ünlü insan şafak sezerin gezi parkı direnişinde 'ulan devrim oluyor galiba gideyim bi destek vereyim prim yaparım' diyip protestolara katılıp megafonla hükümet istifa diye bağırmasıdır.
o kendini komedyen sanan arkadaşımız,gezi eylemlerinden sonra baktı ki reklam anlaşmaları feshediliyor,etrafındaki işadamları ona sitem ediyor .hemen gezi devrimciliğinden,yandaşlığa terfi etti.eline geçecek fırsatları kaybetmedi,ama en önemlisi onurunu kaybetti.maalesef türkiyenin sorunu yanlış insanlara değer veriyor olması,değer veriyoruz o yükseldikçe biz alçalıyoruz.
şaşırtmayandır. zaten piyasada o kadar çok var ki üç kuruş için namusunu, şerefini, haysiyetini satacak insan... ama işin ilginç tarafı halkın önemli bir kısmının halen bile bu alenen söylenen yalanları görmek istememesi, bunlara kılıf uydurmaya çalışması. yahu kardeşim, alenen ortada adamın yalan söylediği. daha bunun nesini savunuyorsun.
bir başka mesele de yiğit bulut konusunda yaşanıyor mesela. yahu bugün akplilerin yere göğe sığdıramadığı adam çok değil, 5 yıl öncesinin en azılı ulusalcısıydı. o zaman da yazdıklarına karşı çıkardım. çünkü kendisi, darbeye dahi yeşil ışık yakan hatta destekleyen bir adamdı. 27 nisan e-muhtırasını ayakta alkışlayacak kadar da zıttı bugünkü halinden.
bunu söylediğim zaman diyorlar ki adamın fikri değişmiştir, olamaz mı? olamaz kardeşim. bu kadarı olamaz. bir insan bir anda 180 derece dönmez. önce söylediklerinin yanlışlığını fark eder. bir bocalama evresi geçirir. bir tür bilinemezci hava içerisine girer, boşluğa düşer. hiç bir konuda fikir beyan edemeyecek kadar kendine güveni kırılır. bunlar bir gerçeği kabullenmenin safhalarıdır. ve üç aşağı beş yukarı herkes bu süreci benzer şekilde yaşar. çünkü bu psikolojik değil, nörolojik bir olgudur.
neden bu kadar sık yaşanıyor bu günlerde bu olaylar? neden muhalif kesimde bu kadar set kırılmalar, geri dönüşler yaşanıyor son zamanlarda? aslında bu sorunun cevabını yakın geçmişte aramak lazım. en son seçimleri hatırlayın. eski ülkücülerin akp saflarına katıldığı yönündeki haberlerden geçilmiyordu stv ana haber bülteni. sonra bir anda kaset skandalı çıktı ortaya. başbakan da diline dolamıştı, hatırlayın. işte bunlar psikolojik harptir. karşındakini yıpratma hareketidir. çünkü her olayda tarafsız kalan, apolitik bir duruş sergileyen insanlar vardır. bu insanları işte bu şekilde kazanırsınız. şimdi şu iki videoyu yayınlayacak, ana haber bültenine koyacak bir babayiğit ana akım medya kanalı var mı? kaldı mı? yok. maalesef yok. öyle olunca da tvde gördüğü her şeye inanan insanlar siz ne derseniz deyin anlamıyorlar, size inanmıyorlar.
geçen gün, bir tanıdığıma tüm bu piyasadaki videoları gösterdim. bir gün ak dediğine ertesi gün kara diyenleri; çıktığı meydanlarda açık açık halkına yalan söyleyenleri gösterdim. sadece başbakanı değil, diğer siyasetçileri de gösterdim ki beni taraf tutuyor zannetmesin diye. tarafım da yok benim çünkü. adam videoları izleyip izleyip ne dedi biliyor musun? "böyle bir şey olsa tvlerde ana haber bültenlerinde gösterirlerdi. neden göstermediler, ben inanmam böyle şeylere" dedi. ulan ben sana mitinglerdeki konuşmalarını izletiyorum, videoda alenen görüyorsun. fotomontaj olamayacağını eşşek gibi de biliyorsun. daha hala nesini kabullenemiyorsun? ama işte tvnin öyle bir hipnoz edici etkisi var ki, ajdarı peygamber ilan etseler, bir milyon kişi ona inanır. böyle bir şey işte televizyon. sonra da baş belası olur sosyal medya. neden? bir orası kaldı çünkü, herkesin konuşabildiği, gerçeklerin söylenebildiği. yakında ona da el atarlar herhalde.
her devrin adamı olabilmek böyle bir şey işte. Gezi olayları sıcaklığını korurken oluşan gerginlik hükümet lehine bir atmosfer yarattı ve bir çok insan eylemlerin artarak hükümet kanadını çok zor duruma sokacağına inandı ve en kötü ihtimalle istifa beklentisi oluştu. Bu durum bir çokları için fırsattı ve fırsatı tepmek yanlış bir adım olacaktı.
Ne yazık ki, beklentiler boşa çıktı ve taksim dahil bir çok bölgede direniş zayıf kalıp hükümetin salvolarına cevap verilemediği için Akp bu gerginlikten güçlenerek çıkmayı başardı. işte bu nokta çok mühimdi zira her devrin adamları yine her devirde olduğu gibi süreci kendi lehine kullanmayı borç ve vazife bilmişti kendilerine.