğu amansız acılar içinde bitirip, çıkar çıkmaz klozette ne kadar böcek varsa öldürmek.
istanbul Erzurum arası kolay değil otobüsle yirmi bir saat. Refahiye' de verilen molada ön camdan insanları izliyordum. Gece yarısı otobüsleri yıkayanlar, tuvalete koşuşturanlar, gözleme sırasına girenler, bir tane daha yakayım diyerek sigaralarını adeta yiyecekmiş gibi içenler ve benim bitmek bilmeyen bacak ağrılarım.
Ankara van arası normal şartlarda 10 saat sürerken karın yoğunluğundan 3 günde vana gidememek , Yolda sayısız kaza görüp , sayısız kaza geçirme tehlikesi atlatıp araba kullanmaktan korkmak.
yolda uyurum diye votkanın dibine vur daha sonra arkadaş ortamında içtikçe içmeye devam et alkolün bokunu çıkar. gece 12'de kalkacak otobüse zar zor yetiş. nilüferden bilet almama rağmen kamil koç'a bin allahtan muavin hemen uyansın kamilden inip nilüfere bin takriben 1 saat sonra otobüste kus.
bana en çokta koyan neydi biliyor musun? muavin ibnesi elinde oda spreyi ile geldi tüm şişeyi benim üstüme sıktı lan.
doğu karadeniz yolculuklarıdır beni en çok etkileyen. bir yanım masmavi deniz diğer yanım ise yeşilin hr tununun armonisidir. çılgın karadeniz kah kükrer, kah uysalca kıyıları yalar .yeşilden alamazsınız gözlerinizi. en büyük ressam işte bu güzelliğin sahibidir. yemyeşil fındık bahçelerini çay bahçeleri takibeder. siz güzelliklere büyülenmişcesine bakarken yolculuğun nasıl geçtiğini farkedemezsiniz ve hatta otobüsten inerken üzülürsünüz.
geçen sen çanakkaleden istanbul agiderken malkarada bir genç sanırsam 14 15 yaşında yani kısaca ergen yanıma oturdu oturmasıyla telefonun çalması bir tabii lan sen 3 saat ne konuştun aman allahım inanamadım yok aşkım sen kapat olaya girmiyorum bile ben sevgilimle konuşma suren 20 dk geçme ( şuan sevgilim yok ) öldüm sinirden bide öyle saçma sapan konular ki anlatmaya bile değer vermiyorum kapattıktan 5 dk sonra indik bu sefer inmemizle telefonu çalması bir oldu gene aynı muhabbetler seni özledim falan filistan işte yaw ayrılalı 3 saat oldu bi dur .... kimsenin başına gelmesin bu olay gerçekten çok zor .
hayatımda ilk kez bir tatile kendi paramla giderken varan turizm şöförünün bunu bir şekilde hissesip yolculuk sırasında uyuyarak sabote etmeye çalışması... * allahtan yolcu bunu farkedip şoförü uyardı yoksa şarampoller şarampoller amk...
hayatımda hiç midem bulanamzdı .fakat o gece binmeden önce arkadaşımla cips yemiştik ne bileyim amk böyle olucagını .
istanbul- adana arası tam 12 saat orta kapının agzında oturdum midem bulanıyo ama çıkaramıyorum falan ama yaşlandım cidden ben o gün. o gün bugundur uzun yola çıkmadım.
metrobüs yolculuğu düşünülünce yolculukların en manalısı şehirlerarası yolculukmuş gibi geliyor bana. deniz otobüsünde verilen mola, yolluk kekler. ve en önemlisi bir yere gitmenin heyecanı. ne güzel şeyler bunlar. özlenilesi.
geçen hafta bursa-ankara otobüsünde başıma gelen ilginç bir olay. yanımdaki teyze 60lı yaşlarda, biraz salaş giyimli, ezik bir tip. klasik sorularla başlıyoruz tabi. öğrenci miyim, nereye gidiyorum, aslen nereliyim falan. ha işte aslen nerelisin diye soruverdi teyze.rizeliyim dedim. ve o silik teyzenin cevabı: rizespor iyi gidiyor. geçen hafta berabere kaldı da bu hafta yendi.mustafa denizliden sonra çok iyi oldu...yolun geri kalanı futbol sohbetiyle geçti.teyze fanatik bir trabzonsporlu çıktı. hatta sadece süper ligi değil bankasyayı da takip ettiğini öğrendim. sözlük okuyorsa da hiç şaşırmam, burdan kendisine selam ederim.