-yanınızda bir ton gazete okuyacağı belli olan 1.90 boyunda 140kg ağırlığındaki bir yolcunun oturuyor olması.
-hiç keyfiniz yokken yanınızdaki yolcunun bir an önce muhabbete başlayabilmek için size kesik atıyor olması. (hemen uyuyor numarası yapıp, 15dk sonra uyandı numarası yapmak. vatandaş buz gibi oluyor size karşı, bir daha oralı olmuyor)
-sakar şakir.
-tuttuğunuz takım harcinde bir takımın formasını giymiş zibidinin yanında oturuyor olmak.
-servis elemanın size ikram ettiği acayip sıcak kahve suyunu bardağın ağzına kadar doldurması.
-tuvaletin gelmesi. (çok fena)
-sizin bilet pencere kenarına ama başka bir sizin yerinize oturmuş. rica ediyorsunuz kapı gibi biletini gösteriyor. o ne! pencere kenarı. siz sonra geldiğiniz için, görevli biletin yanlış kesildiğini sizi başka yere oturtacağını söylüyor. neymiş önce gelen kaparmış.(o günden bugüne her zaman otobüsüme erken binmişimdir)
-uyuyakalıp bir sonraki şehirde inmek. (çok rezil, çöküyor insan)
mola yerinden çooook önce çiş gelmesi.*
sürekli ağlayan bir bebek.
tek kişilik bilet aldıysanız da yanınıza sarışın, mavi gözlü bi hatun yerine leş kokan bir herifin oturması.
otobüste 2 yaş altı bebenin bulunması. (gecenin bir körü çığlıklar eşliğinde uyanabilirsiniz)
yolculuk sırasında ayakkabısını çıkaran öküzler ( bide leş gibi ıyykk )
horlayanlar
en yakınınızdaki koltuklardaki geveze çiftler
.
.
.
yanınıza oturan teyzenin ya da amcanın çenesinin yerlerde sürünmesi bir numaralı kabusumdur benim. öğrenci misin, nerede öğrencisin, aslen nerelisin,hangi bölümde okuyorsun... gibi sorular sormaları muhtemeldir. eğer benim torunda senin bölümde okuyor ya da benim torunda bilmem ne üniversitesi bilmem ne bölümünü bitirdi diye tekrar söze başlarsa, işte o zaman hoşgeldiniz cehennem çukuruna. bi kere bu torunun derdi hiç bitmez. nişanlanmıştır, nişanlısından ayrılmıştır, yeni eve taşınacaktır..ve bunun gibi bir sürü derdi vardır. evet şekerim, otobüs yolculuğu boyunca bunları dinlemek zorundasın. "uyuyor numarası yaparım" falan diye hiç düşünme. yemiyolar valla.
yan koltukta oturan kadının kucağındaki bebeğin size bakıp bakıp gülümsemesi. bu sevimliliğe kayıtsız kalmak istemeyen bünyenin bebeğe göz kırpması ve bebeğin aniden ağlamaya başlaması.
Ulan hala sorarım kendime "neden" diye.
içimdeki baba olma isteğini öldürdü velet. Kısırlaştırdım kendimi istanbul'a varınca.
25 numaranın arkasında gece yolculuğu yapıosanız muhakkak bi veled ağlar.ve üstüne bide sağdan soldan yardımcı olmaya çalışan teyzeler filanda karışınca iyice ortalıın mına konur.
ayrıca bide ikramlarda,sıcaklarda az koyması normal olur muavinin anlarımda,kardeşim kolayı niye viski kadar koyar onu hiç anlamam.
son olarakta ön taraftaki zatın koltuğu 60 derece yatırması karşılığında seninde koltuğu yatırma isteğinin arkadan:''özür dilerim;koltuğu kaldırabilir misiniz?''şeklinde son derece sinir bozucu bir istekle bölünmesi.
+muavinin dağıttığı nesface paketinin bir türlü açılmaması ve yandaki kişiye rezil olma ihtimali.
+sürekli değişen tv kanalları. bir dizide beş dakika durup sonra diğer kanalları dolaşmaları.
üç çocuklu bir ailenin ki toplamda beş kişi oluyorlar, üç koltuk bileti almak suretiyle iki afacanı yanınıza oturtması. kızamıyorsunda çocuklara, ama içimden "senin o babanı var ya..." demişimdir kaç kere. bu olayı yaşatan otobüs firması için;
(bkz: kontur)
bir anımı nakledeyim;
inci turizmin muhteşem bir muavini vardı. kendisi bayandı.biraz hırçın biraz hoyrat, hayatın kendisine verdiği rolü beğenmezdi. nitekim birgun benimle aynı otobüsü paylaştı. arka koltuğumda oturan motorcu kişiye bana ve diğer herkese içecek dağıttı. bir süre sonra, -bu bir süre yaklaşık 5 dakikaydı- boşları topladı. arka koltuğumdaki motorcu kişi kulağına kafası kadar kulaklık takıp gözler kapalı müzik dinliyordu. biz de dinliyorduk onun efkarını. sonra önündeki bardağı muavinimiz ani bir hareketle kaptı ve çöpe attı. bizim motorcu kızmış olacak ki; "ben onu hala içiyordum.yavaş içerim ben hep!" diye haykırdı. muavinimiz otobüs boyunca hiç bozmadığı soğuk kanlılığına devam etti ve dedi ki; " ben onu yavaş yavaş içtiğini bilebilseydim buraya muavin olmazdım." hepimiz önümüze döndük ve inene kadar muavini yanımıza çağırmadık hiç. inci turizme saygılar.bu arada önümde sürekli ağlayan çocuğa ve onu susturmayı reddeden annesine sevgilerimi yolluyorum.
geçtiğiniz her ilin yöresel türkülerini şoför ya da host beğenileri doğrultusunda bilmem ne fm katkılarıyla sindire sindire dinlersin. o da olmadı öyle bir film koyarlar ki erotizmin doruklarına ulaşan, otobüs mola verdiğinde kimse kimsenin yüzüne bakamaz hale gelir.
bütün otobüslerin rakıyla karışık sidik kokması. bu kokunun üstüne muavinin limon kolonyası dökmesi havayı solumak sarhoş olmak için yeterli. ayrıca orta yaş amele kılıklı heriflerin sizinle konuşmak için yanaşmaya çalışması tek yolculuk yapan kızları kötü yola düşmüş sanmaları BU YÜZDEN TEYZELER DAHiL BÜTÜN OTOBÜS HALKININ SANA KÖTÜ GÖZLE BAKMASI.
ekspress diye binilen otobüsün şoförün iftar için mola vermesi, yola çıkılmasının hemen akabinde öndeki kamyona doğru son sürat giden otobüs şoförünün uyuduğunu farketmek, seslenip duyuramamak, son duanızı okuyup uygun pozisyon almak ve sonrasında ki can pazarını görüp şok olmak.
gece seyahatlerinde camla başın arasına yastık,mont vs... koyulsa bile rahat edilemeyip koltuğu hafifçe, çaktırmadan arkaya doğru yatırıp arkadaki kişinin küfürlerine sesli yada sessiz tahamül etme hali.