şehirler

entry3 galeri1
    1.
  1. gidilen şehir mi sana aittir, yoksa geride bıraktığın şehir mi senin, bilinmez... yollar uzaklıklar hep bir umudun peşisıra gitmektir sonundaki bilmediğin ışığa doğru uzanmak... şehrin ışıklarıdır gördüğün, ne kadar gidilse hep başka bir ışık çıkar karşına... yollar uzadıkça şehirler kısalır, küçülür evler.. geceler uzar, gündüzler kesilir adeta....

    şehirler çağırır insanı (kalbinin sesini dinlemek bu olsa gerek)öyle çok çağırır ki buruk ayrıldığın bir şehirden, gittiğin başka bir hüzünlü şehir kucaklar seni... sen hiç bir zaman sana ait olmayan, aitliğini hissetmediğin bir yerin içinden sıyrılıp yerini aramaya gidersin; gitsem dersin, daha çok gitsem... kendimi bulsam, ruhumu arındırsam yollarda, şehirler bir bardak su verse bana yeter... oysa yanılır insan.. şehirlerin suları kesiktir, aç bırakır bazen... ve kalabalık dersin; kalabalık ruhunu alır götürür zannedersin ama yalnızdır şehirler ve daha çok terk edilmiş hissedersin...

    zamanın olta atıp durduğu, saatlerin sıra sıra geçtiği dilimler arası yolculuklarda molaları bile çok görürsün kendine, telaşlı bir hal vardır üzerinde hep biryerlere yetişmek istersin, oysa yetişmek istediğin kendin, yakalamak istediğin kaybetmiş yıllarındır...ne kendinden kaçabilirsin, ne de kaçırdıklarını yakalayabilirsin...
    her şey bir oyalanmadır, dönüp dolaşıp karşısına çıktığın kendin...

    bir şehir kurulurken, bir şehir yıkılır... ve hep topladığın enkazdır... toz toprak gezersin... gezdiğin yerlerde, gördüğün yüzlerde hep bir sen vardır... daha çok bakmak istersin ama yüzler o yüzler değildir... yüzünü düşürür gidersin...
    yine bir şehir çıkar karşına yok bu sefer gidip döneceğim dersin, gittiğin her yerde aklın kalır, her yerde kalbin... geri dönüp bıraktığın kalbinden damlayanları toplamak yerine, damladıkları yerde kurumasını yeğlersin...gidilen şehir mi senin, yoksa ardında bıraktığın şehirde mi yaşarsın, bilemezsin... aklın sorular sorarken sana, sen planlamadığın adımlarının peşinden gölge olur yine gidersin...
    1 ...
  2. 2.
  3. şehir kelimesinin çoğuludur. tıpkı ruh halinizde olduğu gibi...

    kimi gün ruh haliniz siner şehirlere, şehir mahzun olur, şehir mahcup olur, şehir mağlup olur. iki numaralı koltuğun arkası bomboşmuş gibi, koca otobüse hüzünler doldurup götürürsünüz gittiğiniz şehirlere. yabancı bir şehrin terminalinde sabah soğuğunu içinize çektiğinizde, şehrin en masum dakikaları içinizi ısıtır. kimi gün de şehrin ruh hali siner size. yaşlı, unutulmuş, itilip kakılmış bulursunuz ruhunuzu. döndüğünüzde memleketinize, her şeyi bıraktığınız yerde ararsınız. sanki giderken akreple yelkovanı götürmüştünüz de yanınızda!

    sivas - gönül
    tokat - yeşil
    kayseri - mamur
    eskişehir - sıcakkanlı
    amasya - dağ
    yozgat - delikanlı
    istanbul - kendini her şaire satan dilber
    yalova - yosun
    izmir - denizin ana vatanı
    çimkent - durak
    almatı - cetvelle çizilmiş şehir
    türkistan - aşk
    taraz - tarih
    gümüşhane - dağ
    bartın - süpriz
    antalya - mucize
    bursa - osmanlı
    ankara - gurbet
    çorum - leblebi kokusu
    kırşehir - hacı bektaş, aşık paşa
    kırıkkale - tenha
    efes
    phaselis
    keles
    türkibas
    olympos
    çıralı
    ağva
    şile
    merzifon
    abant
    gerede
    bolu
    göreme
    çavuşin
    çorlu
    divriği
    amasya
    dörtyol
    osmaniye

    vs.

