şarlatan bir hareket olarak nurculuk

entry8 galeri0
    1.
  1. bu kadar ağdalı, müsbet ilmin zıddı, dil bilgisi hatalarıyla dolu, aklı selime zıt düşen fikirleri benimseyenler, ya körü körüne bir inanç içerisine girmişler veya kuran'ı kerim ve hadis-i şerifleri hiç karıştırma lüzumu duymadan okudukları bu saçmalıkları hak olarak kabul etmişler, onun esiri durumuna düşmüşlerdir.

    said-i nursi'nin kitaplarında yer alan düşünceleri, islam dininin en başta yer verdiği akıl temelinden tamamıyla uzaktır. risale-i nur ve nurculuk hiçbir zaman gerçek din anlayışı ile bağdaşmamıştır, bağdaşamaz da.
    2 ...
  2. 2.
  3. madem öyle, kuran'la neden bağdaşmadığını, said-i nursi'nin risalelerinde nasıl şarlatanlıklar yaptığını tek tek ispatlayacağım. alın elinize risalelerinizi.

    1

    Nûr Suresi'nin 35. ayeti şöyle demektedir:

    "Onun nuru içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir, cam ise, sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır, bu, ne yalnız Doğu'da ve ne de Batı'da bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır. Ateş değmese bile neredeyse yağın kendisi aydınlatacak! Nûr üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. Allah insanlara örnekler verir, o her şeyi bilir."

    Said-i Nursi, anlamı yukarıda yazılı ayeti bakın nasıl yorumluyor:

    "Hem işaret eder ki: Risale-i Nurları müellifi (Said-i Nursi) de Ateşsiz yanar, Tahsil için külfet ve ders alma zorluğuna katlanmadan nûrlanır âlim olur."* "Evet âyetteki bu cümlenin bu mucizeli 3 işareti elektrik Risale-i Nurlar hakkında doğru olduğu gibi müellifi (Said-i Nursi) hakkında da tamamiyle doğrudur... Said-i Nursi) medrese usulünce 15 yıl ders alınarak ancak okunabilen kitapları, yalnızca 3 ayda okuyup öğrenmiştir."**

    * Said-i Nursi'nin kendi ifadeleri çok dolaşık ve ağdalı olduğundan ifadeler genellikle anlaşılır biçime sokularak yazılmıştır.

    ** Said-i Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybî (Arap harfleriyle
    teksir), s.60, sat. 14-17. (Ek: 1)

    gördüğünüz gibi bu ifadelerle Said-i Nursi demek ister ki: "Allah Nur'undan söz ederken elektriği
    Risale-i Nur'u ve beni anlatmak istemiştir. Bu âyette benden ve eserimden özellikle söz edilmek istenmiştir. Benim özelliğimde bir başka kimse, kitabımın özelliğinde de bir başka kitap bulunmadığı için Allah'ın Nuruyla ancak ben ve kitabım anlatılmış olabilir. Kitabım da bir nurdur ben de bir nurum. Çünkü ben herkesin ancak 15 yılda okuyabildiği kitapları, sadece 3 ayda okuyup öğrendim..."

    Bir insan nasıl kendinden böyle söz edebilir, kendisini nasıl elektriğe benzetebilir ve nasıl Allah'ın Nuru diye tanıtabilir? Sonra; "herkesin ancak 15 yılda okuyabildiği kitapları, ben sadece 3 ayda okuyup öğrendim", anlamındaki sözler hangi tevazu anlayışına sığabilir?
    0 ...
  4. 3.
  5. 2

    Hûd Suresi'nin 112. ayetine,

    "Ey Muhammed emrolunduğun gibi doğru hareket et", anlamındaki bir cümleyle başlanır. Said-i Nursi Tann'dan doğrudan doğruya emir aldığını anlatmak ve kendisine bir peygamber süsü vermek için, bu ayetle kendisine hitap edildiğini ileri sürüyor.

