kendi hayatını haketmek için, bir kez daha pişmanlık duymadan kaybetmeye hazır olduğun, tüm kentlerden daha çok sevdiğin o kent, o işte.. o'na, terktmeye, kaybetmeye, aramaya, özlemeye, dönmeye şarkı işte.. pia şehri'ne şarkı..
''kendi olarak,sana gelen__
sana gereksinimi olmadan seni isteyen__
sensiz de olabilecekken,senin ile olmayı seçen__
kendi olmasını,senin ile olmaya bağlayan_ _'(a)..
o'(na),işte...''
''..dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin
geleceksin bu şehre sonunda
kent adıyla da bilinen kavafis şiiri.herşeyi bırakıp başka diyarlara gitme isteğinizi kursağınızda bırakır,"yeni ülkeler bulamayacaksın,başka denizler bulamayacaksın" dizeleri kulağınızda yankılanmaya başlar.mekan değişse de insanın kendisinden kaçışı yoktur aslında, farkına varırsınız. şehir
dedin "bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
bundan daha iyi başka br kent bulunur elbet.
yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.
nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kayıp yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım."
.
yeni ülkeler bulamayacaksin, başka denizler
bulamayacaksin.
bu kent peşini birakmayacak. ayni sokaklarda
dolaşacaksın. ayni mahallede yaşlanacaksın;
ayni evlerde kır düşecek saçlarına.
bu kenttir gidip göreceğin yer. bir başkasını umma -
bir gemi yok, bir yol yok sana.
değil mi ki, hayatına kıydın burada
bu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.
fatih akın ın crossing the bridge isimli belgeselinde müthiş boğaz mazarası eşliğinde de kullanılmış, kalite candan ercetin ceza düeti. istanbul da değilken biraz daha fazla vuruyo sanki..
can dundarin su yazisi sehiri ve onu sevmeyi en guzel anlatan yazilardan biridir.
DELHi -KALKÜTA- Kahrolası bir telaşla, tanımadığım uzak şehirler gezdim hafta sonunda...
Caddelerini koşar adım arşınladım; merakla daldım izbelerine; ansızın, umulmadık ama hep bekleyegeldiğim bir şey bulacakmışçasına yürüdüm kaldırımlarında, tarifsiz, arsız, mütemadi bir iştahla...
Yolları sordum, yollarda kayboldum.
Bir kadını yeni tanırmış gibi, vuslat saatlere sıkışmış gibi, bir başka sefer olmazmış gibi aceleye bulanmış rengarenk bir coşkuyla yükselip kondum sokaklarına...
Sonra yoruldum ve durdum.
Uzak bir şehre vuruldum.
* * *
Haraptı şehirlerim; yoksul ve mutsuz; yarınından umutsuz.
Tanımak zordu ya acul gezmelerde; ben sevdim onları yine de...
Zaten bir şehir hemen açmaz kendini size; keşfedilmeyi bekler, dirhemle sunar maharetini; kusurunu gizler.
O yüzden aceleye gelmez bir şehri gezmek; bir kadını sevmeye benzer.
Telaşsız sohbetler ister, günü birlikte karşılayıp, birlikte uğurlamalar... Uzun yürüyüşler, keyifli molalar...
Çünkü tıpkı bir kadın gibi, bir şehrin de sırrı, kuytularında gizlidir; çözmek, emek ister.
* * *
Lakin bir kez bağlandınız mı kokusuna, havasına, tadına, o, sevdanızın başkentidir artık...
Gecenin kollarına birlikte dalar, sabahı beraber karşılarsınız; Pazarları mahmur ve gergin Pazartesileri...
Bir kadınla birlikte uyanmaya benzer, bir şehri günün ilk ışığında görmek...
Sade, süssüz, tabiidir...
Ve hakikidir, yine de güzelse...
Bir şehre tutulmak, bir kadına bağlanmak gibidir; bir gün kopsanız da sızısı her daim asılı kalır yüreğinizde...
Nereye gitseniz, bağlandığınız şehri de götürürsünüz yanınızda; tıpkı sevdiğiniz kadını kalbinizde taşıyacağınız gibi... ölene kadar...
Bir kadını olduğu gibi, bir şehri de tanımak bir ömre sığmayabilir bazen... unutmak da...
Ve unutamadığınız şehirler, geri çağırır sizi bir gün... vazgeçemediğiniz kadınlar gibi...
* * *
Kahrolası bir telaşla, tanımadığım kadınlar sevdim ömrüm boyunca...
