dilimize fransızca'dan girmiş bir kelimedir. baht, talih, fırsat, olanak anlamlarını taşır. birçok insan olayları bu kelimeyle yorumlar. bazen de bir avuntu kelimesidir.
ilişkiler konusunda bende hiç olmayandır. Bulamıyorum. Aramak mı gerekiyor o yol da mantıksız geliyor bana. Bu işlerin karşılıklı olduğu da bir gerçek.
Hayattaki en underrated şeydir bu.Eğer şanslıysan doğarken bile genetiği çok iyi bir aileden doğarsın,ailende hiç kimsenin kalıtsal bi hastalığı olmaz dolayısıyla sende bu hastalığın belirme ihtimali çok düşer,eğer şanslıysan zengin bi aileden doğarsın fakir bir aileden doğana göre hayata 10-0 önde başlarsın,eğer şanslıysan ebeveynlerin güzel ve yakışıklı olmasa bile sen onların hep güzel yönlerini alırsın görüntü ve fiziksel olarak güzel olursun hayatta dış görünüşünle de avantaj sağlarsın,eğer şanslıysan hayatta hep doğru insanlarla karşılaşırsın bu senin mutluluğunu direk belirleyen faktörlerden biridir,eğer şanslıysan doğru insanı bulur onunla evlenir aile kurar iyi ve kötü günleriyle bir ömür mutlu yaşarsın,eğer şanslıysan kazasız belasız sağlıklı bi şekilde 80-90 sene yaşar sonra da tatmin olmuş olarak ayrılırsın bu dünyadan.Ha bu saydıklarımın hepsine sahip olacak kadar şanslı insanlar toplumun yüzde kaçını oluşturur derseniz,belki %1lik dilim,o kadar şanslı olmak da şans *
Şanslı ya da şanssız olmak,
içinde bulunduğunuz duruma göre değişkenlik gösteren,
her şerde bir hayır vardır deyişini göz önüne aldığımızda, şanssızlık olarak nitelediğiniz bir anın dahi en büyük şansınız olabileceğini görebileceğiniz derecede göreceli kavramlardır.
Adamın biri günün birinde köpeğini gezmeye çıkarır, köpeği bir tavşan görür, birden adamın elinden kurtulur ve tavşanın peşinden koşmaya başlar.
Adam Köpeğin peşinden koşar ancak yetişemez, köpek gözden kaybolur.
Tavşanın karşılarına çıkması ve adamın tasmayı elinden kaçırması büyük şanssızlıktır.
Bir süre sonra adamın kapısı çalar, güzel bir kadın adamın köpeğiyle beraber karşısında durmaktadır.
Adam büyük bir mutlulukla köpeğine sarılır, kadına teşekkür eder, kadın kendini tanıtır, aralarında ufaktan da olsa bir etkileşim yaşanır.
Günler günleri kovalar, adam ve kadın buluşur,gezer, birlikte vakit geçirir ve nihayetinde aralarında aşk başlar.
Adam, kadının doğru yerde ve doğru zamanda bulunmasının, köpeğini bulmasının ve bu sayede onu tanımasının büyük bir şans olduğunu düşünür.
Aylar sonra bir gün, adam kadını almak üzere arabasıyla yola çıkar, dört yol ağzına doğru yaklaşırken kırmızı ışık ihlali yapan bir araç adamın aracına yan tarafından vurur,adam bir iki saat sonra gözlerini hastanede açar.
Doktor, kafasına darbe aldığını, kalıcı bir hasar oluşup oluşmadığını anlamak için bazı testler yapılması gerektiğini söyler.
Adam üzgündür;
Sevgilisini almaya giderken kaza yaptığından dolayı, tam o anda orada olduğu için çok şanssız olduğunu düşünür.
Ertesi gün doktor adamla görüşmeye gelir, ona bir iyi bir de kötü haberinin olduğunu söyler.
Adam önce kötü haberi duymak istediğini söyleyince, doktor aslında ikisinin de aynı olduğunu söyler. Adam şaşırır, nasıl böyle bir şeyin olabileceğini sorar. Doktor;kötü haber, beyninde tümör bulduk,
iyi haber;beyninde tümör bulduk der ve devam eder;
Beynindeki tümörün geçirdiğin kaza ile hiçbir ilgisi yok, hatta kazadan ciddi bir yara almadan kurtuldun diyebilirim.
Fakat o kaza yüzünden tomografi çektirdin ve biz bu sayede tümörü tespit ettik.
Çoğu zaman bu tümörü semptomlar ortaya çıktıktan sonra tespit ederiz ve bu neredeyse çok geç kalmışız demektir.senin durumunda ise tümörü rahatlıkla alabiliriz.
Söylemesi tuhaf ama, o kaza hayatını kurtardı, der.
Adam, sevgilisine giderken kaza yaptığı için kendini şanssız hissederken, bir anda aslında o kazayı yaptığı için ne kadar şanslı olduğunu fark eder.
Adam, bir trafik kazasını şans olarak görmenin ne kadar garip olduğu, aynı zamanda yaşanan hiçbir şeyin gerçekte ne olduğunun bilinemeyeceği hissine kapılır.
Başına ne gelirse gelsin, ne kadar iyi ya da ne kadar kötü görünürse görünsün, gerçek anlamını asla bilemeyecektir.
Hem özgür, hem de çaresizdir.
Adam ameliyat olur, başındaki yara eskisinden daha iyi durumdadır.
Bir kaç gün sonra kadın ile birlikte evdedir ve iyileşmektedir.
Türkiye'nin en büyük şansı 99 depreminde başımızda bülent ecevit gibi adil ve işini bilen bir başbakan olmasıydı. O büyüklükte bir deprem bugün olsa istanbul'da yaşayan ve yağma için gelecek birkaç milyon suriyeli, canlı canlı enkaz altındayken kollarımızı kesip alyanslarımızı alırlar. Milyarlarca lira ödenen katering firmaları iki bulamaçlı suyu çorba diye önümüze koyarlar. Bütün gıda firmaları son tüketim tarihi geçmiş ürünlerini devlete satıp iki kere kar ederler. Bütün bu işlerden üç beş aile milyarlar kazanıp servetlerine servet katarlar. Devlet kademesinde ne kadar açık varsa, denleştirilemeyen hesap varsa deprem giderleri kalemiyle sıfırlanır, heryer güllük gülistanlık olurdu. Vatandaş enkaz altında mahvolur, soğuktan ve ihmalden ölen ölür, enkazdan bir hafta on gün sonra çıkartılan üç beş mucize kişiyle de avunurduk. Daha sonra da depremi allahın ilahi takdiri kabul eder, bize bir daha böyle bir felaket yaşatmaması için dua etmek üzere uzun süre camileri doldururduk.