içindeki şarap bittikten sonra dışına mum eritip damlatmak suretiyle eskitilmiş bir görüntü verilerek anı malzemesi olark saklanan şanslı şişedir.hele ki özel bir günde içilmişse bir bayan tarafından yıllarca bu şekilde muhafaza edilebilir.
yoldaşı şarap kendisini terk edip gittiğinde daha da güzelleşendir. yalnızlığın bir çok şeyden çok daha fazla yakıştığıdır.
içmişsindir içindeki şarabı, hatta o şarabı içebilmek için şarap şişesinin mantarına işkenceler etmişsindir. en sonunda iki eliyle bir zikini doğrultamayan beceride bir adam olmandan dolayı kocaman gözleriyle , kocaman alt dudağını bükerek açmıştır seni bir güzel. evet o güzel insan. sen onun elindeydin şarap şişesi. ne kadar şanslısın biliyor musun peki?
oturuyorum odamdaki koltukta amaçsız amaçsız. sakladığım köşeden hınzır hınzır bakıyorsun zira seni ne kadar saklamaya çalışsam da beceremedim.
"tıp" diye bir ses aniden aklıma gelen. sonra dudaklarıma yerleşen bir gülümseme.
-"açtım ki ben" diyen ve yanağını sana uzatan bir güzel. ben eğilip hem o güzeli hem de seni öpmüştüm bir gün senle baş başa kalacağımı bildiğim için. bak ben şimdi işe gidiyorum, sakın yaramazlık yapma olur mu? öyle evde koşturmak falan yok, sonra düşersin kırılırsın falan. aman ha.
tozlandıkça güzelleşen bir nesnedir içindekine nispet yaparcasına. kuytuda, köşede bir yerde yanına gelecek arkadaşlarını bekler. kullanılıp kenarı atılmanın verdiği buruklukla ayakta durmaya çalışır, başarırda bunu. o sana bakar sen de ona bakarsın, yığılıp kümelenirler bir köşeye, atmaya kıyamazsın...