    yorgun ruhlar için bütün yabancı memleketlerin en güzel ortak tarafı, ilk akşamındaki temiz bir yatak ve güzel bir uykudur. kendi hayatınıza dışarıdan bakan bir çift göze dönüşür hatıralarınız. ikinci akşam, geç kalmışlığın verdiği hoyratlıkla yanıbaşınıza sokulur gariplik. yabancı sokaklar, bilinmeyenin verdiği tedirginlik, aidiyet duymamanın verdiği huzursuzluk... yine de her şehrin delisi ve dilencisi tanıdık gelir yabancıya, her yabancı da deliye ve dilenciye.

    siz şehirlerin içinden geçersiniz, silinir gider kiminden izleriniz. şehirler sizin hayatınızdan geçer, hepsinden bir iz kalır mutlaka. kiminden bir çift yeşil göz bakar size, kimi leylak gibi kokar. kimi hiç olmadık zamanda hatırlatır kendisini, kimi hiç çıkmaz hatırınızdan.

    bir gün dünyanın bütün şehirleri gözünüze görünmez olur. her sokağını ezbere bildiğiniz şehrin bir mahallesinde oynarken bulursunuz kendinizi. akşam... hava kararmak üzere, az sonra eve çağrılacaksınız. oysa yeni ayakkabınızla topa vurmaya doyamadınız daha. gönlünüzün burkulması bundan mı dersiniz?

    açıkça söylemek gerekirse zamanın da şehirleri vardır. hatıralarınızda sokak sokak yerlerini alırlar. kiminde ilk aşkınız oturur o sokakların, kiminde okuldan kaçtığınız ilk günün macerası. bir valizle gurbete indiğiniz ilk akşamın şaşkınlığı, babanızın size gururla baktığı bir karne günü hep birbirine komşudur. siz en çok, okula başladığınız zamanın yaşadığı şehirde yaşarsınız.

    dahası, şehirlerin de zamanı vardır. onun hikayesi gönül kanatır. bir selçuklu nakışı imdat der betonların arasından. oturup saatlerce dertleşirsiniz. keşke bir nakış olsaydım taş ustasının elinde diye düşünmek işten bile değildir. kimi şehirler vardır, tembeldir zamanı. bin yıl aynı vakitler dönüp durur. kimbilir, belki de vefalı demek lazım. kimi şehirlerde yelkovan, takvim yapraklarıyla yarışır.

    34, 06, 23, 59... hangisi sizin şehriniz? ahmet turan alkan, bir bayram sabahı uyandığında nerede olmak istiyorsa insan, oralıdır demişti.

    benim formülüm; öldüğünde nereye gömülmek istiyorsa insan oralıdır.

    ve benim şehrim; canımın canı, iki gözümün nuru, ruhumun mimarı, ömrümün mükafatı, sivas...
    2 ...
  4. 3.
  5. insanların beyni ile gönlü arasındaki o ince çizgilerin oluşturduğu yollardır şehirler.hani mantıgım bunu diyor gönlüm şunu istiyor ama ,dedirtecek şekilde sanki biçimlenmişlerdir.kimisi canlı bir hayat yaşayan kıpır kıpır arı gibi çalışan insanlarla dolu,kimisi emeklilik mekanı kendi halinde...insanların istekleri dogrultusunda el birligiyle biçimlenmiş kentler.yazlık,kışlık,sonbaharlık,ömürlük olarak sınıflarda ön sıralara oturmuş şehirlerin dışında sınıf kalabalıgından henüz kendine yer edinememiş ama sınıflara girdikleri için adı şehir olmuş şehirlerimizin.

    insanların gençlik döneminden orta yaş dönemine kadar farkına zar zor varabildikleri isteklerini karşılayacak şekilde rengarenk bir kolye olmuşlar hepimizin boyunlarında.en parlak boncuk istanbul'a düşmüş kolyenin gözdesi kimine göre en sadesi erzurum en güzeli oluvermiş ...
    nerede huzur bulduysak aslında herkesin şehri orası.ilkokulda bilemem kaç kişi okullarında müzik öğretmenin zoruyla orda bir köy var uzakta ,gitmesekte görmesekte orası bizim köyümüzdür şarkısını isteyerek söyledi.söylerken bile aslında hayat, ta o zamanlar vermiş bize tiyosunu.o köye git gör huzurunu koru.ve ömür su gibi geçiyor ....
    huzurun senin şehrindir
    kaderin otobüsün
    kararların otobüs biletin
    düşüncelerin sensindir..
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük