esra elönü böyle birşey demiş olabilir mi bilemiyorum fakat bir anımı anlatmak istiyorum. başlığın ifade ettiği şey üzerine.
üniversitede üçüncü sınıfım. yurtta bir kız vardı. hani şu tüm vücudu kapatan siyah örtü varya. ferace mi deniyor, çarşaf mı deniyor bilemiyorum. ondan giyerdi. elindede kur'an görürdüm hep, mescidde karşılaşırdık. bu kızı arkadaş çevrem vasıtasıyla tanımış, haberdar olmuştum. kızları başına toplayıp ışid'in yaptıklarını övmeler, ışid'e katılacam demeler, ikinci, üçüncü, dördüncü eş olarak gitmeyi kabul etmeler. böyle bir kızmış. ben o zaman şey demiştim kendi kendime. elif kızım sakin ol. sen mümkünse bunla aynı ortamda bulunma diye. döverim çünkü. biliyorum kendimi.
asıl demek istediğim şeye geleyim. cumhuriyete, demokrasiye, eşitliğe, adalete, en çok inanması ve güvenmesi ve bilhassa uygulaması gereken biz kadınlarız. hangi kadın köle pazarında satılmayı ister veya hakeder. hangi kadın ikinci kadın olmayı kabul eder. hangi kadın evladının başının kesildiğini görmek ister. hangi kadın bu. üstteki bir kadın değil. inandığı şey kadınlığını almış götürmüş. yapısal olarak duygusalız kabul ediyorum. fakat benim ideolojim hiçbir zaman duygularımın önüne geçmedi. şu lafı bir kadın dediyse yazıktır o kadına. sen demekki aşağılanmayı, hor görülmeyi kabul ediyorsun. demediyse bile, bu lafın fiiliyata geçmeyen evresindeki düşünceleriyle aşağılanmayı, horlanmayı kabul ediyorsun. yazık sana.
o yüzden ey kadınlar, duyguları yaşarkende aklınızı, dininizi yaşarkende aklınızı kullanın. hem kur'an'da çok soruluyor bu soru. 'akıl etmezler mi?'