    Aynı surenin 105. ayetinde, "...içlerinde bedbaht olanlar da, Said olanlar da vardır", anlamında bir cümle bulunmaktadır. Said-i Nursi bu cümlede mutlu anlamına gelen Said sözüyle de kendisinin kastedildiğini iddia ediyor. Ve amacına ulaşmak için cifir oyunlarına baş-vurarak iddiasını şöyle ispatlamaya çalışıyor:

    ".. 'içlerinde bedbaht olanlar da, Said olanlar da vardır', anlamındaki âyetin cifır yönünden sayı değeri 1303 eder. Hûd sûresinde 'Emrolunduğun gibi hareket et', anlamında bir âyet olduğu gibi şûra sûresinin 2. âyetinde de aynı anlamda bir âyet vardır. 'Vav'la başlayan Şûra süresindeki âyetin cifır yönünden sayı değeri de 1309 eder. Bu tarihte bütün muhataplar içinde özellikle birine Kur'an adına iltifat ediliyor, doğru olmak yolunda buyruk veriliyor. Birinci tarih (1303) de ise, Risale-i Nurlar müellifi (Said-i Nursi) nin ilim tahsiline başladığı tarihtir. ikinci âyetin tarihi ise O müellif (Said-i Nursi) nin Hârika bir şekilde pek az bir zamanda ilimce en son noktaya ulaştığı, tahsili bitirdikten sonra ders vermeye başladığı ve 3 ayda, bir kış içinde, 15 senede ancak okunabilen 100'den çok kitap okuduğu ve o zamanın o muhitte en ünlü âlimlerinin yanında o 3 ayın mahsulü fakat 15 yılın mahsulü kadar olan ilimleri kazandığı, ne kadar büyük bir âlim olduğunu; hangi ilimden olursa olsun sorulan her soruya en doğru cevap vermekle ispat ettiği tarihe rastlar."3

    Bunları iddia eden, Said-i Nursi'nin kendisidir.

    Said-i Nursi'ye göre Said-i Nursi, ne büyük bir âlimmiş...
    1 ...
  6. 4.
  7. 3

    En'âm Suresi'nin 161. ayetinde Peygamberimize şöyle hitap edilir:

    "De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola iletmiştir."

    Said-i Nursi bu ayetle de kendisine hitap edildiğini iddia ediyor. Ve şöyle ispatlamaya çalışıyor: "Bu âyetin sayı değeri 1316 eder ki; Risale-i Nur yazarı (Said-i Nursi)nin Nurları hazırladığı tarihi gösterir."*

    Demek ki, Said-i Nursi'ye göre Tanrı bu ayetle Said-i Nursi'ye sesleniyor. Çünkü Said-i Nursi'nin nurları hazırladığı tarihle bu ayetin cifir yönünden sayı değeri aynı rakamları ifade ediyor; aynı tarihe denk geliyormuş!..

    O zaman Said-i Nursi'ye göre ayetin anlamı şu demek oluyor: "Ey Said-i Nursi de ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola iletmiştir." Said-i Nürsi, bu ayet hakkında yaptığı yorumla; bir yandan kendisine Peygamber süsü vererek Hz. Muhammed'in yerine koyuyor ve bir yandan da doğru yolda olduğuna Allah'ın ayetini şahit gösteriyor, daha doğrusu alet ediyor.

    Bakara Suresi'nin 269. ayetinin anlamı şöyledir: "Hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse şüphesiz ona büyük iyilik edilmiştir. Bundan ancak akıl sahipleri ibret alır."

    Aynı surenin 151. ayetinin anlamı da şöyledir:

    "Nitekim biz size aranızdan, âyetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmekte olduklarınızı bildirecek bir peygamber gönderdik."

