ağlayıp kokluyacaktın
belki bir ömür taşıyacaktın koynunda.
yaşamak ağrısı asıldı boynuma
oysa türkü tadında yaşamak isterdim
ölmek ne garip şey anne
elleri değsin istemedim diyor ya ahmet kaya, (ya da şiiri yazan nevzat çelik), bu şarkıyı her dinleyişimde takılırım buraya. 1983 galiba şiirin yazılma tarihi ve ta o tarihte bu adam kendi halkını ötekileştirmiş. elleri değsin istemedim derken hapishane görevlilerinin şahsını kastettiğini sanmıyorum. annesinin koklayıp koynuna alacağı mektubu kontrol etmek için okuyacak görevlilerin (diğer halkın) kirleteceğini düşünüyor. tamam sözler idama giden bir mahkumun sözleri ama bu yine de nefretini kişilere ve halka yöneltmesinin açıklaması değil bence.
--spoiler--
koşma anne
birdenbire batacak olan
düş denizinde yarattığın umut sandalıdır
oysa benim için gece
ışık hızıyla koşan
kısa ve soğuk bir zamandır
bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak
uykusuz
yorgun
ve korkak
--spoiler--
de diyor ya, aslında burada söylenecek pek söz yok. artık burada ne ideoloji var, ne düşmanlıklar var, ne de bizi hırslarımıza esir eden, öfkeyi ömürlük bir yük olarak sırtımıza vuran, "türkü tadında yaşamak" ile aramıza kalın sınırlar çeken dünyalıklar var. anne var burada. en masum, en dokunulmaz. ve evet o anne var, hakirli gömleği dahi koklayan
--spoiler--
bir sabah anne bir sabah acını süpürmek için açtığında kapını
adı başka sesi başka
nice yaşıtım
koynunda çiçekler çiçekler içinde bir dünya getireeckler.
--spoiler--
Bir sanatçıya evet tam anlamıyla bir sanatçıya yalnızca ideolojik yaklaşıp onu aşağılayanlara ve bizim her seferinde dinledikçe bıkmadığımız ve her seferinde aynen ilk kez dinlediğimiz gibi duygulandığımız bu güzelim türkünün sahibini saygıyla anıyoruz.
ahmet kaya nın bu şarkıyı ne amaçla söylediği ortadadır. pkk sempatizanı birinin nasıl bir zihniyette bu şarkıyı söylemiş olabileceği her aklı selim insanın kavrayacağı bir gerçekliktir.
bir sabah anne bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
adı başka sesi başka nice yaşıtım
koynunda çiçekler
çiçekler içinde bir ülke getirirler
başlarını koymak için yorgun dizine
sen hazır tut dizini anne
o mükemmel güne ..
var mı ötesi dedirten mısralara sahip şiirdir.
insanın hayatında gerçekten kendisine karşılıksız tek değer veren, canı yandığında canı bin kat daha fazla yanan, gönülden saf olarak seni seviyorum diyebilen tek varlık olan ve şu an aklıma gelmeyen unuttuğum daha binlerce özelliği olan anneye ithafen yazılmış olması, şiirin okurken okuyucuyu ağlatmasına sebebiyet vermektedir.
Aynı zamanda Ahmet Kayanın eşsiz yorumu insanın resmen kilitlenip kalmasına, ortada hiç bir neden yokken bile hüngür hüngür ağlayabilmesine neden olmaktadır.
pir sultan'ı düşün anne
şeyh bedrettin'i
börklüce'yi
torlak kemal'i düşün anne
hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde
utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının
onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen
ince bilekli çıplak ayaklı tanya'nın
deniz'i düşün anne
her mayıs şafağında uzun
uzun döverken darağaçlarını
ve o şafaktan doğma
onbir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları
insanları düşün anne
düşün ki yüreğin sallansın
düşün ki o an
güneşli güzel günlere inanan
mutlu bir yusufçuk havalansın.
ne garip duygu şu ölmek
öptüğüm kızlar geliyor aklıma
**
ölmek ne garip şey anne
baba olamayacağım örneğin
toprak olmak ne garip şey anne
**
sonra, sonra benim güzel annem
damdan düşer gibi vurulmak isterdim bir kıza
gecenin kıyısında durmuşum
kefenin cebi yok
koynuma yıldız doldurmuşum
koşun çocuklar koşun
sabah üstüme üstüme geliyor
**
tanımlanması imkansız duygular yaratan bir ahmet kaya ezgisidir. anne kokusunu hissettirir insana daha ne olsun ki?
yıl 1985 ahmet kaya'nın acılara tutunmak adlı ikinci albümü çıkar. albüm ilk çıkan ağlama bebeğim kadar tutmaz ve ahmet kaya müzik şirketine gittiğinde 20 bin kasetinin silindiğini öğrenir. çok üzülür bu duruma çünkü kendini yeni yeni ispatlayan genç bir sanatçıdır o dönemde. müzik şirketinin sahibine döner ve ''6 ay sonra bu çarşıdan sonra içeri girdiğinde herkes beni parmakla gösterecek der.'' 6 ay sonra ortaya çıkan eser ise şafak türküsü'dür. gerisini anlatmaya gerek yok...