türkiye'ye gelmesi epeyce zaman alacak olan kupadır. ki italya'ya ispanya'ya falan bile zorla gitmektedir. şu ingiliz ekolü domine etmeye devam ederse yakında sadece ingiltere'ye gidecektir. lakin türkiye'ye gelmesi hususunda emel sayın'dan bir parça gelir aklıma: "rüyalar gerçek olsa, seni her gün görürdüm..." bu parça da beden şampiyonlar ligi kupasına gitsin.
bir gün avuçlamayı* hedeflediğim, şampiyonlar ligi gibi bir güzelliğin heyecanını bize yaşatan şaheserdir.
avuçlamayı pes 2009'da düşünüyorum elbette, fitbolcu değilim ki avuçlayabileyim. amma velakin henüz ilk turu geçebilmişliğim yok. 6 maçta rekorum 4 puan, eheh.
kulüpler bazında avrupa da kazanılacak en büyük kupa. bir sonra ki ise uefa kupası. oynanan onlarca maç, uzatmalar olmadı penaltılarla sonuca ulaşılan kupa.
daha büyüğü daha prestijlisi yok. kazanmak için her şeyin mübah olabileceği bir kupa. ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum?
bu akşam, bu kupayı kaldırmak için çıkmış iki takım, bayern-chelsea...
nerdeyse, bırakın nerdeyseyi kendi evinde oynayan bayern, konuk takım chelsea. kupaya uzanan eller de penaltılarla ingilizler.
ama garip olan başka bir şey daha var. bayern taraftarının alkışları, chelsea li futbolcuların bayernli futbolculara üzülmesi, ikincilik şiltleri verilirken görünenler, drogba'nın, robben' e sarılması, robben' in, drogba' nın omzunda salya sümük ağlaması.
demek ki, avrupa' nın en prestijli kupasını kaybetmek ya da kazanmak her şeyin sonu değil. sanırım bizim kulüpler bazında bu kupayı kazanmaktan önce çok daha başka şeylere ihtiyacımız var.
maçın sonunda kupa üzerine takımın ismini yazan adam, inşallah bir gün oraya türk takımlarından birisinin de ismini yazar.