1 dilim ekmek için her gün saatlerce çalışmaktan,yapmacık insanlardan, Ses kirliliğinden, psikolojisi bozuk insanlardan, Kavgadan,dövüşten, tecavüzden,hırsızlıktan,terörden bıkmış bir adam olarak hayal kuruyorum. Dağlarda tavşan orkestrası eşliğinde vokalist kuşlarla birlikte konser vermek, kendi yaptığın barakada kendin ekip kendin biçmek, Yağmur yağarken; o toprak kokusunu cigerlerine çekip gerçek dostlarınla bu güzelliğin altında şiirler okumak, bir meyvenin çekirdeğini doğaya tekrar teslim edip, Doğanın bu çekirdeğe can verişini izlemek, yeni doğan meyve fidanlarıyla arkadaş olmak, yaşlı ağaçlardan güzel öğütler almak.
Ağaç maziyi istikbale bağlar, size sabrı öğretir, beraber yaşamanın, birbirine faydalı olmanın zevkini verir.
Amk bu şehir hayatının.Hep kendini düşünen menfaatçi insanlarla dolu.Bu şehir hayatının bi demo sürümü olması lazım.Demo sürümde başarılı olamayana tam sürüm izni verilmemesi gerekir.Amk aynı şehirde birbirinden farklı insan manzaraları seyretmek mümkün. Nişantaşı'nda sanki Paris'te iken Güngören'de sanki Suriye'de imiş gibi bi hissiyat var. Aynı gün içinde gidin ve görün farkı anlarsınız. istanbul'un bazı kesimleri çoktan Suriye'ye döndü. Gitmek lazım buralardan daha da geç olmadan.
genelde evde oturan tiplerin şikayet etmeyeceği durumdur. ben baya baya cangılda yaşıyormuş gibi hissediyorm evden çıkmadığım için. lakin kaz dağının eteklerinde bir evde oturmak istemez miydim tabi ki de isterdim.