çin de zenginlere yönelik bir hayvanat bahçesi.derler ki bu bahçede , isteyen istediği şeyi yapabilir .atıyorum siz bir ineği 3 tane aç aslanın ortasına bırakabilirsiniz veya bir farenin yılana av oluşunu izleyebilirsiniz , tabi parasını ödemek şartıyla.
anlatmak istediği ile kelimelerin anlamları uymayan kelime grubu.
efsane kelimesi, içinde bir saygı duymayı da barındırır fakat bu kelime grubunun kullanıldığı olaylar genellikle söylenti anlatır.
o zaman ne diyoruz, şehir söylentileri. ha bu arada bu kelimenin tanımladığı olayların çoğu da şehirde geçenlerle sınırlı değildir.
kaynağı belli olmayan tam da efsane olmayan yalan dolanlardır. tamamen yalan da denemez ama büyük oranda çarpıtılmıştır. illa şehir ile ilgili olması gerekmez. haliç in altındaki altınlar bunlardan biridir.
kör kütük sarhoş bir adam gecenin bir yarısı yolda eşşeğiyle gitmektedir. canı sıkılan yurdum polisi de biraz eğlenmek için adamı çevirmeye karar verir. adamı eşşeğinden indirip alkolmetreye üflemesini söylerler. adam üfler ve hayli alkollü çıkar. bunun üzerine polisler adama;
-amca olmadı bak böyle bu! alkollü araç kullanıyorsun, ne kadar cezası haberin var mı? *
+yok be yiğenim nerden haberim olsun bea!
-yanlız amca biz sana ceza kesmek zorundayız ama sana bi güzellik yaparız.
+nası güzellik?
-sana ceza kesersek 15 lira eşşeğe ceza kesersek 5 lira!
adam şöyle bi durur düşünür.
+bana kes cezayı bana!
-e amca eşşeğe kessek daha az para vericen neden kendine kestiriyorsun?
+sicili kötü olmasın onun. polis yapcam onu ben!
dilden dile dolaşarak günümüze gelmiş doğrulu kesin olmayan bilgilere verilen ad.
nedendir bilmem şehir efsanesi deyince aklıma hep londra gelmektedir.
genelde 'şehir efsanesi' olarak bilinen, halk arasında sürekli olarak anlatılan, gerçekliği hakkında kimsenin somut deliller sunamadığı fakat yaşamışcasına anlattığı olayların genel adı.
birisinin zamanında götünden uydurduğu ama zamanla bu uydurulan şeyin kulaktan kulağa yayılarak gerçekmiş gibi algılanması durumu.
(bkz: ilk uyduranı bi bulsam var ya)
sultan mehmet bizansı kuşattığı gün bir papaz göl kıyısında kıyında balık kızartıyormuş. o sırada yanına gelen biri, osmanlıların şehre girmek üzere olduklarını söylemiş. papaz böyle bir şeye hiç ihtimal vermediği için demiş ki: "türkler hiç bir zaman kutsal şehre ayak basamazlar. buna inanmam için bir tarafı kızarmış balıkların canlanarak suya atlaması lazım. türklerin bu şehre girmesi imkansızdır."; demesiyle birlikte tavada bulunan bir tarafı kızarmış yedi tane balık birbir canlanıp patır patır göle atlamışlar. güya o yarı kızarmış balıklar hala gölün içinde imiş. rumlar istanbul’u geri alıncaya kadar gölde yaşayacaklarmış. rumlar istanbul u yeniden alınırsa bir papaz tarafından çıkartılıp öbür taraflarıda kızartacakmış.