    Said-i Nursi bu ayetleri de kendi hakkında yorumluyor ve bu ayetlerde; "Kendisine anlatılan, hikmet verilen, kitabı hikmeti öğreten ve herkese bilmediği şeyleri bildiren" kişinin kendisi olduğunu iddia ediyor. Bu iddialarını da cifır hesaplarıyla ispatlamaya çalışıyor.** O zaman

    Said-i Nursi'ye göre ayetlerin anlamı şu demek oluyor:
    "Allah hikmeti Said-i Nursi'ye vermiştir. Kime hikmet verilmişse şüphesiz ona büyük iyilik edilmiştir. Nitekim biz size aranızdan, âyetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmemekte olduklarınızı bildirecek bir Peygamber, Said-i Nursi adlı bir zat gönderdik "

    Daha inanmayan varsa, bunlar gibi kuran'la bağdaşmayan örnekler çok. Yine devam edeceğim ve nurculuğun nasıl bir şarlatanlık olduğunu herkese göstereceğim.

    * Said-i Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybî (Arap harfleriyle teksir), s.67.
    ** Aynı kitap, s.67-68.
    1 ...
  8. 5.
  9. nurculuk akımının ve said-i nursi'nin, müslümanların saf duygularını kullanarak nasıl şarlatanlık yaptığını açıklamaya devam ediyorum.

    4

    Tevbe Suresi'nin 33. ve Saff Suresi'nin 8. ayetinde şöyle buyrulur:
    "Onlar istiyorlar ki, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürsünler. Oysa Allah kâfirler hoşlanmasalar bile, nurunun tamamlayıcısıdır."

    Said-i Nursi'ye göre: "Bu Nur, Risale-i Nur'un nurudur. Daha doğrusu Risale-i Nur'un kendisidir. Bu nuru ağızlarıyla söndürmek isteyenler de Said-i Nursi'ye ve kitabına karşı olanlardır."*

    Said-i Nursi bunu ispatlamak için de şöyle diyor: "'Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah nurunun tamamlayışıdır.' anlamındaki cümlenin sayı değeri 1316 ya da 1317'dir. Bu sayıda Avrupa Müstemlekeler Bakanının, Kur-an'ın ışığını söndürmeye çalışmasına karşılık Risale-i Nur yazarının O nuru parlatmaya çalıştığı tarihe denk geliyor. Bu kadar âyetlerin sayı değeri de aynı tarihin denk gelmesi, işaretten de ötede bir anlam taşır ve Risale-i Nur'un yazan (Said-i Nursi) nin Kur'an âyetlerinde sözü edildiğini açıkça gösterir."**

    Yalnızca bu ayetler değil; Nur kelimesinin yer aldığı başka ayetler, hatta Peygamberimize seslenen birçok ayet de, Said-i Nursi ve Risale-i Nur hakkında inmiş gibi gösteriliyor. hem de Said-i Nursi tarafından!

    * Said-i Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybî (Arap harfleriyle teksir), s.81-84.
    ** Aynı kitap, s.81, sat.6-18
    2 ...
  10. 6.
  11. şarlatan bir gençlik hareketinin hakaretleridir.
    0 ...
  12. 7.
  13. şarlatanlıktan ötedir. kuran'ın ayetlerini, hadisleri tahrif edip hatta meal ayağına anlam uydururlar ki müslümanlık diye lanse ettikleri ve kovaladıkları şeyin islamiyetle uzak yakın alakası yoktur. kürt milliyetçiliği soslu bir töre derlemesidir. bazı saf insanları da kandırarak şirk'e ve küfre sürüklerler. şeytandırlar yani.
    1 ...
  14. 8.
  15. ben burada körü körüne bir değere laf atmıyorum. asıl amacım müslümanlığı karalamak değil, milyonlarca insanın bilmeden peşinde koştuğu bir şarlatanlığı belgeleriyle ispatlamak. yazdığım tüm entrylerde alıntı yaptığım risale isimleri verilmiştir. rahatlıkla açıp okuyabilirsiniz.

    kuran-ı kerim'den çıkardığı manalardan bir iki örnek verdikten sonra, din büyüklerinin kitaplarından kendince çıkarttığı anlamları yazarak şarlatanlığını gün yüzüne çıkarmaya çalışalım;

    Dediğim gibi, Said-i Nursi, Kur'an-ı Kerim ayetlerinden başka, Ulu kişilerin sözlerinde de kendisinin ve Risale-i Nur'un konu edildiğini ileri sürer. Yani geçen Ulu kişiler'de Said-i Nursi ve kitabını haber vermişlerdir gelecek nesillere!

