şafakta verilmiş sözün vardı

entry3 galeri0
    1.
  1. sonbaharı hep sevmişimdir.
    sonbahar bir şekilde insana huzur verir. özellikle ekim ayı mevsimlerin iç içe geçtiği aylardandır. güneşi de, yağmuru da, sararan yaprakları da bir arada yaşarsınız.

    o yüzden ekim ayını ben insana benzetirim.
    ruh haline göre seviçli. bazen gözyaşlarını yeryüzüne akıtan, bazense içinin sıkıntısını rüzgarlarla dağıtan.

    fakat eylül...
    eylül ayı ayrılık ayıdır.
    ve bu, doğa tarafından konuşmuş bir kanundur!

    ****

    -ben aslında senin düğününe gelmek isterim. dedi.

    bakakaldım.
    o an tüm kelimeleri çalıp gitti o insan.
    konuşamadım.
    tek bir hece çıkmadı ağzımdan.

    gözlerini kırptı, baktı kocaman.

    o zaman azad etti kelimelerimi. özgürlüğümü tekrar verdi.

    -saçmalama yahu. o vakte kadar kim öle kim kala! diyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştım.

    beceremedim!

    o, pencereden dışarı bakarak kafasını dağıtmaya çalıştı sanki. o da o an benim düşündüğümü düşünüyordu, biliyordum. hissederdim. kendimmiş gibi hissederdim.

    gardımı alamamıştım henüz.
    darbeyi yedim. hiç beklemediğim yerden.

    zırhım dağıldı, yere düştü miğferim.

    o gördü bunu, aldırış etmedi.

    önemsemedi beni.
    umrunda değilmişim gibi sanki.

    öylece dışarıyı seyretti.

    ****

    o gittiğinden beri-ya da hiç olmayışını anladığım vakitten beri demeliyim- her şeyi yazdığım deftere bakamamıştım.
    baktım bugün.

    yüzüme acı bir gülümseme yerleşti.
    ele verdim kendimi.

    ele verdim hüznümü ve özlemimi.

    yazılarıma baktım. o kokuyordu. sinmişti o yazılarıma.

    dokusundaydı hayatımın. en ufak hücreme bile yerleşmişti.

    geçmiş zamanı kullanmak, insanın kendini kandırmasıymış ayrıca.
    dokusunda hayatımın. en ufak hücremde bile varlığını sürdürüyor!

    ****

    feryat ettim.
    bağırdım acı acı.

    önce yükseldi. gözyaşlarımı taşıyarak sana doğru yola çıktı.

    gücüm yetmedi. yarı yolda düştü, kırıldı.
    gözyaşlarım da, çığlığım da yok oldu...

    -ayrılırken çirkinleşme diğerleri gibi. dedi.
    içerledim.

    beni hala onlarla karşılaştırıyordu. ve hala onlara benzediğimi düşünüyordu.
    -ne farkeder? bana hiç inanmayarak sen çirkinleşmişsin zaten. dedim

    üzüldü. anladım. bakışlarından anladım.
    gidip sarılasım geldi, tuttum kendimi.

    -hoşçakal. dedi.

    gitti.
    gitti o.
    o gitti.
    o aslında git-ti.
    git.

    ****

    şafakta verilmiş sözün vardı.
    bekledim.
    gelmedin.
    ben de sana şiir okudum.

    Sen kollarıma asla gelmemiş sevgili,
    sen yitirilmiş olan daha başından,
    senin hangi şarkılar gider hoşuna
    hiç öğrenemedim. Vaz geçtim ben seni
    gelecek anın kabaran dalgaları içinde
    tanımaya çabalamaktan. içimdeki
    tüm uçsuz bucaksız imgeler, çok uzaktaki
    derinliğine hissedilen peyzaj,
    şehirler, kuleler, köprüler ve patikaların tahmin-
    edimedik dönemeçleri
    ve şu bir vakitler nabzı tanrıların hayatıyla atan
    kudretli topraklar
    tümü, beni her zaman atlatan seni
    anlamlandırmak için içimden yükselirler.

    Sen, sevgili, daima hasretle seyrettiğim
    bahçelersin sen. Bir kır evinde
    açık bir pencere , ve sen daha yeni
    atmışsın adımını dışarı, dalgın düşünceli
    karşılamak için beni. Rast gele geçtiğim sokaklar,
    sen onlarda az önce yürümüş ve gözden kaybolmuşsun.
    Ve bazen, bir dükkanda, aynalar hala sersemlemiş
    olurlardı senin orada bulunmuş olmandan, irkilmiş
    geri verirlerdi benim çok ani hayalimi.Kim bilir? belki de
    aynı kuş yankılanıyordu içimizden ikimizin de
    ayrı ayrı, dün akşam.
    6 ...
  2. 2.
  3. --spoiler--
    sen kollarıma asla gelmemiş sevgili,
    sen yitirilmiş olan daha başından,
    senin hangi şarkılar gider hoşuna
    hiç öğrenemedim.
    --spoiler--
    (bkz: onlar kaybetti)*
    1 ...
  4. 3.
  5. --spoiler--
    Yatağımız olacak ,hafif kokuyla dolu,
    Divanımız olacak ,bir mezar gibi derin;
    Bizim için açılmış, en güzel iklimlerin
    O garip çiçekleri süsleyecek konsolu.

    Son sıcaklıklarını sarfederek hovarda,
    Birer ulu meşale olacak kalplerimiz;
    Çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz
    ikimizin ruhunda, o ikiz aynalarda.

    Pembe, lahuti mavi bir akşam saatinde,
    Veda'la dolu, uzun bir hıçkırık halinde
    Yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri;
    Nihayet kapıları biraz aralayarak,
    Sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak
    Buğulu aynaları ve ölmüş alevleri
    --spoiler--
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük