ilk sene ev özlemi ağır basar. yaklaşık 1 ay her gece ailenizi ve evinizin sıcaklığını düşünerek uyursunuz. daha sonraki dönemlerde "ah ulan, annem olsaydı! " şeklinde cümleler dile getirirsiniz. böylelikle 1 sene dolar. 2. seneye geldiğinizde ise tatilden dönüşte ev özlemini yine çekersiniz ama evde işler kötüyse de " oh gidiyorum, kurtuluyorum." dersiniz. yine de aklınızda yatay geçiş planları vardır. 3., 4., 5. senelere geldiğinizde ise artık tamamen şehir dışına adapte olursunuz ve ikiye bölünmüş hayatınızı devam ettirirsiniz.
ne dram ya. bildiğin eğlence. şehir dışında yanı ailesinden uzak okuyan genç rahat olur. para gibi bir sorunuda yoksa istediğini yapar. gençliğini yaşar ailesinden uzak takılır kafasına göre karışanı olmaz hayat budur.
bazen hiçbir şey istediği gibi gitmeyen, hayatında hep bir eksikliğin var olduğu, hep bir yerlere yetişmek zorunda ve daima aç olan öğrencinin dramıdır.
(bkz: gece yarısı çubuk kraker yemek)
ailesini özler, sevgilisi var ise onu özler.
özlem gelir geçer ama sulu yemek yiyemediği için sıçamaz arkadaş. ıkınmakla zamanını geçirir ter içinde kalır ama olmaz.*
Erkek için son derece güzel ve hoş olabilecek durumdur. Şahsen bu sene 9. senem oluyor evden gideli. Özlüyoruz tabi evi barkı. Ancak bir yerden başlamak gerek. O yılların tadını çıkarmak gerek.
tatil dönüşlerinde taşıdığı bavul yetmezmiş gibi bir de bindiği otobüstekilerin bir bavula bir de kendisine ne işi var bu koca bavulla otobüste der gibi bakmasıyla çektiği çileler ikiye katlanan insan evladıdır.