    Birkaç örnek verelim:

    Hazreti Ali Said-i Nursi için dedikleri (!)

    Hazreti Ali, Kaside-i Cel Celûüye'sinde, Said-i Nursi'ye seslenerek bakın neler söylemiş (!):

    "Ey Değeri Yüce Olan ism-i A'zam'mı Taşıyan kişi!"

    "Dövüş korma! Savaş; çekinme!"*

    Said-i Nursi, bu sözlerle kendisine seslenildiğini nereden mi biliyor? Bunu Said-i Nursi şöyle açıklıyor;

    "Kaside-i Cel Celûtiye'de okumadığım birkaç sayfa vardı. Kitabı açarken o sayfaları atlıyor, okuduklarımı ilâveten iki sayfa daha okuyordum. Ne var ki; kitabı her açışımda, okumak istemediğim sayfalar arasında bulunduğu halde; bu kasideyle başlayan sayfa açılıyordu kendiliğinden. Ama ben yine de okumuyor; atlıyordum. Bu durum, 70 kez hadda belki 100 kez böyle oldu. Yani: -Ey Değeri Yüce Olan ism-i A'zam-ı Taşıyan kişi! seslenişiyle karşılaştım. işte o zaman hayret içinde hayret ettim. Bir aralık; acaba bu sayfa neden açılıyor onu da okursam ne olur diye düşündüm. Baktım ki Kaside-i Cel Celûtiye-yi okumaktaki asıl amacı bu sayfa gösteriyormuş. Bunun üzerine daha önce o sayfayı okumamakla ne kadar hata ettiğimi anladım. Ondan sonra okumaya başladım. Bu sayfa yine kendiliğinden açıldı birçok kez. Ve ben durumu arkadaşlara anlattım. Onlar da hayret içinde hayrette kaldılar. Dedim ki bu durum Cel Celûtiye'nin bir kerametidir.

    (Yani sayfa, benimle ilgili olduğunu, bir keramet olarak bildiği için, kendiliğinden açılıyor ben seninle ilgiliyim demek istiyordu.)

    "Sayfanın kendiliğinden açılması, "beni yaz, kaleme al!" demekti. Bir işaret içindi inanmayanlara, inandırmak için yazdırmak istiyordu kendisini. Şükürdü bu, benim davama da büyük bir delil durumundaydı... Tam zamanında imdadımıza yetişmişti... Davam için delilsiz kaldığım bir zamanda, açılan sayfadaki hitaplarıyla elimden tutmuştu. Hazreti Ali: 'Ey değeri yüce olan ism-i A'zam'ı taşıyan kişi! Dövüş korkma! savaş; çekinme! diye seslenmişti bana. Birinci mısra ile başlayan 3-4 satırda 3-4 tane kuvvetli delil ve belirti vardır ki, -Ey Değeri Yüce Olan ism-i A'zam'ı Taşıyan! şeklindeki genel hitabıyla özellikle Bana sesleniyor!.."

    Said-i Nursi bu açıklamasından sonra; o 3-4 delili (!) de Cifır yoluyla belirtmeye çalışıyor. Yani kelimelere sayı değeri vererek yorumlar yapıyor kendine göre. Tıpkı diğer entry'lerde örnek olarak verdiğim ayetlerde yaptığı gibi...

    şarlatanlık değil de nedir bu...

    * Said-i Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybî (Arap harfleriyle teksir), s.119-125.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük