sadece kafiye uydurmak ya da hece saymak olmayan hatta yaygın görüşün aksine illa yetenek gerektirmeyen uzmanlıktır. Asıl mesele hissedebilecek bir kalp, düşünebilecek bir beyin ve dağarcık ve konuşabilecek bir kalem sahibi olmaktır.
Varsın seni ömrünce azabın kolu sarsın,
Şair! Sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın!
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
şiir yazma tutkusu olan kişidir. ilk başlarda kötü yazsa bile şair kişi bu şiir tutkusuyla şiir yazmayı öğrenir ve bu tutkusuyla diğer şiir yazan kişilerden ayrılır. zamanla kelimelerle oynamayı öğrenir, kelimeleri elinde iyice eriterek onlara istediği şekli vermesini öğrenir. bu da başta dediğim gibi çok şiir yazmakla mümkün, çok şiir yazmak da şiir tutkusuyla.
bu olaya kendi tanımımı getiriyorum. doğru mu yanlış mı bilmiyorum.
---
şair: günümüzde bir insan hissetmediği duyguları ne zaman yazabilir duruma geldiyse, o zaman şair olabilmiş demektir.
---
çünkü günümüzde gördüğümüz her şey aslında gördüğümüzden farklıdır ve insanlar saçma sapan bir bilgi yığını, anlam karmaşası, zorunluluklar etrafında yaşamlarını sürdürmek durumundalar.
bu aptal durumdan kaçmak tek şekilde mümkündür, dağlara çıkmaktır.
insanlar tek bir odağın sözlerini kendi dillerinde duyabilir, sunulduğu hâliyle kavrayabilir durumdalar.
biraz düşünüldüğünde şaşırtan, bir o kadar da 'hadi len ordan' dedirten sonuçlarla karşılaşıyoruz.
işte bu yüzden günümüz şairleri, aslında hissetmedikleri, hissettiklerini zannettikleri şeyleri yazarak şair olmuşlardır. insanlar hissettiklerini zannettikleri duygularla yaşayıp, bir çoğu ölüm kavramını dahi düşünemeden hayatlarını noktalamışlardır, noktalayacaklardır.
fırsat mı yoktu? belki. kader mi denir? bilmiyorum. değişimin ne kadarı elimizde? bilmiyorum. sonumuzu etkiler mi? bilmiyorum.
hadi size iyi eğlenceler. umursamaz yaşamımda bana da iyi eğlenceler. yazmaya devam.
kitaplara bedel cümlelerim var
kaybolup gidiyorlar gün içinde
asla kuramayacağım cümleler
ölecekler benimle birlikte
--
iç huzuru bir başarı hikayesi midir?
anlamayan kulaklara cızırtı olabilmek,
anlayanlara ulaşamayıp onlara inanmak,
bu kaybetmişlik de bir başarı hikayesidir.
--
bir kaç fiyakalı yazar ismi öğrenerek,
kitapları raflara dizip cümleleri ezberlemek,
kendini eksen alıp ötekini kötülemek,
bu yeterli değil fazlasını yapman gerek.
--
ağmadır görmez naçar halini
işitir lakin duymaz kulakları
bilinmez esbab-ı mucibesi
deryaları kurutur çatal dili
sıfatında yoktur meymenet
kalıpta bulamazsın haysiyet
sorma ona ahvalını halini
deryaları kurutur çatal dili
bin musibet bir nasihate
bir tel sigara ömür sıhate
çatık kaşlar tebessümlere
yeğ tutulur günün birinde
--
çok küçükken çok salak
çok sevgi dolu ve salak
hakir görülen itilen kakılan
bir o kadar salak bir çocukken
artık isyan ettim ve ittim
bana atılanları ittim örseledim
teptim tepikledim çocuktum
salaktım sevilmiyordum
içimdekileri törpüledim
kimseyi çevremde istemedim
tepeme üşüştüler git dedim
gitmeyenleri ittim örseledim
ninja kaplumbağaları hep sevdim
aptal kutusundan aptal bir hediye
--
ilk yazdığım dörtlüğün ardından tam kırk dakika geçmiş.
kırk dakikalığına şairim bu gece ve endişelenmeyin,
henüz kafayı yemedim bıktınız biliyorum bu seslerden,
bu yüzden sanırım, en azından bugünlük mesai bitti.
en kötü şiiri hayatı olan duygu hamalı. işin kötü yanı şairlik bir meslekten ziyade doğuştan gelen bir ruh sakatlığıdır, keşke ben de yazdığım her şeyi okutsam diyen ergenler gibi düşünemez şairler, keşke insanı insanlığından utandıracak şeyleri yaşamasam derler.
dar anlamlı kelimelere geniş anlamlar sığdırabilen yeteneğe sahip kişi. ösym'nin benzettiği gibi "telefon kulübesinde halay çekmek" gibi zor bir işin üstadıdırlar.
bu dizeleri yazacak kadar ne yaşadığını anlamadığım gözümde ulu insanlar.
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.