şah ve ölüm

entry1 galeri0
    1.
  1. güneşin odayı aydınlatmasıyla kapı açıldı. yatağın üstünde bırakılan mektup, geride kalanlara değil de odaya ilk girene yazılmış gibiydi. "Çaresizlikten değil, amaçsızlıktan. Mutluluk hep içimdeydi, ruhuma kimse erişemedi. Bu sana göre bir son, ruhum özgür kalacak ilk defa." Açık kalan camdan esen hafif rüzgar, okunan son kitabın sayfalarını çeviriyordu. tahta gıcırtıları, asılı duran ölü bedenin sessizliğine eşlik ediyordu. Ayağından kayıp giden bir tabure değil, satranç tahtasıydı. Son hamlesini yapmıştı Deniz, ölüm onun oyunu bilinçli kaybetmesinden ibaretti. Şahını ileri sürüp, oyunun bitmesini bekledi.

    ***

    yalnız geçireceğim günlerin ilki; bugün. insan, hayatı boyunca kendine yaşam eşi arar ama yalnızlık derindedir. ben bunun bilinciyle yaşıyorum uzun süredir. 'pişmanlıklarım ve keşkelerim var' demeyeceğim, onlar olmasaydı bugünü anlayabilmek kolay olmayacaktı. diğer insanların sürekli bir arayış içerisinde olduğunu gördükçe, kendimi farklı hissediyorum. onsuz geçireceğim dakikaların nasıl olacağına dair hiçbir fikrim yok, anlamsız. ben mutlu olmayı istediğim sürece bana eşlik eden kişinin ne önemi olabilirdi ki? hiç yalnız kalmadığı için korkan paranoyak insanların hayat ticaretidir iki kişilik mutluluk. mutluluğu paylaşmak, benim ilişkilerde aradığım en ucuz romanın adıydı.

    ***

    Deniz, mutsuz değildi; eksik hissediyordu kendisini. ailesinin ve arkadaşlarının yönlendirmeleriyle geçirdi okul dönemini. aldığı tavsiyeleri önemsemiş, etrafındaki insanların görmek istedikleri gibi biri olmuştu. hiçbir zaman planı olmamıştı, dalgaların kıyıda bıraktığı izler kadar sürekliydi yaşam düzeni. zaman ilerledikçe yaşadığı ilişkiler ve etrafındaki insanlarla ilgili yaptığı gözlemler, onu gerçeklerle burun buruna getirmişti. bir fil kadar yavaş ve sabit hareket ediyordu, hedefinden uzaklaşmadan. acılarını kontrol edemiyordu ama önüne geçebiliyordu, huysuz bir atı yönlendirmek gibi. yaşam bir tecrübe kaynağıdır; Deniz ölesiye susamıştı tecrübeye, bugün başlayan doygunluk hissi, hiç bitmedi. ateş toplarıyla çevrili rüzgarlar, savunmasını hiçbir zaman yıpratmadı. şüphesiz tecrübeyi kale edinmişti kendisine, arkasına sığınıyordu.

    ayrılıklarının sebebiyle ilgilenmedi Deniz hiçbir zaman. Aynur'un gözlerini ve vücut dilini öylesine iyi tanıyordu ki; söylediklerinin gerçekliğini tartabiliyordu. her zaman şüpheciydi, bunun sebebi yaşadıklarıydı. şüphe, insanı her türlü hileye karşı koruyan bir vezir gibidir; kontrol edilemezse insanı delirtebilir. Deniz gözlerini Aynur'unkilerden bir saniye bile ayırmadan sordu: "Neden?" Soru Aynur'un beklediği yerden gelmişti, cevaplaması zor olmadı: "Seni sevmiyorum artık." Bu cevabın gerçek ya da yalan olduğunu ikisi de bilmiyordu, üstünde düşünmeye de gerek yoktu. Deniz, gözlerini gökyüzüne dikti ve bulutsuz havaya tanıklık etti. Ay sırıtıyordu günün ortasında, güneş ısıtıyordu içini Deniz'in. Aşk kontrol edilebilirdi onun için, hatta en sefil zevklere kurban edilebilirdi; çünkü aşkı tanımlayan evrensel bir düşünce yoktu. Aşk her insanda ayrı anlamlardadır. Piyondur aşk, yem edilir en umutsuz hayatlara. "Mutsuzluk devreye girdiğinde aklını kullanan insanlar üzüntüye şahitlik etmemişlerdir, kendine iyi bak" dedi ve evine döndü Deniz.

    Bir bardak su içip odasına çıktı, çatı katındaydı. 15 sayfa kalmıştı okuduğu kitabın bitmesine, sakince ve düşünerek okudu son satırları. Yere bıraktı kitabı yavaşça, yatağına uzandı. Vücudunu dinlendirdi ve pencereyi açıp derince hava çekti içine. Penceresinin hemen önünde büyüyen ağaçtaki kuşları dinledi ve görevlerini tamamladığını düşünerek oyun tahtasına yöneldi. Sonra, biri çıkıp da "Neden?" sorusunu sormasın diye bir şeyler yazdı okuduğu kitaptan yırttığı sayfaya ve oyun alanına geri döndü. Tuhaf bir gülümsemeyle sessizce veda etti: "Mutluluk isteğiyle!"

    not: tüm hakları "tanzamanitanyeri" adlı yazara aittir. izinsiz kullanılamaz.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük