Otobüs yolculuklarının en güzel tarafı iki artı bir otobüslerin tekli koltuk uygulamasıdır.
Değişmez bir kuraldır benim için .Bilet alırken dikkat ederim.
Tatile giderken sevinç içinde olurum, molada bütün yolculara çay ısmarlayasım gelir. Ama dönüş yolunda işe başlama arefesinde çirkinleşirim ağlayan çocuğa ayar olurum, telefonda bağırarak konuşana tesbih çeken dayıya falan lanet ederim.
Bazen çok canım istiyor keşke binsem otobüse de biraz yolculuk yapsam diye sonra binince de öfff yeter ne zaman bitecek bu yol diye mızmızlanıyorum. Max 2 saatlik olursa tadından yenmez sonrası yorucu.
Ne zaman şehirler arası bir yolculuk yapsam otobüs kreş gibi oluyor yada gündeki dedikoducu teyzelerin buluşma noktası dinlenme istasyonunda da gereksiz dakikalarca beklemek çabası biran önce Zengin olup kendime araba almam lazım bu eziyetten kurtulmak için.
bu farklı renkteki muavin çağırma lambaları yeni çıkmıştı. ben çocuğum o zaman. orta bire falan gidiyorum yani. ramazan ayı. seferilikten falan haberim yok. sahur yaptım. bikaç saat ya uyudum ya uyumadım, kalkıp kırıkkaleden gecenin köründe bindim otobüse tokat'a amcamlara gidiyorum. aldım elime kitap okuyorum. ışıklar sönünce kapattım masum masum kitabı. sonra baktım biri açtı lambasını ben de lan fırsat bu fırsat diye açtım. kitaba devam ediyorum. sonra bi baktım o adamın lambası kırmızı oldu. "anaa lan ne güzel oldu" diye ben de kırmızıya çevirdim. kitabı yine bıraktım ışığa bakıyorum mal gibi. sonra muavin geldi söndürdü. sabaha karşı bişeyler mırıldandı anlamadım. gidince yine yaktım seyrediyorum falan. yine geldi tipini s.ktiğim. "ne istiyon!" dedi. ben de "bişey istemiyorum" dedim. "niye yakıyon lan o zaman bunu" dedi. "abi ben ne biliyim rengi hoşuma gitti ondan" dedim. "yakma lan bi daha" dedi. "çocuğum lan ipnetor ne bileyim amk" dedim ama içimden dedim o kısmı. ortamı germek istemedim hayır mübarek ramazan günü.
sonra bayağı bi yol gittik. ezan okundu. herkes ışığı yaktı tek tek su istedi, orucunu açtı. ben o şerefsizden korkuma su isteyemedim. bi saat falan geçti. iyice acıktım dudaklarım kurudu. karnım guruldadı falan. sonra "senden korkan senin gibi olsun ibne" dedim yine içimden tabi. bastım düğmeye. geldi. "bi su alabilir miyim" dedim. geldi su. açtım orucumu.
hayatımın ilk uzun yol tecrübesi böyle oldu. hiç unutmam. topçam seyehat. araba mercedes.
Hep hiç sevmedigim bir sey oldu cocukken zaten hiperaktiftim delirirdim bu yolculuklarda. bide araba tutmasi var tabii.Sonra buyuyuncede mal tvler sehir merkezinde cekerdi sadece tam sıkıcı . benim icin bu yolculuklar kulaklikla son zamanlarda hayati sorgulayip gecmisi yad edip dahada üzülmekle geciyor.
burdur tekirdağ arası pamukkale ile gitmektir. 12 saat sürer. hele ki şoför arkasındaki koltuğu alabilirseniz efsaneler efsanesidir. sağa sola yaptığı manevralar çok hoşuma gidiyor. birde en güzel yanı şoförle muhabbettir. tabi ki yoldayken değil moladayken.
ya da en arkaya oturur laptoptan film izlerim. güzeldir molalarda 1 çay içer dizi devam eder.
Bel ağrıtır ve bazı zamanlar çişinizi saatlerce tutmanıza sebep olur. 4-5 yıla kadar kullanılma oranı uçak bileti fiyatlarının gün geçtikçe düşmesi ile çok azalacaktır.
Hiçbir zaman tad almadığım eylem..
Hayatımın 5 yılında devamlı olarak erzurum-ıstanbul arası gidip geldim. Lakin uzun yollarda "mide bulantısı" gibi bir problem yaşadığım için erzurum'dan yola çıkarken "mide bulantı önleyici hap" alıp arabaya binerdim çorum'a kadar uyurdum, çorum'da mola saatinde uyanıp bir şeyler atıştırıp tekrar hap alıp bir daha yatardım. Taki istanbul'a varana kadar..
Bir kaç kerede aynı yolu uçakla gitmeye kalktım o daha fenaydi..