aslının olup olmadığı muamma olan,kulaktan kulağa yayılırken değişime uğradığı için çok daha enteresan hallere bürünen sisli hikayeler bütünü.dinlemesi,anlatması,inanması eğlencelidir,farklı bir bakış açısı sunar kişiye ama gerçek ama değil,farklı işte. http://www.efsaneler.com da ayrıntılı bulabilirsiniz ki zaten her gün en az bir-iki tane çevrenizden de işitebileceğiniz hikayelerdir bunlar.
Amerika'da katolik kilisesinin yöneticileri, "Madem ki devir bilgisayar devri, o zaman çoook güçlü bi bilgisayar yaptırıp elimizde dinlerle ilgili ne kadar bilgi varsa yükleyelim, sonra da soralım bakalım, 'En iyi din hangisi?" Amerikalılar bu deney sonunda bilgisayarın kesinlikle hıristiyanlığı seçeceğinden eminmişler. Dertleri de, sonucu Dünya'ya açıklayıp hava atmakmış.
IBM firmasına accayip güçlü bi bilgisayar ısmarlanmış ve bütün kutsal kitaplar, peygamberlerin hayatı, işte ne bileyim, dine dair ellerinde ne varsa yüklemişler hard diske. Sonra da "En iyi din hangisi?" diye yazıp "start" düğmesine basmışlar.
O dev bilgisayar tuhaf sesler çıkarıp haldır huldur günlerce çalışmış. Çalışmış, çalışmış, çalışmış... Sonunda da hoparlöründen tok bi ses gelmiş: "Laaaaa ilahe illallahhh..." :))
kaynak:http://www.efsaneler.com
sultan mehmet bizansı kuşattığı gün bir papaz göl kıyısında kıyında balık kızartıyormuş. o sırada yanına gelen biri, osmanlıların şehre girmek üzere olduklarını söylemiş. papaz böyle bir şeye hiç ihtimal vermediği için demiş ki: "türkler hiç bir zaman kutsal şehre ayak basamazlar. buna inanmam için bir tarafı kızarmış balıkların canlanarak suya atlaması lazım. türklerin bu şehre girmesi imkansızdır."; demesiyle birlikte tavada bulunan bir tarafı kızarmış yedi tane balık birbir canlanıp patır patır göle atlamışlar. güya o yarı kızarmış balıklar hala gölün içinde imiş. rumlar istanbul’u geri alıncaya kadar gölde yaşayacaklarmış. rumlar istanbul u yeniden alınırsa bir papaz tarafından çıkartılıp öbür taraflarıda kızartacakmış.
birisinin zamanında götünden uydurduğu ama zamanla bu uydurulan şeyin kulaktan kulağa yayılarak gerçekmiş gibi algılanması durumu.
(bkz: ilk uyduranı bi bulsam var ya)
genelde 'şehir efsanesi' olarak bilinen, halk arasında sürekli olarak anlatılan, gerçekliği hakkında kimsenin somut deliller sunamadığı fakat yaşamışcasına anlattığı olayların genel adı.
dilden dile dolaşarak günümüze gelmiş doğrulu kesin olmayan bilgilere verilen ad.
nedendir bilmem şehir efsanesi deyince aklıma hep londra gelmektedir.
kör kütük sarhoş bir adam gecenin bir yarısı yolda eşşeğiyle gitmektedir. canı sıkılan yurdum polisi de biraz eğlenmek için adamı çevirmeye karar verir. adamı eşşeğinden indirip alkolmetreye üflemesini söylerler. adam üfler ve hayli alkollü çıkar. bunun üzerine polisler adama;
-amca olmadı bak böyle bu! alkollü araç kullanıyorsun, ne kadar cezası haberin var mı? *
+yok be yiğenim nerden haberim olsun bea!
-yanlız amca biz sana ceza kesmek zorundayız ama sana bi güzellik yaparız.
+nası güzellik?
-sana ceza kesersek 15 lira eşşeğe ceza kesersek 5 lira!
adam şöyle bi durur düşünür.
+bana kes cezayı bana!
-e amca eşşeğe kessek daha az para vericen neden kendine kestiriyorsun?
+sicili kötü olmasın onun. polis yapcam onu ben!
kaynağı belli olmayan tam da efsane olmayan yalan dolanlardır. tamamen yalan da denemez ama büyük oranda çarpıtılmıştır. illa şehir ile ilgili olması gerekmez. haliç in altındaki altınlar bunlardan biridir.