Sık yaptığımdır. Zamanında sık yaptığımdır desem daha doğru.
Bir yere alışıyorsun, dostlar ediniyorsun ve babanın tayini çıkıyor, bunlara istemsiz veda ediyorsun. Yoruluyorsun vedalardan.
Asker çocukları ne demek istediğimi daha iyi anlar.
üniversiteye ilk yalnız gidişte, ilk kez ayaklar üzerinde tek başına durulacak zamana başlarken, insanın kalbinin iflas etmesinin sebep olduğudur. ilkler her zaman zordur, hele arkada sevenler bırakılıyorsa insan duygulanır, gözyaşlarına engel olamaz.
bazen de uzun süren ve acıtan bir ilişkiden çıkınca insan kendine engel olamaz, gururu bırakıp otobüste ağlamaya başlar. ayrılık acıtır.
dönem bitmiş, yaz okulu öncesi tatil için evlere dağılmıştık.
ilk başlarda alışamaz insan eve, annenin her söylediği batar babanın her söylediğine muhalefet olursun. küçük kardeş odada seni yalnız bırakmıyor diye azarlarsın.
annenin sabahları "pnar hadi kalk"ları batar çünkü alışmışsındır "ne zaman istersem kalkarım" moduna. "kahvaltı neden bu kadar erken hazır oluyor?" diye yüzsüz bir şekilde söylenirsin. sus di mi! okul zamanı böyle kahvaltıyı bulsan gözlerini ovuşturur iki rekat namaz kılarsın sevabına.
şımarırsın ilk günler, elini hiçbir işe atmazsın. ne yatak toplarsın, ne sofrayı toplamaya, kurmaya yardım. erkek çocuktan farkın olmaz. bulaşıkmış, temizlikmiş oho hak getire...
evdekiler ufaktan kıl olmaya başlar tabi. misafirlik dediğin üç gün.
bir sabah yine uyuzluğum üstümde neye kızdıysam artık annem söylenmeye başladı. ama öyle böyle değil. baktım annem eşyalarını topluyor. "sıkıldım pnar , ben de yoruldum. yazık ama bana da bu kadar yorulmaz bir insan. yap kotar pişir... ben ablana gidiyorum ne halt yersen ye sen burda . karışanın olmaz" demesin mi?
off o sinir harbi. bir anda parlama özelliğimi aldım koynuma başladım ben toplamaya eşyalarımı. ama öyle topluyorum ki; kendimi inandıra inandıra, sinirimden tıkıştırıyorum her şeyi. annem duruldu birden baktı ben ciddiyim. oturdu yatağın köşesine "nereye ya saçmalama" dedi. "anne lütfen fazla geldim ben buraya, rahatınzı bozdum kusura bakma!" demeyeyim mi?
içim yandı söylerken annemden de bir damla yaş.
küçük kardeş tabi korktu sindi bir köşeye. gittim öptüm yanaklarından kokladım aldım bavulumu kapının önündeyim .
annem köşede dikiliyor "gir içeri alcam ayağımın altına" dedi. içim: "kal salak" diyor. gurur var serde geri dönmüyor. gittim onu da öptüm "hadi kendine iyi bak." dedim. içim nasıl yanıyor hani göğüs kafesi boşluğu vardır ya sızım sızım, burun yanmaya başladı sıktım dişimi, kardeşim annemin arkasından bakıyor.
evden otobüs durağına nasıl çıktım hatırlamıyorum, burnumdan hızlı alıp verdiğim nefesi anımsıyorum sadece.
bindim otobüse yüzüm alev alev. taktım kulaklığı, dayadım kafamı cama, müzik dinlemeye başladım. her söz dokunuyor her szö annem her söz son bakışı. filmlerde olur ya otobüsün önünü asıl oğlan keser, asıl kızı alır bindirir arabasına... aklımda saçma salak sahneler...
annemin o bakışı yedi beni yol boyu. onun bir damlasına ben iki saat ağladım.
işte o şehirler arası yolculuk bana çok şeyi öğretti. kendimi sorguladım. bir daha geri dönene kadar ya ona bir şey olsaydı= vicdan azabı...
işte ben o günden sonra yeniledim kendimi, artık sert çıkışlarımı içime atıyorum, sevdiklerimi daha çok seviyor kendime daha çok kızıyorum.
üniversiteyi ailenizden farklı bir şehirde yaşayarak okuyorsanız, dört yılınızı dolu dolu yaşadığınız arkadaşlarınız varsa, uyandığında evinde tanımadığın ama arkadaşının arkadasları olan adamlar kadınlar varsa ve sen sırf ses cıkarmıyorsan arkadasının arkadası diye, her şeyi paylaşabiliyorsan soğuk şehirde arkadaşlarınla, o şehirden ayrılırken otobüs kullanacaksan başına gelmesi son derece aşikar olan eylemdir.
ama yapacak bir bok yoktur. başka bir hayat seni çağırmaktadır.gitmek zorundasındır. bekleyen hayata aglarsın çünkü senin neyin beklediğini bilmezsin, bıraktıklarına aglarsın çünkü bir daha o şehirde onlar olmayacaktır. bilmem bunları sizlerle payaşmamın bir yararı oldumu verebildim mi mesajı.
dili olsaydi otobus caminin inan kosa kosa gelirdi sana.
birakma derdi
bu sehre degil sana agladim.
donusum sana degildi bu sehreydi.
bütün gece agladim...
80 yaşındaki büyük amcam, 75 yaşındaki kardeşinin cenazesine giderken ağlamıştı. Sessiz sessiz. Bir saniye bile durmadı yaş. Aktı 6 saat boyunca.
Annem de ağladı. Bazen iç çekişleri duyuldu, o kadar.
Birini ağlarken görsem şehirler arası otobüste, sadece yakınının öldüğünü düşünür, üzülürüm. Bir de o yolculuğun çok uzun bir yolculuk olduğunu,yolların hiç bitmeyecek gibi gelmesi hissini...