Ansızın, umulmadık ama hep bekleyegeldiğim bir şey bulacakmışçasına yürüdüm onlarla, tarifsiz, arsız, mütemadi bir iştahla...
candan erçetinin şarkısı bu şehirden kaçmak isteyen insanın döndüre döndüre dinleyebileceği nadide şarkılardandır. Yorgun, gitmek isteyen ama gidemeyen insanları anlatır ne de güzel anlatır.*
ezginin günlüğü'ün oyun albümünde, konstantin kavafis'in şiirinden bestelediği olağanüstü güzellikteki şarkısı. sözleri de söyledir:
yeni bir ülke bulamazsın
başka bir deniz bulamazsın
bu şehir ardından gelecektir
sen yine aynı sokakta dolaşacaksın
aynı mahallede kocayacaksın
yeni bir ülke bulamazsın
başka bir deniz bulamazsın
bu şehir arkandan gelecektir
aynı evde kır düşecek saçlarına
dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin
geleceksin bu şehre sonunda
medeniyetin oluşum mekanıdır, medeniyet şehirliliktir hem etimolojik, hem sosyolojik olarak... şehirler kendilerine özgülüklerini yitirdiklerinde devasa köylere, çoklu gettolara, mega köylere dönüşürler; istanbul gibi...
şehir deyince, mehmet ali kılıçbay'ın şehirler ve kentler isimli kitabı es geçilmemelidir...
aşklarımız da oldu
aptal yalanlarla son buldu
anladık ki aşk yoktu
zaten hiç olmamıştı
şehrin stresine dön
sakinleş git birkaç hap al
gözlerinin altı mosmor
uykusuzluk adama kor
sıkıntıdan öldüm ben
mutluluğu gömdüm ben
karakolda dayak yedik
biz bu şehre yenildik
işkencelere direndik
biz bu şehre kinlendik
bu şehirdee
yoktur hiç bir mucize
bu şehirdee
yoktur tek bir mucize
sıkıntıdan öldüm ben
mutluluğu gömdüm ben
böyle olamam,böyle yapamam
bu koşullar altında,senle olamam
candan erçetin'in söylediği, aralarda ceza'nın da eşlik ettiği bir parçadır.
büyük ihtimalle istanbul düşünülerek söylenmiştir.
gerçekten de öyle yaşanmış hikayeler vardır..
bu şehir insanı uzak kılmıştır. *
sözleri..
Bu şehir insana tuzak kuruyor
Bu şehir insanı uzak kılıyor
Bu şehir insanı hayli yoruyor
Bu şehir insanı hep kandırıyor
Senin için yazılmış her şiir bu bedenin olsa keşke
Bak bir ömrü verecem işte
Bu şehir benim bir demir atmış ki gönlüm yosun tutmuş
Limanda kalmış toprağında servetim var
Anılarım çocukluğum ve geleceğim
Bağlamış elimi kolumu
Ne kadar uzağa gitsem de kopamadım
Ne kadar yakınsam ona
Ben o kadar uzağım ondan
Her taraf tuzak her bir yer yalan
Tutulmamış ki hiçbir söz
Hep yalan dolan var
Bu şehir insana tuzak kuruyor
Bu şehir insanı uzak kılıyor
Bu şehir insanı hayli yoruyor
Bu şehir insanı hep kandırıyor
Gel bu şehrin havası böyle kalsın
Aynalar yalancıdır
Bu şehrin dört bir yanında ayna var alımlıdır
Bir kandırır ki anlamazsın
Verilen sözler unutulur
Belki yarına umut olur
Fakat bu şehir unutturur
Bazen hatırlatır ve ağlatır güldürür
Bir gün yaşarken bir gün öldürür
Bir türküdür bu duyduğun senin için
Dikenli gül ve yaşanacak bir gündür
Bu şehirde doğdum bu şehirde söndüm
Gel biz şehrin havasına hiç uymayalım
Birbirimize verdiğimiz sözlerin hepsini tutalım
Bir de şehirli türkü tutturup karşılıklı seninle
Şehre inat dert üstüne dert koymayalım ayrılmayalım
Gönül bir bağlanmış ki sorma
Her güneşli gün ve her yıldızlı geceyi özler o da bizim gibi
Kardeşiz biz sanki, yağmuruyla ıslanan ağaç gibi
Kökünden bağlı kopmaz, özümdür o bilinmez
Sözüm var and içilmiş bir günde dört mevsimmiş
Bu şehir benim ve bu şehir bizimmiş anla
Pes etmedik umutla yürüdük işte her gün aynı yolda
Bırakmam, terk etmem ben gitmem bu şehirden
Gel bu şehrin havası böyle kalsın, tuzakla dolmuş her yer
Yorulmuş tüm bedenler acep neden?
Bırakmam, terk etmem ben gitmem bu şehirden