ömrümün 4 yılında çoğu gece yatağım olan..bana kalsa,beni götürdüğü yerden ötürü bir 4 yılımın çoğu gecesini daha teslim edeceğim koltuk..kimi gece beni sevdiğimden ayırırken kimi gece beni yarime götüren koltuk.yan koltuk da boşsa daha bir keyifli olandır.pencere kenarı da genel tercihtir.
Otobüs Temsa Diamond ise hem kendisi hem diz mesafesi hem de iki koltuk arası dar,travego ise rahatsız ve diz mesafesi orta halli,setra ise her bir yeri geniş ve oldukça rahat olur bu zımbırtının.
sadece 2 saat rahat olan sonrasında dikenli koltuk gibi kıçımızı ağrıtır,kaşındırır ve terletir. temasın olmadığı bizi havada tutan birşey yapsalar o zaman bütün sorunlarımız biter kıçlarımız rahat eder.
dizaynı tam anlamıyla mezar gibidir. hiç bir sandalye ve koltukta olmayan bu dizayn oturan kişinin koltugun içine gömülmesine sebebiyet verir. aramızda yıllardır husumet vardır.
lakin bu koltukların sizi uyutmamasının aslında esaslı bir sebebi vardır: düşünmek.. evet yapılan hataları, kırılan kalpleri, kaybedilen dostlukları veya biraz daha melankolik bir hal almış hayat görüşünü kendi kendine sohbet havasında tartışmak için eşsiz bir fırsat verir. çoğu zaman günlük hayat izin vermez buna. sürekli bir hareket ve yapılacak bir sürü şey vardır. biraz boş vakit bulduğunuz zaman ise izlenecek bir film, takılacak bir internet sitesi veya sarılacak bir oyun her zaman hazırda bekler. sanki tüm evren düşünmeyesin diye işbirliği yapmış. bu kadar aleni bir şeyi bile kimseye hissetirmeden insanın içine işliyor ya pes doğrusu. ondan dolayıdır ki, çarçur edilen zaman kavramı düşünüldüğünde belki otobüslerin bu koltukları olayları ve kişileri değerlendirme açısından tek fırsatı bize sunar.
her şey karamsar olmak zorunda değil tabi ki. geçen periyotta elbette ki gurur duyulacak şeyler, yapılan karşılıksız iyilikler olmuştur. fakat böyle anlar günlük hayatta zaten boş geçilmez. mutlaka övülmüş, ya da üzerinde yeteri kadar düşünülmüştür bunların. işte bu sebepledir ki orası sadece yüzleşmekten ve düşünmekten çekindiğimiz düşüncelerin merkezidir.
7 saatlik* yolculuk boyunca detaycı bir kadını rahat ettirmek için fazlasıyla küçük olan koltuktur. lakin kadın bünyesi oraya bile sığdırır kendine has özelliklerini.
öncelikle ıslak mendil aracılığıyla servis sehpası gibi silinebilecek yerlerin tozu alınır. nerdeyse kendimiz kadar olan çantamız itinayla yanımıza yerleştirilir (telefon ve makyaj çantası gibi acil ihtiyaç duyulabilecek eşyalar çantada hemen alınabilecek bir yere yerleştirilir) ve şaşılacak şeydir ki o koltuğa o kocaman çantayla ne yapılır edilir ama sığılır. su şişesi, kitap, kitap ayracı, vivident sakız ve kağıt mendil öndeki file kısma düzenli bir şeklide istiflenir. yolculuk yastığı koltukla cam arasındaki boşluğa sıkıştırılır. mp3 player çantadan çıkarılır, kulaklıklar takılır. kafayı rahat yerleştirebilmek için toka ve küpeler bir sonraki mola süresinde geri takılmak üzere çıkarılır.
her daim pencere yanı olanlarının tercih edilmesinin altında yatan nedeni, evet gerçek anlamda altında yatan nedeni, bir okul gezisi sırasında koridor tarafında oturan arkadaşımın koltuğunun alttan alev almasıyla anladığım koltuktur.
(bkz: based on true a story)
gidilen yer uzaksa; bi akrabaniz gibi oluyor o koltuk. muhtemel yerleriniz, butunlesiyor koltukla, seklini aliyor. dumduz oldugunuzu hissediyorsunuz. ayaklarinizi uzatamamanin verdigi yorgunlugun, tum gun ayakta durmakla esdeger oldugunu dusunuyorsunuz.
yeniden basliyor yolculuklar hayatin farkli zaman araliklarinda. koltuklar hic degismiyor.
hep sevdi beni otobus koltuklari. geceleri olur otobusler afyondan kapadokyaya. ve genelde sikko sirketlerin otobuslerinde yer bulunur bana hep. bu da benim kaderimdir, gece yarilarina kadar otogarlarda beklerim ben hep, hemsehrilerim benden sonra gidip benden once bilet bulurlar hep ve nedense son bilet odur. ben kalirim ortada, gece yarilarina kadar o hic vaktinde gelmeyen sirketlerin otobuslerini beklerim, sonra gelir onlar... ya erkek yani ayirdiklari icin bi karisiklik cikar, ya da yasli teyzelerin yayildigi icin toplanmalari da uzun surer...
tek koltuk yeter bana, kivrilip uyuyabilirim, oyle bi yetenegim de vardir hor gorulmesin.
muavinlerin de bi cogunun asilmisligi vardir, bi muavin tarafindan begenilmenin iyi yonleri de vardir elbet... bolca servis yapilir size ozel... hamburger bile alinir gece acikmissinizdir diye,uykunuzdan uyandirilip burnunuza hamburger de dayayabilir bi muavin. ama muavinler iyidir.
son kezdi bu gidis, muavinle muhabbet yine saglamdi. bisey icmek istemedim, heyecan vardi, merak vardi. gece inilecek, yine ayni yerde birbiri beklenecekti... o kosarak gelecek, simsiki sarilacakti yine boynuma... sabaha kadar uyunmayacak, biriken hersey anlatilacakti. nitekim oyle de oldu, sabah o kadar isimiz olmasina ragmen ve tum gunumun yolda gecmesine ragmen sabah 5'te ancak susturabildim kendimi ve uyuduk...
gidislerin en cok koyan yaniydi son kez sarilmalar. gozyaslarina sahit olurdu otobus koltuklari ve muavinler. bu yuzden mi sevdi ki bu cocuk beni de, uyurken usudugumu gorunce klimalari acti acaba?
yol bitiyor... yollar bitiyor. ugurlaniyor sevgililer, sevgililer gidiyor. sonra bi baskasini aliyor otobus sevdigine goturmek uzere, bi baska hayata taniklik ediyor o koltuk...
senelerden bin dokuzyüz iks iks sevgili sözlük. ben henüz ufacık tefecik içi dolu bir öküzcükken. bir halt ettim şehirlerarası otobüste bulduğum boş koltuğa oturdum. "ee ne var lan bunda" demeyim amına koyim. çünkü kalkış saatine yakın bir saatte, ben diyeyim üç yüz kilo sen de beş yüz kilo sevgili sözlük. herifin bileti benim yanımdaki koltuktaymış hacı. allah seni inandırsın sözlük herif bi oturdu koltuğa, kendiyle beraber benide koltuğa gömdü. ben bağırıyorum çağırıyom "imdat kurtarın lan" diyorum ama adam bana öyle bi gömçürmüş ki ben kendimi ta koltuğun derinliklerinde buldum. sesim duyulmuyor yani doğal olaraktan. ulan herif tek kişilik bilet almış ama adam beni içine çekti nolacak!? muavinde şerefsiz çıkmasın benim yerimi değiştirmedi. ulan konya - ankara'yı herifin altında geçirdim. gibi bi olay yaşatan koltuktur bana.
ne güzeldir seyahat.bir kaç eşya sığdırdığınız sırt çantanız,kulağınızda mp3 çalarınız.... hele birde uzun yolsa gideceğiniz yer hiç görmediğiniz bir yerse yada uzun zamandır gitmediğiniz bir yerse mükemmeldir. ama bu mükemmel yolculuk planının en önemli unsurudur koltuğunuz.yanınıza oturan yolcu çok şişmansa deli eder, ben cam kenarı istemiştim der biri, yada önünüzdeki yolcu koltuğu yatar duruma getirir dizlerinize inme iner o anda,işte o anda keşke hiç yola çıkmasaydım dersiniz.ama ulusoyun setra ları bu durumu çözer...